
MHP’li Özdemir’den ‘İmamoğlu’ soruları: Devrimciler sermayenin peşine mi takıldı?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyonlar ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına karşı gösterilen tepkilere ilişkin Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’den ilginç bir eleştiri geldi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir tarafından yapılan eleştirilerde, solcuların İmamoğlu’na sahip çıkmasının “emek” ve “sınıf” kavramları açısından çelişki oluşturduğu öne sürülerek “Bir dönem emek ve emekçi hakkını savunduğunu iddia eden devrimci anlayışın şimdi yolsuzlukları savunmaya koyulması, üstelik bunu yaparken yabancı çevrelerden destek dilenmesi kendileri adına sadece yozlaşmayla açıklanamaz” denildi.
Özdemir’in açıklamasının devamı şöyle:
“Bir yanda toplumu sınıf ayrımına tabi tutup, öbür yanda rüşveti, yolsuzluğu ve bu kaynaklarla sürdürülen lüks yaşamı savunan bir savrulma bu ideolojiye sahip olanların ne derece büyük bir çelişki yaşadığını da gösteriyor.
Devrimcilerin geçmişte öne sürdüğü savların mı içi boştu yoksa bugün durdukları yer mi yanlış?
Öne sürdükleri emek kavramından mı vazgeçtiler yoksa sermayenin ve liberalizmin peşine mi takıldılar?
Mülkiyeti neredeyse hırsızlık sayan bir zihniyetin, bugün hırsızlıkla edinilmiş imkanları savunması muhataplarınca nasıl açıklanabilir?
Bu sorulara aklı başında olan malum ideolojiye sahip birinin verebildiği herhangi bir yanıt yok.
Sol’un içerisine düştüğü tutarsızlık ve saplantılı hal belli ki kendilerinde var olduğunu iddia ettikleri ahlaki ölçü ve ilkeleri de tamamen silmiş.”
“ANAP KÖKENLİ BİR İSMİN SAVUNULMASI…”
İmamoğlu’nun geldiği siyasi geleneğe de dikkat çeken Özdemir, sözlerini şöyle tamamladı:
“Daha tirajikomik olanı ise Anavatan Partisi kökenli, her yanı şaibe, rüşvet ve yolsuzluk kokan bir ismi yılların devrimcilerinin savunmaya koyulmasıdır.
Üstelik aynı ismin neler yaptığını en iyi kendilerinin bilmesine rağmen…
Hayatın gerçeklerinden uzak olarak son dönemlerde yapılan boykot çağrısı ise aynı cenahın ve siyasi temsilcisi olduğunu iddia eden CHP’nin vasat siyasetinin gerileyerek düştüğü alçak seviyenin tezahürüdür.
Sadece milletten kopmakla kalmayıp, Türkiye’nin ve zamanın gerçeklerinden de uzaklaşan bir anlayışın kendisini tamamen tüketmesi kaçınılmaz bir gerçekliktir.””