Stromboli’ye dair bilinen en eski kayıtlar MÖ 350 yılına kadar uzanıyor. Bu tarihten itibaren yanardağın neredeyse aralıksız şekilde lav ve volkanik gaz püskürttüğü belirtiliyor. Kısa süreli ama düzenli patlamalar sırasında oluşan parlak turuncu lavlar, özellikle gece saatlerinde denizden kilometrelerce uzaktan görülebiliyor. Bu özelliği nedeniyle Stromboli, yüzyıllardır “Akdeniz’in deniz feneri” olarak adlandırılıyor.
DİĞER BÜTÜN YANARDAĞLARDAN FARKLI
Stromboli’nin patlamaları, volkanoloji literatüründe ayrı bir kategoriye adını verdi. “Strombolian” olarak tanımlanan bu patlama türü, nispeten kısa süreli, düzenli ve patlayıcı püskürmelerle karakterize ediliyor. Uzmanlar, bu patlama biçiminin Stromboli’yi dünya genelindeki diğer aktif yanardağlardan ayıran en önemli özelliklerden biri olduğunu vurguluyor.
TARİHTEKİ EN YIKICI DÖNEMLER
Genellikle orta şiddette seyreden patlamalarına rağmen Stromboli, zaman zaman büyük felaketlere de sahne oldu. Özellikle 1910 ile 1931 yılları arasındaki dönem, yanardağın en tehlikeli evrelerinden biri olarak kayda geçti.
22 Mayıs 1919’da yaşanan patlamalarda tonlarca kaya ve volkanik moloz adaya savruldu. Yangınlar çıktı, denizde tsunami oluştu ve dört kişi hayatını kaybetti. Bu olay, Stromboli tarihindeki en trajik patlamalardan biri olarak anılıyor.
1930 FELAKETİ
Yanardağın en yıkıcı patlamalarından biri ise 11 Eylül 1930’da meydana geldi. Patlama sırasında yaklaşık 2,5 kilometre yüksekliğe ulaşan kül bulutu oluştu. Aşırı ısınmış gaz akımları denize doğru ilerlerken, aralarında 30 ton ağırlığında dev kaya parçalarının da bulunduğu büyük enkaz adaya yayıldı. Bu olayda altı kişi yaşamını yitirdi.
2 BİN YILDIR HALA AKTİF
1930’lardaki büyük patlamaların ardından Stromboli kısa süreli bir durgunluk yaşasa da 2 Şubat 1934’te faaliyet yeniden başladı. O tarihten bu yana yanardağ, düzenli aralıklarla patlamayı sürdürerek dünyanın en istikrarlı aktif volkanlarından biri olmayı başardı.

