Koronavirüs aşısı karşıtlarının özellikle sosyal medya üzerinden ortaya attığı spekülatif söylemler halk sağlığını tehlikeye atmaya devam ediyor. Yaşanan bilgi kirliliğine karşı Türk Klinik Mikrobiyoloji Ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Derneği Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, aşı karşıtlarının spekülatif iddialarını çürüten özel bir rapor hazırladı.
Çalışmasında, ABD’de her yıl 350 kişinin duş veya banyo kazası nedeniyle, 200 kişinin nefes borusuna yiyecek kaçırarak, 40 kişinin de yıldırım çarpması ile hayatını kaybettiğini örnek gösteren Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, aşıların ise ancak yüzbinde bir ile milyonda bir olasılıkla yan etki gösterdiğini belirtti.
Milliyet gazetesinden Mert İnan’ın haberine göre Prof.Dr. Azap’ın aşı karşıtlarının ortaya attığı iddialara verdiği cevaplar şöyle;
Aşı olmaktansa hasta olmak daha iyidir, çünkü aşılar hastalığın kendisi kadar koruyucu değildir?
“Aşılanmak yerine hastalığın kendisini geçirerek bağışıklık kazanmanın ağır bedelleri olabilir. Kızamığa bağlı ensefalit, körlük ve ölüm, kızamıkçığa bağlı doğum kusurları, bakteriyel menenjit sonrasında zeka geriliği ve sinir hasarı, çocuk felci infeksiyonundan sonra kalıcı felçler, Hepatit B virüsüne bağlı karaciğer kanseri veya ölüm gibi ağır bedeller ödenebilir.”
Bir bebeğe çok sayıda aşı yapmak, çeşitli antijen vermek bağışıklık sisteminin çalışmasını bozarak pek çok hastalığa yol açabilir?
“Bebekler doğumdan itibaren her dakika çok sayıda yabancı antijenle karşılaşır. Annesinin vücudundan ve çevreden çok sayıda mikroorganizma bebeğin vücuduna yerleşir. Bebek ek gıda almaya başladığında ise gıdalarla çok sayıda mikroorganizma ve farklı antijenlere maruz kalır. Geçirdiği nezle gibi infeksiyonlar antijenik uyarıya sebep olur. Basit bir nezle 4-10 farklı antijen, beta infeksiyonu 25-50 farklı antijenle karşılaşması demektir. Aşılarla verilen antijenlerin sayısı çocuğun karşılaştıklarının yanında karşılaştırılamayacak kadar az miktardadır.”
Anne sütü, içeriğindeki maddelerle bebeği infeksiyonlardan korur. Bebeklere ilk iki yaşta çok sayıda aşı yapmaktansa iki yaşına kadar anne sütü vermek yeterlidir?
“Aşılar olmadan tek başına anne sütü, kızamık, kızamıkçık, tetanoz, difteri gibi öldürücü hastalıklardan koruyamaz. Üstelik Aşılanmamış bir çocuk erişkin yaşa kadar bu hastalıklara yakalanmazsa mutlaka erişkin yaşta yakalanacaktır.”
Aşıların içinde koruyucu olarak civa gibi tehlikeli elementler, alüminyum gibi zararlı maddeler bulunur?
“Aşılarda bakteriyel kontaminasyonu engellemek için kullanılan timerosal diye bilinen madde organik bir civa bileşiğidir. İnsana zarar vermez. Alüminyum ve skualen gibi maddeler aşıların etkisini artırıcı olarak 1930’lardan beri kullanılmakta. İnsanlar aşılarda karşılaştıkları adjuanlardan çok daha fazlası ile günlük hayat içerisinde karşılaşırlar. Üstelik her aşının içinde adjuan yoktur. Bugüne kadar yapılan bilimsel araştırmalar aşıların içindeki adjuanların insana zarar vermediğini göstermiştir.”
Aşı yaptırıp yaptırmamak kişisel bir karardır. ‘Benim çocuğuma aşı yaptırmamam kimseyi ilgilendirmez.?’
“Aşılanma sadece aşılanan kişiyi değil tüm toplumu koruyan bir yöntem. Aşılanmayan kişi sayısı artarsa, toplum bağışıklığı etkisi azalır ve salgınlar görülür. Son yıllarda ülkemizde çocuklarına aşı yaptırmayan ailelerin sayısı tehlikeli bir şekilde artmaktadır: 2014’te 1370, 2015’te 5 bin 91, 2016’da 11 bin 470 olan aşı karşıtlığı 2017’de 23 bini geçmiştir. Bu artış trendi devam ettiği takdirde önümüzdeki yıllarda büyük salgınlar kaçınılmaz olacaktır. 2013 yılındaki salgın sonrasında yapılan aşı kampanyası sayesinde kızamık olgu sayısı 2016 yılında sadece 8’di. 2018 yılında 557’ye ulaştı.”