Erkek oyuncu, yardımcı kadın oyuncu, makyaj dalında Oscar adayı olan The Whale’de (Balina) 1990-2000’lerin yıldızı, George of the Jungle, Mumya filmlerinin karizmatik aktörü Brendan Fraser kariyerinin en iyi performansıyla karşımızda. Ününü yitiren, Hollywood’un öğütücü çarkından geçen Fraser 270 kiloluk İngilizce öğretmeni Charlie rolünde küllerinden yeniden doğuyor, sevecen, sempatik karakteriyle izleyiciyi etkiliyor. Kendini canavar olarak gören, obezlikten zor hareket eden Charlie’nin sağlığı kötüdür. Salt dört kişiyle iletişim içindedir: yakın arkadaşı hemşire Liz, genç evanjelist Thomas, eski karısı Mary, 17 yaşındaki kızı Ellie. Bencil, gay bir ilişki için ailesini terkeden Charlie çok pişmandır, kızıyla yakınlaşmak, ondan özür dilemek istiyordur.
BU KEZ FARKLI BIR FİLM
Siyah Kuğu, Şampiyon, Nuh, Bir Rüya için Ağıt’ın yaratıcı yönetmeni Darren Aronofsky, Samuel D. Hunter’ın oyunundan sinemaya uyarladığı psikolojik dramında umut, suçluluk, pişmanlık, kefaret, vicdan, insanlık temalarını sorgular. Charlie’nin devasa bedeninin zar zor sığdığı, jaluzilerin hep kapalı olduğu yarı aydınlık daire ilk başta klostrofobik bir izlenim verse de genç adamın çevrimiçi yazı derslerinde öğrencileriyle diyalogunu, Liz’le olan duygusal ilişkisini, kızına kendini affettirme çabalarını gördükten sonra ona empati duymaya hatta acımaya başlarız. Her gün beş saat süren ağır protezlerden oluşan makyajıyla aşırı şişmanlatılan Fraser sevinç, üzüntü, umut, umutsuzluk duygularını ince nüanslarla aktarır. Önceki filmlerinde umuda, mizaha yer vermeyen Aronofsky Balina’da umut hep vardır der. Herman Melville’in Moby Dick’inden örnek vererek romanda kendi yaşamını bulduğunu söyleyen Charlie balinayla özdeşleşir. Sadie Sick, Ty Simkins, Hong Chau’nun da rol aldığı Balina gösterimde.