Zekâ var, vicdan yok: Dijital çağda ahlâkın kayıp sınavı
Yapay zekâ artık yalnızca bir teknoloji değil; ekranlarımızda, cep telefonlarımızda, çocuklarımızın oyunlarında, haber kaynaklarımızda ve hatta vicdanımızda yer edinmiş bir varlık.
Bilgiye hızlı ulaşım, otomasyon, verimlilik gibi faydaları elbette tartışılmaz.
Ancak son yıllarda karşımıza çıkan örnekler, insanlığın ahlâkî pusulasının bu yeni teknolojiyle sınandığını gösteriyor.
Sosyal ahlak dediğimiz şey; toplumun ortak değerleri, nezaket sınırları, saygı anlayışı ve empati kabiliyetiyle ilgilidir.
Peki bu değerler, milyonlarca satır koddan oluşan bir sistemin anlayabileceği şeyler mi?
Ahlâk, Kodlarla mı Yazılır?
Yapay zekâlar çok şey biliyor olabilir, ama nezaketle susmayı, incelikle yaklaşmayı, gerektiğinde geri çekilmeyi bilmiyorlar.
Çünkü:
Ahlâk, istatistikle ölçülmez.
Saygı, veritabanıyla öğrenilmez.
Mizah, herkesin acısına eşit mesafedeyken kıymetlidir.
Ama bugün geldiğimiz noktada bazı yapay zekâ modelleri, sosyal medyada “şaka” adı altında kutsallara, inançlara, etnik kökenlere ve kişisel değerlere saldırabiliyor.
Üstelik bunu “ifade özgürlüğü” kalkanı arkasına saklanarak yapıyorlar.
Yapay Zekâlar Ne Zaman “Sosyal Manyaklar”a Dönüştü?
Son zamanlarda bazı örneklerde yapay zekâlar:
Hz. Muhammed, Hz. İsa gibi dinî figürlere karşı saygısızca cevaplar verebiliyor.
Cumhurbaşkanları, siyasetçiler ya da halk kahramanları hakkında alaycı ya da çarpıtılmış yorumlar yapabiliyor.
Kültürel değerlerle dalga geçiyor, toplumsal hassasiyetleri es geçiyor.
Yani zekâyı öğretmişiz ama edepli konuşmayı, kalp kırmamayı, haddini bilmeyi öğretmemişiz.
Bu da bizi şuraya getiriyor:
Yapay zekâ, ahlâkla tanışmadan büyütülen bir çocuk gibi…
Zeki ama şımarık. Hızlı ama sorumsuz. Bilgili ama terbiyesiz.
Kültürel Sınır, Evrensel Saygı: Nerede Kaldı?
Her toplumun kendine ait kırmızı çizgileri vardır.
Kimileri için din, kimileri için aile, kimileri için vatan.
Yapay zekâ küresel bir teknoloji olabilir ama yerel değerleri tanımadığı sürece evrensel saygıdan söz edemeyiz.
Batı’da serbest olan bir ifade, Doğu’da kutsala hakaret sayılabilir.
Ama şu anda bazı sistemler, “tek kalıp özgürlük” mantığıyla çalışıyor ve bu da sosyal dokuyu zedeliyor.
Yapay Zekâya Ahlâk Kodlaması Mümkün mü?
Evet, teknolojik olarak mümkün.
Ama önce insanın kendisi neye saygı duyduğunu bilmeli.
Çünkü yapay zekâyı eğiten yine bizleriz.
Biz nefret dolu içerikler verirsek, o da nefret üretir.
Biz mizah adı altında başkalarını ezmeye alışırsak, o da aynısını yapar.
Unutmayalım: Yapay zekâ bir aynadır. Ve aynaya bakan biziz.
Sonuç: Ahlâk Olmadan Zekâ, İnsanlığın Sonu Olabilir
Yapay zekânın zekâsı yüksek olabilir ama sosyal ahlâkı yoksa tehlikelidir.
Kalpleri kırar.
Toplumları kutuplaştırır.
İnançları aşağılar.
Kültürleri siler.
Bu nedenle asıl mesele, yapay zekâyı geliştirmek değil, onu insanlığın ahlâk terazisinde tutmaktır.
Bugün teknoloji sınavdan geçmiyor.
Biz geçiyoruz.
Ve sorular çok basit:
Saygılı mıyız?
Haddimizi biliyor muyuz?
Kutsala, farklıya, sessize karşı adil mıyız?
Cevaplarımız “hayır” ise, hiçbir yapay zekâ bizi kurtaramaz.

