Pandemiyle gelen çalışma düzeninde, uzaktan ve hibrit çalışma modellerinin artık kalıcı olarak benimsendiğini dile getiren Öncel, dijital dönüşüm dalgasının bu kadar hızlanmasının temelinde de bu modellere geçiş yattığını söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Microsoft olarak, dünyadaki 67 veri merkeziyle geniş bir ağa sahip olan Azure ve günde 250 milyon kişinin aktif olarak kullandığı Microsoft Teams platformu ile işletmeleri dijital dünyaya taşıdık. Mesafeleri ortadan kaldırarak kesintisiz iletişim sağladık. Microsoft Türkiye ofisi olarak, pandeminin başından bu yana uzaktan çalışıyoruz. Pandemi tamamen sona erdikten sonra da yüzde yüz fiziki değil; yine hibrit bir çalışma modelinde devam edileceğini öngörüyoruz. Pandemi sürecinde uzaktan çalışmayı kolaylaştıran Teams, Office 365, Windows Virtual Desktop ve Dynamics 365 gibi ürün ve hizmetlerimizle iş ortaklarımızın ve müşterilerimizin destekçisi olduk. Teams aktif kullanım oranlarında %54 artış yakaladık; bu durum ülke olarak uzaktan çalışmayı sevdiğimizi ve yeni teknolojilere hızla adapte olduğumuzu kanıtlıyor.”
Tüm bu olumlu gelişmelerin yanında, hibrit çalışma modeliyle artan dijital trafiğin siber saldırılarda gözle görülür bir artışı beraberinde getirdiğini de vurgulayan Öncel, şu sözleri kaydetti:
“Pandemi sürecinde siber saldırıların da arttığını ve eskisine kıyasla daha komplike hale geldiğini gördük. Bu nedenle KOBİ’lerden büyük global şirketlere kadar tüm işletmeler verilerinin güvenliğini sağlamak adına daha fazla yatırım yapmaya başladılar.”
Şirketin bu alanda yaptığı çalışmalardan da bahseden Öncel, pandemiyle birlikte daha fazla sayıda insanın internet üzerinden çalışmaya, alışveriş yapmaya ve iletişim kurmaya başladığını vurguladı ve daha fazla cihaz, network ve bağlantı noktasının eşzamanlı olarak aktif olmasına ve bulut üzerinde işlenen veride yaşanan artışla birlikte tehditlere açık platformların da çoğalmış olduğuna dikkat çekti ve güçlü güvenlik stratejilerine duyulan ihtiyacın arttığını belirtti.
“Türkiye’deki şirketlerin farkındalığının arzu ettiğimiz seviyeye geldiğini söylemek için henüz erken” diyen Öncel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak araştırmalar bu anlamda çok hızlı bir yükseliş olduğunu gösteriyor. Bir örnekle açıklamak gerekirse; IDC’nin Microsoft için yaptığı en yeni “Türkiye Kurumsal Güvenlik Araştırması”ndan elde edilen verilere göre; Türkiye’deki 10 organizasyondan 9’u siber güvenlikte en öncelikli konusunun veri güvenliği olduğunu belirtiyor. Bunun bir sonucu olarak, Türkiye’deki şirketlerin yüzde 35’i, 2021 yılında 2020’ye oranla daha fazla bulut kullanacaklarını ifade ediyor. Bulut yatırımlarındaki bu artış, Covid-19 sonrası dünyaya uyum sağlamaya çalışan şirketlerin bulut çözümlerine duyduğu güveni kanıtlıyor. Araştırmaya göre kurumların bilgi işlem operasyonlarından sorumlu Chief Information Officer’ların (CIO) yüzde 45’i, geçtiğimiz sene içinde başlıca siber güvenlik tehditleri olarak gördükleri korsan ve zararlı yazılımlarda bu sene de artış bekliyorlar. Türkiye’deki kuruluşlara güvenlik öncelikleri sorulduğunda; “zararlı saldırılara karşı korunma”; “çalışan erişimini kısıtlama”; “içerideki çalışanlardan gelebilecek tehditlerin tespiti” ve “siber saldırıların eş zamanlı gözetimi” en önemli ilk dört başlık olarak ön plana çıkıyor.”
“Microsoft olarak, güvenlik bizim kurum DNA’mızın bir parçası” diyen Öncel, kişisel verileri ve hem bireysel hem de kurumsal bazda kullanıcıların mahremiyetini korumak için uçtan uca siber güvenlik yaklaşımıyla güvence verdiklerini belirtti ve sözlerini şöyle noktaladı:
“Microsoft sadece güvenlik ve uyumluluk alanındaki çözümlere yılda 1 milyar doların üzerinde Ar-Ge bütçesi ayırıyor. 4 bine yakın çalışanımız sadece müşterilerimizin siber güvenliğini sağlamakla yükümlü. Bu ekiple, sadece 2020 yılında kötücül yazılımlar dediğimiz, 6 milyar tehdidi önledik. 1.2 milyar cihazdan günde 8 trilyona yakın telemetri sinyali tarıyoruz. Bu sistem üzerinde herhangi bir anomali gördüğümüzde tespit ederek anında önlem alıyoruz ve tüm siber güvenlik çözümlerimizi güncelliyoruz.”
Kaynak: Hürriyet