Oyunun yaratılış öyküsü birkaç yıl önceye dayanıyor. Şirin Aktemur ve sanatına yıllardır emek veren Devlet Tiyatrosu’nun yetenekli oyuncusu Gaye Alacacı’nın çıkış noktaları bir çocuk gelin müzikaliydi.
Şirin Aktemur, oyunun ana çatısını kurmak için Kilis, Adana ve Osmaniye’ye gitti; çocuk gelin ve çocuk damatlarla konuştu. Ardından, çocuk gelin ve damatlığın kişiler üzerindeki bedensel ve ruhsal etkilerine ilişkin toplumbilimciler, kadın doğum uzmanları ve eğitbilimcilerden bilgi aldı.
Oyun metni, bu temellenme üzerinde yükseldi. Ardından sahneleme için ön çalışmalara başlandı. Kurumlarla, bestecilerle, müzisyenlerle görüşmeler yapıldı. Gaye Alacacı’nın yanında, tirat ağırlıklı bir müzikal düşünüldüğü için yurtiçi ve dışında birçok yapıtta görev almış çok değerli ve deneyimli iki opera sanatçısı, soprano Şule Köken ve tenor Şenol Talınlı ile yola devam etme kararı alındı.
Araya salgın ve engeller çıktı. Provalar için sahne bulmakta bile zorlanıldı. Özgün beste konusundaki girişimler de sonuçsuz kalınca, dünyanın belki de en geniş ve varsıl hazinesine başvuruldu: Güzelim Anadolu türküleri.
Sanatsever işadamları Seyit Ardıç ve Mete Çağlayan da tiyatro aşkına gerekli desteği sağlayınca oyunun sahnelenmesi için kollar sıvandı. Teknik ekip kısıtlıydı. Bilet satışından dekor olarak kullanılacak sandalyenin boyanmasına, tüfeğin onarılmasına değin her küçük ayrıntıyla oyuna gönül verenler tek tek ilgilendiler.
Özel tiyatro böyle bir şeydi. İçten gelen bir gizilgüç ile her sıkıntı ve engel aşılabiliyor, acılar bal eylenebiliyordu. Sonunda izleyici karşısına çıkıldı, beğenildi, alkışlandı, mutlu olundu ve gelecek için umutlanıldı.
Yönetmen yardımcılığını Hakan Odabaşı, kostüm tasarımını Sevgi Türkay, ışık tasarımını Osman Uzgören’in yaptığı, orkestrada Soner Özer, Yunus Emre ve Hasan Özçırpan’ın bulunduğu oyun, 30 Ekim’de Ankara’da Çankaya Belediyesi’nin Yılmaz Güney Sahnesi’nde, daha sonra da İzmir’de 9. Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali’nde izleyici karşısına çıkacak.