Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Nigar Hüse, retinaya direkt ulaşması amacıyla göz içine yapılan enjeksiyonların giderek tercih edilen bir tedavi olduğunu söyleyerek, tedavi yöntemleri ve uygulandığı durumlar ile ilgili bilgi verdi. Bu yöntemle farklı ilaçların göz içine uygulandığını söyleyen Op. Dr. Hüse, “Göz içine ilacın verilmesinin birkaç önemli avantajı vardır. İlacın ulaşması hedeflenen doku durumunda olan retina ile vitreus birbirleriyle anatomik komşuluktadırlar. Bu nedenle çok düşük dozda verilen ilaç bile hedef dokuya hızlı ulaşır. Uygulama vitre içine yapıldığından vücudun diğer dokularına direkt bir etki göstermez. Çünkü uygulanan doz hem çok düşük hem de göz içine uygulanan ilaçların kan dolaşımına geçmeleri çok azdır” dedi.
Ağrısız, kısa süren bir işlemdir
İntravitreal enjeksiyonun güvenilir ve etkili bir yöntem olduğunu kaydeden Op. Dr. Hüse, “Hastalığa bağlı olarak uygulamanın bazı detayları olabilir. Bunlar tedavi eden retina uzmanı tarafından hastaya açıklanır. Çoğu hasta gözünün içine iğne yapılmasından korkar ve çekinir. Aslında işlem o kadar da korkulacak bir uygulama değildir. Enjeksiyon birkaç saniye sürer, ağrı vermez ve çoğu hastada büyük rahatsızlık yaratmaz. Uygulama gerekli uyuşma sağlanması için lokal anestezik damla uygulamasıyla başlar. Enjeksiyonun steril ortamda uygulanması enfeksiyon riskini azaltacağından göz ve çevresi antiseptik bir solüsyonla temizlenir ve gerekli hazırlıklar tamamlanır. İlaç yavaş biçimde dikkatlice enjekte edilir ve sonra iğne geri çekilir. Bazen enjeksiyon bölgesinde hafif bir kızarıklık oluşur. Hastalar nadiren uygulama bölgesinde hassaslık duyabilirler ancak belirgin ağrı hissetmezler. Enfeksiyon riskini ortadan kaldırmak için işlem sonrası antibiyotikli göz damlaları önerilir” diye konuştu.
Damarlardaki sızıntıyı ortadan kaldırıyor
Enjeksiyon tedavileri ile ilgili bilgi veren Op. Dr. Hüse, “Şeker hastalığında, sarı nokta hastalığında ve damar tıkanıklıklarında önerilmektedir. Sarı nokta hastalıkları dediğimiz, yaşlı bireylerde gördüğümüz görme merkezindeki kanamalı lezyonlar bu enjeksiyonlar yardımıyla kurutulabilmekte ve hastalarımızın görmesi korunabilmektedir. Şeker hastalığında da yine görme merkezinde ödem ve kanamalar ortaya çıkabilmektedir. Bu enjeksiyonlar şeker hastalığında da ortaya çıkacak damarlardaki sızıntıyı ortadan kaldırmakta kanamalarında hızlıca gerilemesinde yardımcı olmaktadır” ifadelerini kullandı.
Op. Dr. Hüse, damar tıkanıklığında da tıkanan bölgede görme merkezinde ödem ve fonksiyon kaybı geliştiğini ve enjeksiyonların bu hastalara da önerildiğini söyleyen Op. Dr. Hüse, “Bundan başka pek çok endikasyonları da bulunan intravitreal enjeksiyonlar damar stabilitesini arttırmakta ve damar yapılarının iyileşmesini hızlandırmaktadır. Ancak bu ilaçların tekrar edilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Hastalarımızın ayda 1 veya hekiminizin önerisine göre 2 ayda 1 olmak kaydı ile bu enjeksiyonlarını alması gerekmektedir. Eğer bu enjeksiyonlara ara verilir ise hastalığın tekrar ortaya çıktığı gözlenmektedir. Bu esnada şekerin düzeltilmesi, vücut tansiyonunun dengelenmesi ve varsa diğer tedavilerin de tedavi şemasına eklenmesi ile hastalıkların kontrol altına alınması kolaylaşabilmektedir. Özellikle enjeksiyonlardan sonra muhakkak hekiminizle iletişim içinde olmanız gerekmektedir. Çünkü bizim en çok çekindiğimiz ilk 3-5 gün içinde çıkma olasılığı olan enfeksiyonlardır. Enjeksiyonlar ameliyathane ortamında steril şartlarda yapılmaktadır. Ve steril örtüler altında dikkatli bir şekilde hekiminiz tarafından uygulanmaktadır. Ama buna rağmen gözün yüzeyinde yerleşmiş olan mikroorganizmalar gözün içine iğne yardımıyla taşınma riskine sahiptir. Eğer gözde bir şikayet ortaya çıkarsa özellikle çapaklanma, ağrı, çok ciddi oranda ağrı, gözde bulanma gibi yakınmalar ortaya çıkarsa hekiminizle irtibata geçmek çok önemlidir. Bu konuda özellikle dikkatli olmak önemlidir” diyerek sözlerini sonlandırdı.