Şairin dediği gibi: “Zeytinin vazgeçtiği yerde, Akdeniz biter.”
Zeytin, yetiştiği yeri ihya eder. Tabiatın en cömert ağacıdır zeytin ağacı, bin yıl boyunca bıkmadan usanmadan meyve verir. Bir ağaç tam on nesli meyvesiyle besler.
Zeytin yalnızca bir meyve değildir. O, Akdeniz uygarlığının hafızasıdır. Toprağıdır, taşıdır, güneşidir, bereketidir, bin yıl yaşayan bilgesidir.
Ben en çok zeytin tabağını limon dilimleriyle süslemeyi severim. Bir de yol kenarındaki zeytin ağaçlarını seyretmeyi… Zeytine zeytinyağı dışında başka yağ dökmem, zeytinin hatırını kırmam, tadını kaçırmam.
Salataya rastgele serpiştirdiğim birkaç zeytin tanesi, çocukluğumun mutlu sofralarını fısıldar.
Zeytin dalı bu coğrafyanın ortak dilidir, kimliğidir. Antik çağdan bu yana barış yanlısıdır.
Zeytin ağacı da bir kere tutundu mu toprağa, kolay kolay terk etmez. Akdeniz’in kızgın güneşine, deli rüzgâra direnir; dilinden anlayana sağlam kökleri ile sabrı öğretir. Tek kabahati bir yıl bereketli, bir yıl daha bereketlidir.
Akdeniz’in güneşine, rüzgârına, taşına, toprağına aşıktır. Kökünden çıkarıp başka bir yere dikseniz; küser, meyve vermez. Ne gösterişi sever ne aceleyi. Vakurdur. Sessizce büyür. Rüzgârla konuşur, güneşle olgunlaşır. Bir de denizi çok sever. Dalga seslerini işiterek yetişirse en güzel meyvesini cömertçe sunar.
Mitolojide Athena’nın tanrısal armağanıdır.
Nuh tufanında güvercinin gagasındaki zeytin dalı; aftır, rahmandır.
Kur’an’da zeytin, “mübarek bir ağaç” tır.
Ant olsun zeytine … diye başlayan ayet, insanla toprağın bağını hatırlatır.
İncil’de zeytin ağacı “son dua” ya tanıktır.
O her daim ekmeğimize katıktır, geçim kaynağımızdır.
Şimdi üzerinde dönen hesaplardan habersiz, hasat zamanını bekliyor. Bilse belki de anlaşır, ikna eder, uzlaşır. Köylüsünü kurtarır çünkü köylüsüne kıyamaz, köylü de ona kıyamaz.
Biz onu yanıp kül olmaktan, kurnaz müteahhitlerin kâr hırsından, uluslararası maden çetelerinin rantından koruyamıyoruz.
Peki ne yapmalı? Nazım’ın dediği gibi. Yetmişinde bile olsak zeytin dikmeliyiz. Hem de torunlara kalsın falan diye değil. Büyük bir ciddiyetle gölgesinde yaşamak için.
Çünkü, zeytin yok olursa sadece Akdeniz’i kaybetmekle kalmayız. Geçimimizi, katığımızı, tadımızı, yağımızı, şifamızı, gölgemizi, serinliğimizi, kökümüzü de kaybederiz.
Kömür için zeytinden vazgeçmek bizim için kömür karası değil “yüz karası” olur.
Kaynakça:
Nazım Hikmet, Yaşamaya Dair
George Duhamel, Zeytin ağacının vazgeçtiği yerde Akdeniz biter.


