Alev alev yanıyor bu topraklar… Her yıl yeniden, her yaz yeniden…
Göz göre göre, günlerce süren sessizlikle, çaresizlikle…
Bugün yanan sadece ağaçlar değil.
Toprağın derinliklerine kök salmış bir çam ağacının ömrü kül oldu.
O ağacın kovuğunda doğmuş, tüyleri yeni yeni çıkan bir baykuş yavrusu yandı.
Kaçamadı. Gidemedi.
Annesi gökyüzünde çırpınırken, onun sessiz çığlığı alevlerin içinde yok oldu.
Bir sincap yuvasını kaybetti, bir karınca kolonisi tarihe karıştı.
Kirpiler, kaplumbağalar, ceylanlar…
Yavaş olanlar… Onlar kaldı geride.
Çünkü bu yangın sadece sıcak değil, zamana da karşı bir yarıştı.
Ve doğa kaybetti. Biz hepimiz kaybettik.
Her ağaç bir ömürdür, her dalda binlerce hayat…
Kimi çocuğun salıncağıydı o dal, kimi kuşun yastığı.
O dallar yanarken sadece gölge değil, anılar da yok oldu.
Ve biz insanlar, yine “seyirci” kaldık.
Yangın söndüğünde geriye kalan sadece siyah bir sessizlik…
Kül olmuş toprakta ne umut yeşerir kolayca, ne vicdan huzur bulur.
Çünkü orman yalnızca ağaç değildir;
Bir orman, bir ekosistemdir.
Bir orman, yaşamın ta kendisidir.
Şimdi sormalıyız kendimize:
Bu kaçıncı yangın?
Bu kaçıncı göz göre göre gelen felaket?
Ve bu kaçıncı kez hayvanların çığlığını duymamak için kulaklarımızı tıkadık?
İklim krizi, rant, ihmalkârlık…
Sebep ne olursa olsun, sonuç hep aynı: Yok oluş.
Ve biz susarsak, bir gün bizim de sesimiz yankı bulamayacak bu yanan boşlukta.
Alev Celep
Konuk Yazar

