ÇOCUKLUK YILLARI
Mehmet Akif Ersoy, 1873 yılında İstanbul’un Fatih ilçesinde doğdu. Özbek bir ailenin kızı olan annesi Emine Hanım, babası ise Arnavut kökenli Fatih Camii medresesi hocalarından İpekli Tahir Efendiydi. Babası ona “Ragıf” adını vermiş olsa da bu isim yaygın olmadığı için Akif olarak anıldıo
İlk olarak mahalle mektebine ardından ilkokula başladı. Fatih Merkez Rüştiyesi’nde eğitim görürken bir yandan da Fatih medresesinde Farsça dersleri aldı. Okul hayatı boyunca dil derslerine büyük ilgi duyan Mehmet Akif Arapça, Farsça ve Fransızca derslerinde hep öne çıktı. Rüştiyeyi bitirdikten sonra annesi medrese öğrenimi görmesini istiyordu, ancak babasının desteği sonucu 1885’te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. Babasını kaybetmesi ve ailesinin yaşadığı yokluk nediyle Mülkiye İdadisi’ni bıraktı. Bir an önce meslek sahibi olup para kazanması gerektiğini düşünen Mehmet Akif, Ziraat ve Baytar Mektebine kaydoldu. Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi.

TEŞKİLAT-I MAHSUSA İLE İSTİHBARAT FAALİYETLERİ
Harbiye Nezareti’ne bağlı Teşkilat-ı Mahsusa’dan gelen teklif üzerine İslam birliği kurma gayesi güden Almanya’ya (Berlin’e) Tunuslu Şeyh Salih Şerif ile birlikte gitti. İngilizlerle birlikte Osmanlı’ya karşı savaşırken Almanlara esir düşmüş Müslümanların kamplarında incelemelerde bulundu ve farkında olmadan Osmanlı’ya karşı savaşan bu Müslüman esirleri aydınlatmaya çalıştı. Fransız ordusundaki Müslümanlara yönelik hazırladığı açıklamalar cephelere uçaklardan atıldı.
Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Arabistan’a görevlendirildi. Görevi Arapları Osmanlıya karşı kışkırtan İngilizlere karşı fikirleriyle halkı etkilemeye çalışmaktı.
Osmanlı Devleti ile diğer İslam ülkelerinde çıkacak dini meseleleri halletmek, İslam aleyhindeki gelişmelere yanıt vermek amacıyla kurulan Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye Cemiyetine girdi. Ancak Mehmet Akif’in Kurtuluş Savaşını desteklemesi bu cemiyetteki işinin sonu oldu.
Cemiyetteki görevinin sonlanmasının üzerine TBMM’nin açılışının ertesi günü olan 24 Nisan 1920 günü Ankara’ya vardı. Millî Mücadele’ye şair, hatip, seyyah, gazeteci, siyasetçi olarak katıldı. Ankara’ya geldiği günlerde, Mustafa Kemal Paşa, Konya vali vekiline telgraf göndererek Âkif’in Burdur milletvekili seçilmesini sağlamasını istemişti. Haziran ayında Burdur’dan, Temmuz ayında ise Biga’dan mebus seçildiği haberi meclise ulaştı. Âkif, Burdur mebusluğunu tercih etti. Böylece 1920-1922 yılları arasında vekil olarak I. TBMM’de yer aldı.

İSTİKLAL MARŞINI YAZMA HİKAYESİ
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Bey kendisini ulusal marş yarışmasına katılmaya ikna etti. Aslında Mehmet Akif’in bu yarışmadan haberi vardı ancak yarışmanı ödülü olarak verilen 500 lirayı doğru bulmadığından dolayı katılmamıştı. Mehmet Âkif’in yarışmaya katılmayı kabul etmesi üzerine kimi şairler şiirlerini yarışmadan çektiler. Şairin orduya ithaf ettiği İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye’de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17.45’te ulusal marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar’ül Mesai vakfına bağışladı.
HAYATININ SON DÖNEMİ
Sağlık nedenlerinden dolayı milletvekilliğinden istifa etti. Mısır’a yerleşti. 1925 yılında Kuran meali konusunda çalışmalara başladı ancak bazı şeyleri doğru bulmadığından dolayı çalışmalarını sonlandırmadı. Siroz hastalığına yakalanınca iyi geleceği düşüncesiyle önce Lübnan’a, sonra Antakya’ya gitti, fakat Mısır’a iyileşememiş olarak döndü. 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda hayatını kaybetti. Mezarı iki yıl sonra üniversiteli gençler tarafından yaptırıldı. Kabri Edirnekapı Mezarlığında gerçekleşecek olan yol inşası sebebiyle Edirnekapı Şehitliğine defnedildi.

