Kalp performansının azalması nedeniyle kalbin doku ve organlara gerekli ve yeterli kanı gönderememesi sonucu ortaya çıkan kalp yetersizliği, Türkiye’de ve dünyada önemli bir sağlık sorunu olmayı sürdürüyor. Hipertansiyon, şeker hastalığı, obezite, kalp damar hastalığı, kronik akciğer hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, kalp kapak hastalığı, kalp ritim bozuklukları, kalp kası hastalığı veya doğumsal kalp hastalığı kalp yetersizliğine zemin hazırlayan durumlar arasında yer alıyor. Türk Kardiyoloji Derneği tarafından yürütülen HAPPY çalışmasına göre Türkiye’de 1,5 milyonun üzerinde kalp yetersizliği olgusu bulunuyor.
Soldan sağa; Kardiyoloji A.B.D. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çelik, Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı, AstraZeneca Türkiye Medikal Direktörü Dr. Oğuz Yılmazer
20 BİN RÖNTGEN SONUCU DEĞERLENDİRİLECEK
Mersin Üniversitesi de yapay zekâ teknolojisinin kalp yetersizliğinin erken tanısında kullanılacağı yenilikçi bir tanı protokolünü hayata geçiriyor. Üniversite, 2021 yılında herhangi bir nedenle tıp fakültelerine başvuran 45 yaş üzerindeki hastalara ait 20 binin üzerinde röntgen sonucu, hastalara ilişkin kişisel bilgilerden arındırılmış olarak, yapay zekâ tabanlı bir platformda analiz edilecek. Analizler sonucunda kalp yetersizliği açısından şüpheli görülen röntgen sonuçları Mersin Üniversitesi Hastanesi tarafından tespit edilecek. Elde edilecek veriler kalp yetersizliği tanı kriterleri çerçevesinde üniversitenin Kardiyoloji Bölümü tarafından değerlendirilecek ve daha ileri tetkiklerin gerekli görüldüğü hastalar kesin tanı için hastaneye çağırılacak.
ERKEN TEŞHİSİ VE TEDAVİSİNİ AMAÇLIYOR
Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı ve Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çelik, projeye ilişkin şunları şu bilgileri paylaştı:
“Kalp yetersizliği hastalarının yüzde 85’inin röntgenlerinde kalp yetersizliğine ait akciğer ve kalp bulgularının bulunduğunu biliyoruz. Geçmişe dönük bu tarama yöntemiyle, kalp yetersizliği tanısı konmamış bir hastayı erken teşhis etmemiz ve tedaviye erken başlamamız mümkün olacak. Bu projede hedeflediğimiz en büyük başarımız, erken tedavi imkânıyla hastaların yaşam kalitesini yükseltmek ve ömürlerinin uzamasını sağlamak olacak. Diğer taraftan bu projede kalp yetersizliği hastalarının erken dönemde teşhis edilmesi sayesinde kalp yetersizliği nedenli hastaneye yatışlarda azalma da sağlanabilecektir. Projemiz, ülkemizde ve hatta dünyada kalp yetersizliği şüphesi taşıyan ve tanı konmamış olan hastaların erken tanısında yapay zekânın kullanıldığı ilk projelerden biri olacak. İstenilen sonuçlara ulaşması durumunda projeyi ulusal çapta yaygınlaştırmayı ve çekilen her akciğer röntgeninde uygulamayı amaçlıyoruz.”
“BELİRTİLER AYIRT EDİCİ DEĞİL”
Kalp yetersizliği belirtilerinin çoğunun ayırt edici olmadığını anımsatan Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı ise “Ülkemizde tanı konulamamış, henüz belirtileri ortaya çıkmamış (asemptomatik sol ventrikül disfonksiyonu bulunan) kalp yetersizliği sıklığı yüzde 4,8’dir. Bu da kalp yetersizliği gelişme potansiyeli yüksek bir nüfusa sahip olduğumuzu gösteriyor. Ortalama kalp yetersizliği yaşı Batı ülkelerinde 70 iken, ülkemizde yaklaşık 10 yıl daha erken kalp yetersizliği ile karşılaşılıyor. Kalp yetersizliğinin ismi korkutucu olmasa da sağ kalım oranları bağırsak, meme ve prostat kanserinden daha kötüdür” dedi.