Son dakika haberi!
2021 Nobel Edebiyat Ödülü, 73 yaşındaki romancı Abdulrazak Gurnah’ın oldu.
Nobel Komitesi, Nobel Edebiyat Ödülü’nü Zanzibarlı edebiyatçı Abdulrazak Gurnah’a verildiğini açıkladı.
Gurnah’ın Nobel’i ‘kültürler ve kıtalar arasındaki körfezde sömürgeciliğin etkilerine ve mültecinin kaderine nüfuz etmesinden dolayı aldığı’ ifade edildi.
Komiteden yapılan açıklamada, Gurnah’nın gerçeğe olan bağlılığının ve basitleştirmeden kaçınmasının dikkat çekici olduğu aktarılarak, “Romanları, basmakalıp betimlemelerden uzak ve bize dünyanın diğer yerlerindeki pek çok kişinin aşina olmadığı, kültürel olarak çeşitlendirilmiş bir Doğu Afrika’ya açıyor.” ifadesine yer verildi.
73 yaşındaki yazar, ödülün yanı sıra 10 milyon İsveç kronu (1,1 milyon dolar) para armağanının da sahibi olacak.
ŞİMDİYE KADAR 117 KİŞİYE VERİLDİ
Nobel Edebiyat Ödülü, şu ana kadar 113 defa 117 kişiye verildi. Diğer Nobel ödüllerinde, ortak çalışmaların daha fazla olması nedeniyle ödül paylaşımı daha yaygınken, Edebiyat dalının doğası gereği ödül paylaşımı sadece 4 defa gerçekleşti.
Ünlü ABD’li şarkıcı Bob Dylan, ‘büyük Amerikan şarkı geleneği içinde yeni şiirsel ifadeler yarattığı için’ 2016’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştı.
Orhan Pamuk 2006’da, Gabriel Garcia Marquez 1982’de, Jean-Paul Sartre 1964’te, John Steinbeck 1962’de, Albert Camus 1957’de, Ernest Hemingway 1954’te ve Winston Churchill 1953’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı.
ABDULRAZAK GURNAH KİMDİR?
Abdulrazak Gurnah, 1948’de Doğu Afrika kıyısındaki Zanzibar’da doğdu. Anadili Svahili olan yazar, ilköğrenimini İngiliz okullarında tamamladı.
Gençliğinde Zanzibar Ayaklanması’na (1964) ve sonrasında kurulan sosyalist rejimin çalkantılı yıllarına tanıklık etti. 1968’de İngiltere’ye gitti. Yükseköğrenimin Kent Üniversitesi’nde tamamladı.
Doktora tezinde kolonyal söylemin Doğu Afrika, Karayip ve Hindistan edebiyatındaki izdüşümlerini analiz etti. Postkolonyal edebiyat alanında uzmanlaştı.
Halihazırda Kent Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı profesörü olan yazar ilk romanı Memory of Departure’da (Ayrılışın Hatırası, 1987) Afrika’da geçen gençlik yıllarının ardından ülkeyi terk eden Hassan karakterinin hafızasında yer eden Afrika imgesini postkolonyal dönemin kimlik sorunları ışığında inceledi.
İkinci romanı Pilgrim’s Way (Hac Yolu, 1988) başlığını Winchester’ı Canterbury’deki Thomas Beckett mabedine bağlayan yoldan alır. Daha iyi bir yaşam umuduyla İngiltere’ye gelen Tanzanyalı Davud, karşılaştığı göçmen karşıtı tutumlardan dolayı paranoyak bir benlik geliştirir ve çareyi Tanzanya’daki geçmişini tamamen silmekte arar.
Dottie (1990), Dottie Badoara Fatma Balfour karakteri üzerinden benzer bir yabancılaşma sorununu tartışır. Fatma Balfour’un melez kimliği, ırk ve etnisite sorununun göçmen ve sürgün karakterler üzerindeki travmatik etkilerinin yakıcı bir simgesidir.
Cennet’te (1994) Gurnah, Yakup’un oğlu Yusuf’un Kuran’da anlatılan hikâyesini 1900-1914 arası Doğu Afrika’ya uyarlar.
Kolonyal söylemin Afrika’ya dair klişelerini kölelik, tarihin çarpıtılması, İslâmofobi gibi meseleler üstünden tartışırken Yusuf’un bireysel hikâyesi bir yandan kolonyalizmin bir yandan ddespotizmin eleştirisine açılan ikili bir işlev görür. By the Sea (Deniz Kenarında, 2001), emperyal pedagojinin Afrika’nın yerli gelenekleriyle karşılaşmasının doğurduğu verimli paradoksları konu eder.
Salih Ömer, Kuran eğitimi almaktan duyduğu geleneksel kıvanç ile kolonyal eğitimin kazandırdığı dünya bilgisi arasında bocalarken yeni Afrika’nın çelişkileri ete kemiğe bürünür.
Son Hediye (2011), 1996’da yayımlanan Sessizliğe Hayranlık’la (2018) birlikte bir nehir roman anlatısıdır. Sessizliğe Hayranlık’ın isimsiz anlatıcısı ülkesini terk eden bir Zanzibarlı muhaliftir; Britanya’ya yerleşip evlendikten sonra öğretmenlik yapar.