Değerli Okuyucularım,
Bugün sizlere eğitim ile ilgili ciddi ve önemli bir konudan bahsedeceğim. Konumuz ise diploma değil değer…
Bir çocuğun hayata dair ilk izlenimleri, okul koridorlarında yankılanan adımlarla başlar. Kalem tutmayı öğrendiği elleriyle bir gün dünyayı tutabileceğini düşleriz. Ama sormamız gereken asıl soru şu: Biz çocuklara sadece bilgi mi veriyoruz yoksa hayatı mı öğretiyoruz?
Bugün eğitim sistemi, bir yarış pistine dönmüş durumda. Hedef: sınav kazanmak. Araçlar: test kitapları, özel dersler, etütler… Peki ya varış noktası? Orası çoğu zaman belirsiz. Çünkü bu yarışta kaç kişi gerçekten ne için koştuğunu biliyor?
Çocuklar artık kendi potansiyellerini değil, sistemin onlara biçtiği rolleri öğreniyor. Resim yapmayı seven bir çocuk, matematikte başarısız diye kendini yetersiz hissediyor. Şiir yazan bir genç, fizik formüllerini ezberleyemediği için “başarısız” damgası yiyor. Oysa eğitim, bireyi kendi potansiyelini keşfetmeye teşvik etmelidir; tek tip insan üretmeye değil.
Eğitim sadece bir meslek sahibi yapmak için değil, bir insan yetiştirmek içindir. Empati kurabilen, düşünmeyi bilen, sorgulayan, çözüm üreten bireyler… İşte geleceğin ihtiyacı olan insanlar bunlar. Ne yazık ki birçok okul, bu değerleri öğreten değil, ezberleten kurumlara dönüştü.
Öğretmenler, sistemi sürdüren memurlar değil; çocukların içindeki ışığı keşfetmelerine yardım eden rehberler olmalı. Veliler, sadece yüksek notlarla övünmek yerine, çocuklarının mutluluğunu ve karakter gelişimini önemsemeli. Ve devlet, eğitimi bir yatırım değil, bir dönüşüm aracı olarak görmeli.
Bazen de bu durumu oturup iyice düşünmeliyiz artık…
Diplomalar elbet önemlidir ama bir çocuğun gözlerindeki parıltıyı söndürerek verilen her eğitim, geleceğe yapılan en büyük haksızlıktır.
Unutmayalım ki iyi bir insan yetiştirmek, iyi bir mühendis yetiştirmekten çok daha değerlidir. Çünkü bir insanın karakteri, bilgiden çok daha kalıcı ve etkilidir.
İyi, sağlıklı, akıllı ve düşünen bireyler yetiştirmek dileğiyle…
Yalçın Sevim
Konuk Yazar

