Araştırmaya göre, bazı hormonlar hâlihazırda cilt yaşlanmasını yavaşlatmak amacıyla klinik olarak kullanılıyor. Özellikle östrojenler ve retinol ile tretinoin gibi topikal retinoidler bu amaçla en çok kullanılan maddeler arasında yer alıyor. Ancak Böhm ve ekibi, çok daha fazla hormonun cilt yaşlanması üzerinde olumlu etkiler gösterebileceğini belirtiyor.
Böhm, “Cilt sadece yaşlanmayı kontrol eden çeşitli hormonların hedefi değil, aynı zamanda klasik endokrin bezlerin dışında en büyük ve en zengin hormon üretim yeridir” diyerek, cildin endokrin sistemi için önemli bir organ olduğunun altını çizdi.
Araştırma, cilt ve saç yaşlanmasını etkileyebilecek başlıca hormonları incelemeye aldı. Bunlar arasında insülin benzeri büyüme faktörü 1 (IGF-1), büyüme hormonu, östrojenler, retinoidler ve melatonin bulunuyor.
Özellikle melatonin, araştırmacıların dikkatini çeken bir hormon oldu. Uygun maliyetli, iyi tolere edilen ve güçlü antioksidan özelliklere sahip olan bu hormon, mitokondriyal metabolizmayı düzenlemenin yanı sıra DNA hasarını önleyebiliyor ve anti-inflamatuar etkiler sağlıyor.
Melatonin dışında alfa-melanosit uyarıcı hormon (α-MSH), oksitosin, endokannabinoidler ve peroksizom proliferatör aktive edici reseptör modülatörleri (PPAR’lar) da incelendi. Bu hormonların çoğunun, cilt yaşlanmasını önleyebilecek veya oluşan hasarları onarabilecek potansiyele sahip olduğu görüldü.
Araştırma, özellikle UV ışınlarının neden olduğu DNA hasarını azaltmada etkili olan α-MSH gibi hormonların koruyucu özelliklerini vurguladı. Profesör Böhm, “Bu hormonların daha fazla araştırılması, cilt yaşlanmasını tedavi etmek ve önlemek için yeni tedavi yöntemleri geliştirilmesine olanak sağlayabilir” dedi.
Bu araştırma, cilt yaşlanmasının sadece kozmetik bir sorun olmadığını, aynı zamanda sağlık açısından da ciddi sonuçlara yol açabileceğini ortaya koyuyor. İnceleme sonuçları Endocrine Reviews dergisinde yayımlandı.
