İnanç, bireyin özgür iradesiyle evreni ve içinde gelişen doğa olaylarını yorumlamasıdır. Din ve inanç özgürlüğü, çağdaşlığın ve medeniyetin simgelerinden biri ve insan haklarının kaçınılmaz kurallarındandır.
Din ve inanç, bireyin tercihine bağlıdır. Hem evrensel hukuk hem de devletler hukuku açısından, herhangi bir din veya inancın meşru olup olmadığına karar vermek, devletin tarafsızlık yükümlülüğüyle bağdaşmaz.
Tüm bu kurallara rağmen, yeryüzünü ortak paylaşan inanç gruplarından kamu gücünü elinde bulunduranlar, tarihsel süreçte kendi inançlarını başkalarına dayatmaya çalışmışlardır. Hal böyle olunca da kamu gücünden mahrum olan inanç grupları dışlanmış ve yok sayılmışlardır.
Tarihsel süreçte, dışlanan ve yok sayılmaya çalışılan Alevilik, her şeye rağmen yüzlerce yıldır varlığını korumuş, çoğunlukla sözlü kültürle beslenmeyi başarmış ve bu bilgileri kuşaktan kuşağa aktarmıştır.
Günümüzde Aleviliği her siyasi düşünce kendi penceresinden değerlendirdiği için, hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğu kafa karışıklığına sebep olmaktadır.
Bu konunun akademik ve objektif bakış açısı ile ele alınması gerekiyordu. Ali Evi adlı eserimde, Aleviliğin tarihsel süreci, yolu ve erkânı, yer ve zaman gösterilerek belgeler ışığında sunulmaya çalışılmıştır.

