MedyaPress Haberler - Dünyayı Sizin İçin Takip Ediyoruz!

Geçmişe dönebilseydiniz genç halinize ne söylerdiniz?

Netflix’in hit dizisi “Emily in Paris”teki güçlü ve sofistike Sylvie rolüyle dünya çapında tanınan Leroy-Beaulieu, Fransız cazibesi ve İtalyan ruhunun kendine özgü karışımını Pomellato’ya taşıyacak.

Kırk yıllık kariyerinde sürekli olarak geleneklere meydan okuyan ve kadınların güçlenmesini kutlayan roller seçen Fransız-İtalyan aktris Philippine Leroy-Beaulieu, Pomelleto ailesine katılmanın kendi hikayesinin doğal bir uzantısı olduğunu söylüyor ve Pomellato’nun İtalyan işçiliğini çağdaş tasarımla birleştirmesine her zaman hayranlık duyduğunu belirtiyor.

Pomellato’nun yeni küresel elçisi olarak bu rolü nasıl somutlaştırmayı düşünüyorsunuz?

Gerçek zarafet bir maske takmak değildir – gerçek benliğinizin parlamasına izin vermektir. Mücevherin sadece bir aksesuar değil, bir kadının içsel gücünün ve karakterinin bir ifadesi haline geldiği bu doğal özgünlük felsefesi beni cezbediyor. Ve Pomellato tüm bunları temsil ediyor! Kadınlara benzersiz kişiliklerini kucaklamaları ve bireyselliklerini güvenle kutlamaları için ilham vermeyi umuyorum.

Kadının güçlendirilmesi sizin için ne ifade ediyor?

Hem gücümüzü hem de zarafetimizi kucaklamak anlamına geliyor. Gerçek güçlenme sadece bireysel başarı değildir; anlamlı bir değişim yaratmak ve ihtiyacı olan kadınları somut eylemlerle desteklemekle ilgilidir. Özellikle aile içi şiddet gibi kritik konuları ele alırken, sözlerin ötesine geçerek eyleme geçmemiz gerektiğine inanıyorum.

Mücevherlerin bir kadının kişiliğini ortaya çıkarabileceğini düşünüyor musunuz?

Tıpkı ‘Emily Paris’te’ filmindeki karakterim Sylvie gibi ben de mücevherlerin bir kadının özgüveni ve tarzı hakkında çok şey anlattığına ve gerçek sofistikeliğin detaylarda yattığına inanıyorum. Sylvie’de sevdiğim seçtiği mücevherlerin her zaman onun kim olduğu hakkında bir hikaye anlatmasıydı – kendine güvenen, bağımsız ve kendinden ödün vermeyen bir kadın. Ben de kendi hayatımda aynısını yapıyorum; ruh halime ve o gün olmak istediğim kadına göre parçalar seçiyorum.

Mücevherler günlük hayatınızda nasıl bir yere sahip?

Abartısız lüksün gücüne inanıyorum. Pek çok Parisli kadın gibi, ben de kendimizle yarışmak yerine bizi tamamlayan, bunaltmak yerine güzelleştiren parçalar seçiyorum. Pomellato’nun tasarımları cesur ama rafine olmanın mükemmel dengesine sahip. Bu bana Fransızların özündeki özgüveni, yani “je ne sais quoi ”yi veriyor. Pomellato taktığımda kendimi hem güçlü hem de kadınsı hissediyorum!

En sevdiğiniz Pomellato koleksiyonu hangisi?

Seçmek çok zor! Nudo koleksiyonu beni büyülüyor. Sadeliği çok güçlü – değerli taşların renklerinin havada süzülüyormuş gibi görünmesinde büyük bir incelik var. Fransız tarzına çok benziyor – çabasız ama düşünülmüş. Iconic koleksiyonunu da çok seviyorum. Cesur bir altın zincir veya şehvetli bir yüzük takmanın inanılmaz derecede güçlendirici bir yanı var – rafine tasarımı çok güçlü bir ifade oluşturuyor. Bu tür bir parça kimliğinizin bir parçası haline gelir. Hem güçlü hem de duygusaldır – dikkat çekmeniz gereken anlar için mükemmeldir.

Size ilham kaynağı olan bir kadın var mı?

Catherine Deneuve! Hayran olduğum özgüven ve stil arasındaki mükemmel dengeyi temsil ediyor. Ayrıca bir kadının inancının toplumu nasıl değiştirebileceğini bize gösteren Simone Veil’den de ilham veriyor. Kendilerine sadık kalırken geleneklere meydan okumaktan korkmayan kadınlar çok değerli.

Herkesi tıpkılaştırmaya eğimli bir sektörde özgünlüğünüzü nasıl koruyorsunuz?

Ayaklarımı yere sağlam basmaya ve bakış açımı korumaya odaklıyım. Benim için özgünlük, göz alıcı görünseler bile bazen değerlerime uymayan projelere hayır demek anlamına geliyor. Bu, başkalarının sizden kim olmanızı beklediğini değil, sizin kim olduğunuzu yansıtan seçimler yapmakla ilgili.

Geçmişe dönebilseydiniz genç halinize ne söylerdiniz?

Şimdi düşününce, başkalarının benden beklediklerini yapmak için ne kadar çok enerji harcadığıma gülümsüyorum. Eğer geri dönebilseydim, genç halime kocaman sarılır ve şöyle derdim: “Rahatla, mükemmel olmana gerek yok.” Hayat bana kusurlarımızın çoğu zaman en ilginç özelliklerimiz olduğunu öğretti. Kırık vazoların altınla onarıldığı Japon sanatı Kintsugi gibi… ‘Çatlaklarımız’ bizi eşsiz, gerçek ve anlamlı kılar. Gerçek şu ki, eskiden endişelendiğim tuhaflıklar ve kusurlar aslında her birimizi güzel bir şekilde insan yapan şeylerdir.


Hazırlayan: Melda Narmanlı Çimen

ELLE Türkiye Mart 2025 sayısından alınmıştır.

MedyaPress

Yorumlar
Yükleniyor...

Bu web sitesi deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul et Devamını oku