Toplum, bir arada yaşamanın getirdiği bir düzen arayışıdır aslında.
Her toplum, tarihsel ve kültürel yapının yansıması olarak kendi etik, dini ve geleneksel kurallarını üretir. Bu kurallar, bireylerin davranışlarını şekillendirip toplumsal uyumu sağlar elbette ancak, bu kuralların her biri her bireyin özüyle, karakteriyle veya inançlarıyla uyumlu olmayabilir.
Örneğin, bir toplumda kadınların veya erkeklerin belirli rollere kalıplaştırılması bireyin kendini ifade etme özgürlüğü ile ne kadar bağdaşır? Ya da dini bir kural, bir kişinin vicdani duruşuyla çelişebilir. İşte bu noktada, sorgulama başlar: Neden bu kural var? Bana ne kadar uyuyor? Uymazsam ne olur? Genelde toplum tarafından dışlanırız ama bu toplum düşünüp sorgulamıyorsa sorgulayan bireyler olarak yalnız kalmayı da göze alabilmeli…
Kuralları sorgulamak, bireyi özgürleştiren bir adımdır çünkü. Bu, bir isyan çağrısı değil, aksine bireyin kendi varlığını, değerlerini ve inançlarını keşfetme yolculuğudur. Toplumun, “doğru” kabul ettiği şeyleri eleştirel bir gözle incelemek, kişinin kendi kimliğini inşa etmesine olanak tanır. Ancak bu süreç, bedelsiz değildir. Toplum, kurallarına uymayanları dışlayabilir, etiketleyebilir, hatta cezalandırabilir. Yine de, bu dışlanma korkusu, bireyi kendi gerçeğinden uzaklaştırmamalıdır.
Kişi cinsel kimliğini bedeninden bağımsız seçebilir, herhangi bir dini inanca mensup olmayabilir, kadın erkek rollerini tamamen reddedebilir, ebeveyn olmak istemeyebilir, evlenmek düzen kurmak belki psikolojik veya karakter yapısı olarak onunla bağdaşmayabilir.
Peki ötekileştirilmemesi için dengeyi bulmak mümkün mü?
Yukarda bahsettiğim gibi düşünmeyen sorgulamayan hala kan davaları güdülen toplum için bu mümkün değildir. Kişiye memleketi ile başlayıp özel hayatına kadar sorulan hadsiz sorular ve yargılayan cümlelerden kendin olarak kalmak sıkışıp kalmaktır . Ama tüm bunlara rağmen sorgulamaktan vazgeçmemek insanı özgürleştiren ve yaratıcı düşüncenin kapılarını aralar.
Sorgulamak, bir çiçeğin açılması gibi doğal ve güçlü bir eylemdir. Toplumun dayattığı kurallara körü körüne uymak yerine, onları anlamaya çalışmak, gerektiğinde reddetmek veya değiştirmek için çaba göstermek, bireyi sadece kendisiyle değil, çevresiyle de bir mücadele içine iter. Ama özgürlük, bu sorgulamanın meyvesidir. Ancak özgürlük, sınırsız bir alan değildir; başkalarının haklarına saygı göstermek, bu dengenin temel taşıdır.
Peki, ne yapmalı? Öncelikle, her kuralı sorgulamaktan korkmamalıyız. Bu, kargaşa yaratmak anlamına gelmez; aksine, daha bilinçli bir toplumun temellerini atmaktır. Kuralların kökenini, amacını ve bize etkisini anlamaya çalışmak, hem bireysel hem de toplumsal dönüşümün anahtarıdır.
Kendi gerçeğini sorgulayarak inşa eden birey, toplumun zincirlerini kırmasa da, onların arasından sızan ışığı yakalayarak hem kendini hem de çevresini dönüştürme gücüne sahiptir.
Duygu Terzioğlu
Konuk Yazar
