İnsan sofistike bir varlık. İstekleri ve ihtiyaçları ise, hiç de o kadar sofistike değil! Yiyelim ve içelim; Türümüzü devam ettirelim! Çok mu basitleştirdim? Peki! Kabul! “Biraz da, huzur!” diyeyim o zaman.
Huzur arayışı da, bu istek ve ihtiyaçlar arasındaki en zorlulardan belki de! Huzur bahsine döneceğim.
Hep kurguladığım bir insanlık tarihi parodisi var zihnimde. Nükte ile karışık! Kendi kendime gülümseyerek mırıldandığım.
İnsanlığın ölçtüğümüz ve bildiğimiz tarihi, güçlüklerle dolu. Dünya’ya, yürüyerek ve yüzerek yayıldığımız var sayılıyor. On binlerce yılda tabii!
Sonsuzluk hissiyatı, benim için biraz da şöyle bir şey; Ortalama insan ömrünü birim yaptığımda, bunun katbekatı bir zamanda, sadece yürüyen insanlar hayal ederim. Bugünün ortalama insan ömrünü birim yapıyorum. Yine bilim, geçmişin kısacık insan yaşamlarından ve kısa boylardan da bahseder!
Yürümek zorunda kalmışlardır tabii ki. Bulundukları yerin iklimi değişmiştir belki. Yiyecek tükenmiştir! Empati kurmak bile o kadar zor ki!
Ekonomi tahsilim esnasında, tarım devrimi (neolitik devrim) ve o dönemin nispeten yeni keşfi Çatalhöyük’e özel ilgi duymuş, epey okumuştum. “İlk tarım faaliyeti, M.Ö. 7.000’lerde, bizdeymiş! demek, milli gururumu okşamıştı sanki. Medeniyetin başlangıcı idi sonuçta. İnsanlığın, yürümeyi bırakıp, yerleşmeye ve üretmeye başlamasından bahsediyoruz. Daha sonra “Göbeklitepe” keşifleri yapıldı. Gördük ki; Tarım devriminin tarihi, daha da eskilere gidiyor: M.Ö. 9.600!
Yürümeyi bıraktık. Tarıma başladık. Şehir devletlerinden başlayarak, güç bela bugünlere ulaştık!
Neler oldu neler! Şehir devletleri, imparatorluklara dönüştü! Bilim, sanat ve spor gibi, “ince” konularda da evrildik! İşler belli bir düzende yürüsün, karışıklık çıkmasın diye; Hukuku ve bürokrasiyi yarattık. Politika icat olundu! Tüm bunlarda, Roma İmparatorluğu’nun elbette özel bir yeri oldu.
İmparatorlukların miadı doldu. Küçüldüler. Bugünün devletleri ortaya çıktı.
Teknoloji hep gözümüzün önünde ama biraz da kapalı kapılar arkasında gelişmeye devam etti ve ediyor.
İnsanlık, toprak dahil kıt kaynakları bölüşme yolunda birbirine düştükçe, savaşlar gördük.
Kritik dönemeçlerden biri; İkinci Dünya Savaşı oldu. Nükleer silahtan korktuk! Uluslararası işbirliğinin altın çağına girdik. Birleşmiş Milletleri yarattık. Uluslararası Para Fonu’nu, Dünya Bankası’nı ve adı sonradan gelen Dünya Ticaret Örgütü’nü kurduk.
İşbirliği; Zaman zaman aksasa da devam etmişti! Demokrasi vardı ekseriyetle insanlığın dilinde. Hukukun üstünlüğü, adalet!
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurduğumuz sistem çöküşte. Belli ki; İnsanlığın bugünkü ihtiyaçlarına artık hiç cevap veremez de oldu. Uluslararası işbirliğine ihtiyaç hep var olacaktır diye tahmin ediyorum ama sanıyorum ki; Bazı badirelere doğru yol alacağız önce. Demokrasiyi ve hukuku yeniden tanımlaması gerekecek insanlığın.
Bu sancılar çekilecek bir müddet!
Umutsuz musun derseniz? Asla! İnsan yaşamı, birim olarak kısacık ama yüz binlerce yıldır neler atlatmışız neler! Bir birim ve birey olarak, yaşam mücadelesine tüm bu parodiyi mırıldanarak devam. Huzur; Düşüncelerin sonsuzluğunda, sonlu anların güzelliğinde!
Sevgiyle kalın.
