Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı’nın iki önemli oyuncusu İpar Kurt ve Meliha İsmailoğlu Sözcü HaftaSonu’na özel açıklamalar yaptı.
Fenerbahçe’nin kadın voleybolcularından İpar Kurt, Sözcü HaftaSonu’nun sorularını yanıtladı. Öncelikle kendisine ‘İpar’ın anlamını sorduk, genç smaçör “Öz Türkçe bir kelime olup güzel kokan çiçek anlamında” diyerek bizleri aydınlattı. 10 Kasım 2003 09.05 doğumlu olan İpar, “Yıllar sonra Ata’mızı kaybettiğimiz anda doğmuş olmak aynı zamanda biraz farklı sorumluluk yüklüyor sanki; Zeki, çevik ve iyi ahlaklı sporcu olmak için daha çok gayret sarf ediyorum. Doğum günümü de 11 Kasım’da kutlamayı tercih ediyorum” ifadesini kullandı.
YÜZME VE BALE YAPTIM
İpar, Fenerbahçe ve voleybol ile nasıl tanıştığını ise şöyle anlattı: “Voleyboldan önce yüzme hatta daha önce de bale yapıyordum. İlkokul 2. sınıfta beden eğitimi öğretmenim sayesinde voleybolla tanıştım. Bir daha da voleyboldan kopamadım. Başta hem milli takım hem de takımımızın kaptanı olan Eda Erdem Dündar ile geçtiğimiz iki yıl A takımımızda görev almış olan ve smaçör pozisyonunda oynayan Brankicia Mihajloviç’in dünyanın en iyi örnekleri olduklarını düşünüyorum.”
FENERBAHÇELİ OLMAK AYRICALIK
“Bence ülkemizde “Kaptan” kelimesi kullanıldığında akıllara Eda abla geliyor. Kendisi idol ötesi… Fenerbahçe hepimizin bildiği gibi çok büyük bir aile. Ben bu ailenin bir parçası olduğum için çok mutluyum ve kendimi şanslı hissediyorum. Fenerbahçeli olmanın bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Hem sporu hem de eğitimimi bir arada sürdürmek öncelikli hedefim. Eksik yön olarak değil de voleybolun temelini oluşturan servis, manşet, blok ve smaç konusunda her gün kendimi geliştiriyorum.”
MELİHA: AİLEMİ DİNLEDİM BURALARA GELDİM
Fenerbahçe’nin Boşnak asıllı Türk yıldızı Meliha İsmailoğlu, basketbol maçlarını izlerken bir anda kendisini nasıl voleybol parkelerinde bulduğunu Sözcü HaftaSonu’na anlattı. Babasının kendisini voleybola yönlendirdiğini belirten 28 yaşındaki milli voleybolcu, “Babam, voleybol için ‘Daha az teması olan bir spor, çok seversin’ dedi. 8 yaşımda voleybola başladım ve iyi ki de başladım. 16 yaşıma geldiğimde önümde 2 seçenek vardı.
ALMANYA’YA GİDEBİLİRDİM
Babam, ‘Türkiye, voleybolda çok başarılı ve bizim Ankara’da oturan akrabamız var, belki dil ile bize yardımcı olabilir. Ya da Almanya’da teyzen var, orada da güzel voleybol kulübü bulup iyi bir okula da gidebilirsin’ dedi. Önce şansımı Türkiye’de denedim ve iyi ki öyle yaptım. Bugün buralarda başarılı olduysam ailemin çok büyük payı var. Bencil düşünmeyip çocuğunu kendilerinden uzak farklı ülkeye yolladılar ve daha iyi bir gelecek sundular. Haklarını asla ödeyemeyeceğim.
ÇUBUKLU GİYMEK GURURDUR
Tokyo’da seyircili oynayıp gerçek atmosferini hissetmek isterdik ama yine de olimpiyat köyünde kalıp ve oradaki diğer 11 takımla mücadele etmek tarif edilemez bir duyguydu. Biter bitmez Avrupa Şampiyonası’na gittik ve çok istekli gittik çünkü 2 yıl önceki Avrupa Şampiyonası’nda finalde kaybettik. Fenerbahçe milyonlarca taraftarı olan, Türkiye’nin en büyük ve en değerli spor kulübü. Böyle bir kulübün formasını giymek büyük gururdur, çubukluyu her giydiğimde ilk defa giymişim gibi aynı heyecanı yaşıyorum” dedi.