İngiltere, uzun süredir diplomatik dengeler içinde ertelediği bir kararı nihayet hayata geçirmeye hazırlanıyor: Filistin devletini resmen tanımak. The Guardian’ın 18 Eylül tarihli haberine göre [1], bu karar en erken Cuma günü açıklanabilir. Bu gelişme, sadece bir dış politika hamlesi değil; aynı zamanda tarihsel sorumlulukların, vicdani yükümlülüklerin ve stratejik hesapların kesiştiği bir dönüm noktası.
Başbakan Keir Starmer, temmuz ayında yaptığı açıklamada, Gazze’deki insani krizin derinleşmesi ve İsrail’in ateşkese yanaşmaması halinde Filistin’i tanıma yönünde adım atacaklarını belirtmişti. Bu açıklama, İngiltere’nin iki devletli çözüm ilkesine olan bağlılığını yeniden gündeme taşıdı. Ancak bu kez, söylemden öteye geçilmesi ihtimali ciddi şekilde konuşuluyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın İngiltere ziyareti sonrasında bu kararın açıklanması bekleniyor. Trump’ın bu konuda Starmer ile fikir ayrılığı yaşadığı biliniyor ancak İngiltere, kendi diplomatik rotasını çizmekte kararlı görünüyor.
Bu gelişme, Avrupa’daki diğer ülkelerin Filistin’e yönelik tutumlarıyla da örtüşüyor. İspanya, Norveç ve İrlanda gibi ülkeler Filistin’i tanımış durumda. İngiltere’nin bu adımı, hem uluslararası meşruiyet açısından Filistin için bir kazanım olabilir hem de İsrail ile ilişkilerde yeni bir gerilim hattı yaratabilir.
Tarihe dönüp baktığımızda, İngiltere’nin bu coğrafyadaki rolü oldukça karmaşık. 1917’deki Balfour Deklarasyonu ile Yahudi yerleşimini destekleyen İngiltere, Filistin topraklarında yaşanan çatışmaların temel aktörlerinden biri haline gelmişti. Mandater güç olarak bölgeyi yöneten İngiltere, hem İsrail’in kuruluşuna zemin hazırladı hem de Filistin halkının devlet olma hakkını yıllarca görmezden geldi. Bugün alınacak tanıma kararı, bir anlamda bu tarihsel çelişkinin telafisi olabilir.
Diplomatik çevrelerde konuşulanlara göre, İngiltere’nin bu adımı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu öncesinde açıklaması, uluslararası arenada yeni bir sayfa açabilir. Bu karar, sadece Gazze’deki çocukların değil, uluslararası hukukun ve insanlık vicdanının da sesi olabilir. Elbette bu adımın ardından ne geleceği, hangi ülkelerin benzer tavır alacağı ve İsrail’in tepkisinin ne olacağı belirsiz. Ancak bir şey kesin: Tarih, bu anı not edecek.
Bir diplomatın şu sözleri, bu sürecin ruhunu belki de en iyi şekilde özetliyor: “Tanımak, sadece bir harita çizmek değildir. Tanımak, acıyı görmek, tarihi duymak ve geleceğe dair bir umut taşımaktır.” İngiltere’nin bu adımı, belki de uzun süredir ertelenen bir sorumluluğun yerine getirilmesidir.
[1] Wintour, Patrick. “UK Preparing to Recognise Palestinian State as Early as Friday.” The Guardian, 18 Sept. 2025, https://www.theguardian.com/world/2025/sep/18/uk-preparing-to-recognise-palestinian-state-as-early-as-friday, Erişim: 19 Eylül 2025.




