Close Menu
Türkiye ve Dünya’dan Son Dakika Haberleri | MedyaPress
  • Dünya
    • Almanca Aktüel
  • Yaşam
  • Gündem
  • Ekonomi
  • Siyaset
  • Spor
  • Sağlık
  • Magazin
    • Aşk ve İlişkiler
  • Teknoloji
  • Bilim
  • Otomobil
  • Kültür Sanat
    • Sinema
    • Konser
  • Röportajlar
    • Biyografi
  • Seyahat
  • Mekan
    • Gurme
  • Moda
  • Güzellik
  • Yazarlar
Facebook X (Twitter) Instagram Threads
Türkiye ve Dünya’dan Son Dakika Haberleri | MedyaPressTürkiye ve Dünya’dan Son Dakika Haberleri | MedyaPress
  • Röportajlar
  • Moda
  • Mekan
  • Seyahat
  • Gurme
  • Güzellik
  • Aşk ve İlişkiler
  • Kültür Sanat
  • Sinema
    • Konser
      • Kitaplar
  • Biyografi
    • Ne Nasıl?
Konuk Yazar Başvuru
  • Gündem
  • Dünya
  • Yaşam
  • Ekonomi
  • Siyaset
  • Spor
  • Magazin
  • Teknoloji
  • Bilim
  • Otomobil
  • Yazarlar
    • Yazarlar Arşiv
  • STDGD
Türkiye ve Dünya’dan Son Dakika Haberleri | MedyaPress
Home»Yazarlar»Yemen: Savaş mı Bitiyor, Devlet mi Çözülüyor?
Yazarlar

Yemen: Savaş mı Bitiyor, Devlet mi Çözülüyor?

Aralık 27, 2025Sümeyra UlusBy Sümeyra Ulus
Sümeyra Ulus_yazar

Yemen’de bugün yaşananları anlamaya çalışırken en sık yapılan hata, krizi birkaç yıllık bir iç savaşla sınırlamak oluyor. Bugün Sana’dan Aden’e, Hadramut’tan Hudeyde’ye uzanan parçalı tablo, ani bir iç savaşın değil on yıllar boyunca ertelenmiş bir devlet krizinin gecikmiş sonucudur. Arap Baharı Yemen’de bir devrim başlatmadı, zaten çökmekte olan bir yapının ayakta duramayacağını görünür kıldı.

1990’da Kuzey ve Güney Yemen’in birleşmesi, kâğıt üzerinde bir devlet yarattı ancak bu birleşme ortak bir siyasal kimlik üretmedi. Ali Abdullah Salih döneminde Yemen, kurumsal bir devlet olarak değil, hassas dengeler üzerine oturan bir yönetim alanı olarak var oldu. Aşiretler, askeri elitler ve bölgesel güç merkezleri arasında kurulan bu denge, merkezi otoritenin zayıflığını örtüyordu. Devlet vardı fakat devlet fikri yoktu. Kurumlar mevcuttu ancak meşruiyet toplumsal olarak içselleştirilmemişti. Güney, uzun yıllar boyunca siyasal ve ekonomik olarak dışlandı; kuzeyde ise Zeydi bölgeler baskı ve kontrol politikalarıyla yönetildi.

2011 Arap Baharında Yemen sokaklarını dolduran protestocuların talepleri mezhepçi bir düzen ya da bölünme değildi. Yolsuzluğun sona ermesi, aşiret temelli iktidar yapısının dağılması ve merkezi devletin toplumun tamamını kapsayan bir siyasal temsil sağlayabilmesi temel isteklerdi. Ali Abdullah Salih’in devrilmesi bu nedenle bir son değil, yalnızca geçici bir ara duraktı. Salih sonrası kurulan geçiş düzeni, halkın beklentilerini karşılayacak bir siyasal sözleşme üretemedi. Aksine eski elitleri yeni pozisyonlarla yeniden tahkim ederek devletin yapısal kırılganlığını derinleştirdi.

Uluslararası toplumun desteklediği geçiş süreci ve Ulusal Diyalog Konferansı, teorik olarak kapsayıcı bir siyasal düzen vaat ediyordu. Ancak sahadaki silahlı gerçeklik, bu süreci baştan itibaren sınırladı. Güneyin talepleri belirsizliğe terk edildi, Husilerin siyasal temsili ise sürekli ertelendi. Ortaya çıkan boşluk, siyasetin değil silahın belirleyici olduğu bir alan yarattı.

Husilerin 2014’te Sana’yı ele geçirmesi bu açıdan bir kopuş değil, bir sonuçtu. Sana’nın Husi kontrolüne geçmesi, bir “darbe” olmasının ötesinde, devletin zaten çözülmüş yapısının görünür hâle gelmesidir. Zaten çözülmüş bir devlet yapısı içinde, örgütlü ve disiplinli bir aktörün merkezi kontrol altına alması kaçınılmazdı. Bu gelişme Yemen’i yalnızca iç savaşın yeni bir evresine değil, aynı zamanda bölgesel rekabetin merkezine taşıdı. Husilerin yükselişi, bu boşluk ve dışlanmışlıkla doğrudan bağlantılıdır. Zeydi kimliğe dayanan Husi hareketi, sıkça yalnızca İran destekli bir mezhepçi aktör olarak sunulsa da toplumsal tabanı esas olarak kuzey Yemen’deki siyasal dışlanmışlığa dayanmaktadır.

2015’te Suudi Arabistan öncülüğünde başlatılan askeri müdahale, resmî olarak meşru hükümeti yeniden tesis etmeyi hedefliyordu. Ancak yıllar içinde bu müdahale, devlet inşasından çok sahadaki parçalanmayı yöneten bir denge mekanizmasına dönüştü. Husiler kuzeyde kurumsallaştı, güneyde ayrılıkçı yapılar güç kazandı, doğu bölgeleri ise fiilen özerk alanlar hâline geldi.

Yemen Halkı Ne İstiyor, Ne Yapabiliyor?

Bu süreçte Yemen halkının talepleri büyük ölçüde görünmez oldu. Bugün Yemenlilerin temel beklentisi ideolojik ya da mezhepsel değil güvenlik, geçim ve öngörülebilir bir hayat olmaktadır. Ancak savaşın ve parçalanmanın yarattığı militarize ortam, kitlesel ve sürekli protestoları neredeyse imkânsız kılıyor. Husilerin kontrol ettiği bölgelerde siyasal muhalefet ağır biçimde bastırılırken, güneyde ayrılıkçı yapıların hâkim olduğu alanlarda muhalif sesler çoğu zaman “ihanet” olarak damgalanıyor. Bu nedenle Yemen’de sokak siyaseti yerini sessiz bir hoşnutsuzluğa bıraktı. Arap Baharı’ndaki kitlesel mobilizasyonun bugün tekrarlanamamasının nedeni halkın taleplerinin ortadan kalkması değil, siyasal alanın tamamen silahlandırılmış olmasıdır. İnsanlar artık protesto etmekten çok hayatta kalmaya odaklanıyor.

Yemen çatışması çoğu zaman mezhepsel bir savaş gibi sunulsa da bu çerçeve yanıltıcıdır. Husiler Zeydi Şii (Örneğin 2005 ayaklanmasını çıkartan Husiler Şii’dir) kimliğinden gelseler de hareketin talepleri başından itibaren mezhepsel olmaktan ziyade siyasal ve sosyoekonomikti. Güneydeki ayrılıkçı hareket de dini değil, tarihsel ve siyasi bir kimliğe dayanıyor. Yemen’de çatışmayı besleyen temel unsur mezhep farkları değil, devletin yokluğu ve kaynakların paylaşımıdır. Ancak bölgesel müdahaleler, bu çatışmayı mezhepsel bir dile tercüme ederek derinleştirdi. İran’ın Husilere verdiği destek, Suudi Arabistan’ın güvenlik kaygıları ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin güney merkezli nüfuz politikası, yerel krizleri bölgesel rekabetin parçası hâline getirdi.

Bölgesel Aktörler ve Parçalanan Cepheler

Bugün Suudi Arabistan’ın Yemen’deki yaklaşımı da bu dönüşümün bir yansımasıdır. Riyad, artık askerî zaferden çok kontrol edilebilir bir istikrar arayışında. Bu nedenle Husilerle doğrudan çatışmayı tırmandırmaktan kaçınırken, güneydeki ayrılıkçı yapıların da tamamen bağımsız hareket etmesini istemiyor. Hadramut’ta yaşanan gerilimler ve ayrılıkçı güçlerin Suudi Arabistan’ı hava saldırılarıyla suçlaması, bu kırılgan dengenin ne kadar hassas olduğunu gösteriyor (AP News). BAE ise Yemen’de daha net bir strateji izliyor: güneyde kendisine yakın, limanları ve deniz yollarını kontrol edebilen bir yapı oluşturmak. Bu durum, Yemen’i fiilen bölünmüş bir ülke hâline getirirken, Riyad ile Abu Dabi arasında örtük bir görüş ayrılığını da derinleştiriyor (The Independent).

Uluslararası alanda tanınan Yemen hükümeti ise sahada belirleyici bir aktör olmaktan uzak. Kendi güvenliğini dahi büyük ölçüde dış aktörlere bırakan bu yapı, Yemen halkı için gerçek bir siyasal merkez oluşturmuyor. Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM)’in barış sürecine verdiği destek önemli, ancak bu destek sahadaki güç ilişkilerini dönüştürecek araçlardan yoksun (Arab News).

Yemen Dağılırsa…

Yemen fiilen ya da resmen parçalanırsa ortaya çıkacak tablo, bugünkünden daha sakin değil; daha kalıcı ve daha karmaşık bir istikrarsızlık olur. Çünkü parçalanma, çatışmanın bitmesi değil, yalnızca taraf değiştirmesi anlamına gelir.

İlk ve en belirgin kazanan Husiler olur. Kuzeyde hâlihazırda kurdukları idari yapı, vergi toplama mekanizması ve güvenlik aygıtı, parçalanma halinde fiili devletten fiilen tanınan bir otoriteye dönüşür. Sana merkezli bir Husi yönetimi, İran için düşük maliyetli ama yüksek getirili bir nüfuz alanı haline gelir. Bu yapı yalnızca Yemen iç siyasetini değil, Kızıldeniz güvenliğini ve Suudi Arabistan’ın güney sınırlarını da doğrudan etkiler. Parçalanma, Husilerin “isyancı” kimliğini ortadan kaldırır ve onları bölgesel denklemin kalıcı bir aktörüne dönüştürür.

Güneyde ise kazanan Güney Geçiş Konseyi (GGK) olur ancak bu kazanım mutlak bir istikrar getirmez. Güney Yemen’in yeniden bağımsızlığı, romantik bir ulusal proje olmaktan çok, klanlar, milisler ve dış destekçiler arasında paylaşılan kırılgan bir iktidar düzeni üretir. BAE’ye yakın unsurlar limanlar ve deniz ticareti üzerinde nüfuz kazanırken, güneyin kendi içindeki rekabet hızla derinleşir. Aden merkezli bir yönetim ortaya çıksa bile bu yapı, merkezi bir devlet olmaktan ziyade dış destekle ayakta duran bir güvenlik düzeni olur.

Hadramut ve doğu bölgeleri ise Yemen’in en kritik belirsizlik alanı haline gelir. Ne Husilerin ne de güneyli ayrılıkçıların tam olarak kontrol edebildiği bu coğrafya, parçalanma halinde “yarı özerk” bir alan olarak ortaya çıkar. Enerji kaynakları ve stratejik konumu nedeniyle Hadramut, bölgesel aktörlerin nüfuz mücadelesine açık hale gelir. Suudi Arabistan için bu bölge, güney sınır güvenliği açısından hayati bir tampon olurken, yerel elitler için pazarlık gücü yüksek ama istikrarsız bir alan anlamına gelir.

Parçalanmanın en tehlikeli sonucu ise devlet otoritesinin tamamen kaybolduğu boşluklarda ortaya çıkar. El-Kaide ve benzeri radikal gruplar, güçlü merkezi yapıların yokluğunda yeniden hareket alanı bulur. Yemen, daha önce de bu tür boşlukların nasıl doldurulduğunu acı biçimde deneyimledi. Parçalanma, bu riskleri ortadan kaldırmaz; aksine kalıcı hale getirir.

Yemen halkı açısından bakıldığında ise parçalanma bir “kurtuluş” değil, daha da daralan bir hayat anlamına gelir. Devletin yokluğunda hizmetler milislerin insafına kalır, ekonomi parçalı yapılara bölünür ve sıradan Yemenliler için siyaset tamamen ulaşılmaz hale gelir. İnsanlar bir bayrağın altına girmiş olabilir ama bir devletin sunduğu güvencelere sahip olmaz.

Bölgesel düzeyde ise parçalanmış bir Yemen, Kızıldeniz’den Körfez’e uzanan hatta sürekli bir gerilim üretir. Suudi Arabistan için bu durum bitmeyen bir güvenlik riski, İran için ise düşük maliyetli bir nüfuz alanı demektir. BAE ise deniz yolları ve limanlar üzerinden stratejik kazanımlar elde ederken, Yemen’in istikrarından çok yönetilebilir bir kırılganlığı tercih eder.

Sonuç: Tarihe ‘Doğru’ Yerden Bakmak

Yemen’de bugün yaşananlar, bir iç savaşın uzantısı değil, çözülememiş bir devlet krizinin gecikmiş sonuçlarıdır. Bu kriz ne Husilerin Sana’ya girmesiyle başladı ne de Suudi Arabistan’ın hava saldırılarıyla derinleşti. Asıl kırılma, Arap Baharı’nın Yemen’de yarattığı beklentiler ile bu beklentilerin karşılanamaması arasındaki uçurumda ortaya çıkmıştır.

Bugün Yemen’de yaşanan şey klasik anlamda bir barış süreci değil. Daha çok savaşın maliyetini düşürürken sahadaki fiili kontrol alanlarını kalıcılaştırma çabası. Ateşkesler ve diplomatik açıklamalar bu yeni dönemin vitrini, ancak vitrinin arkasında merkezi otoritesi olmayan, yerel güç odaklarına bölünmüş bir ülke gerçeği duruyor. Silahların susması, devletin yeniden inşa edildiği anlamına gelmiyor. Aksine Yemen örneğinde savaş sonrası dönem, devletin en savunmasız olduğu ana dönüşmüş durumda.

Sonuç olarak Yemen’in geleceği, “birlik mi bölünme mi” ikiliğinden çok daha karmaşık bir yerde duruyor. Asıl mesele, hangi parçanın kime ait olacağı değil; bu parçaların hangi toplumsal sözleşme üzerine inşa edileceğidir. Arap Baharı’nda başlayan arayış hâlâ sona ermiş değil. Sadece daha silahlı, daha bölgesel ve daha karmaşık bir hâl aldı. Bu nedenle Yemen için asıl soru artık “savaş bitiyor mu?” değil. Asıl soru, Yemen’in ortak bir siyasal çerçeve içinde yeniden bir devlet olma ihtimalini koruyup koruyamadığı. Çünkü Yemen’de yaşananlar bir gecede başlamadı ve bugün atılan her adım, bu ülkenin barışa mı yoksa kalıcı bir parçalanmaya mı yaklaştığını belirleyecek.

Kaynaklar

[1] Gambrell, Jon, and Ahmed Al-Haj. “Yemen separatists accuse Saudi Arabia of launching airstrikes.” AP News, 26 Dec. 2025, https://apnews.com/article/yemen-saudi-arabia-separatists-airstrikes-hadramout-2083dc8bb99bc040e26527d74cc43e27. Erişim: 26 Aralık 2025.

[2] “EU backs UN efforts for Yemen peace.” Arab News, 24 Dec. 2025, https://www.arabnews.com/node/2627382/middle-east. Erişim: 26 Aralık 2025.

[3] Gambrell, Jon. “Saudi Arabia calls on Yemen separatists to leave 2 governorates as anti-Houthi coalition strains.” The Independent, 25 Dec. 2025, https://www.independent.co.uk/news/saudi-arabia-foreign-ministry-red-sea-dubai-united-arab-emirates-b2890431.html. Erişim: 26 Aralık 2025.

Sümeyra Ulus – Diğer Yazıları
  • Ukrayna’nın Karadeniz Operasyonları Ne Anlama Geliyor?
  • İznik’e Gelen Papa, Neyin Kapısını Aralıyor?
  • Irak Seçimleri: İhtilaflı Bölgelerde Türkmen Dengesi
  • Suriye’nin Müzakere Gündemi Ne?
  • Wilders’a Fren: Hollanda’da Seçmen Ne Diyor?
  • Yemen’de İnsanî Yardım mı Yoksa Pazarlık Aracı mı?
Share. Facebook Twitter LinkedIn Telegram WhatsApp
Avatar photo
Sümeyra Ulus
  • Website

Lisans eğitimini Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında tamamlayan yazar, yüksek lisans eğitimini de Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ABD alanında tamamladı. Yazar, Bilim Uzmanı olarak aktif yayın yapmaya devam etmektedir.

Yaşam

Yunanistan’da dağda kaybolan 4 kişinin cansız bedenine ulaşıldı

Aralık 27, 2025
Gündem

Kooperatif operasyonunda ikinci dalga. 8 kişi gözaltında

Aralık 27, 2025
Gündem

Kar fena bastırdı! Yollar, köprüler kapandı

Aralık 27, 2025
Spor

Galatasaray Çağdaş Faktoring derbide Beşiktaş BOA’yı yendi

Aralık 27, 2025

Dünyayı Sizin İçin Takip Ediyoruz!

Tarafsız, Küresel Habercilik
Bize katılın
Talepler
Kurumsal
  • Künye
  • Uluslararası Yayın İlkeleri
  • Erişilebilirlik Politikamız
  • STDGD Yayın politikası
  • Öneri ve Bilgi Formu
Kurumsal
  • Tekzip
  • Gizlilik Politikası
  • Çerez politikası
  • İçerik Kullanım Şartları
  • Editoryal İlkeler
Kurumsal
  • Sponsorluklar
  • STDGD
  • Yazarlarımız
  • Konuk Yazarlarımız
Biz Kimiz?
  • Hakkımızda
  • Yayınlarımız
  • Tv
  • Radyo
  • Podcast

© 2025 MedyaPress – Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.