Tembel, cahil lise öğrencileri, mezuniyete acele etmeyen, umursamaz ailelerinin ödediği özel okullarında hayata yerleşmişlerdi. Burada bir aile gibi bağlanmışlar ve okul görevlisi Hafize Ana tarafından gerçek oğulları gibi bakılmakta olan aslında aileleri içindeki hayalet çocuklardı onlar.
Birilerine gözükmeleri şarttı!
Rıfat’a gözüktüler.
Sonra da bize…
Okulun üzerindeki krallıkları, hayatlarını hazırlayan sert disiplinci rolünü üstlenen sıcak yürekli Mahmut Hoca ile kalplerinizdeki kral yeri değişmeyen Hababam bir Rıfat Ilgaz eseri!
1975 yılında Ertem Eğilmez yönetmenliğinde işte unutamadığımız çevir çevir izlediğimiz komedi film serisi haline gelmişti.
Rıfat Ilgaz, 1956 yılında İlhan Selçuk’un çıkardığı, “Dolmuş” dergisinde bir hikâye serisi yayınlamaya başladı. Daha sonra bu yazılar Hababam Sınıfı romanı oldu. Çizimlerini Turhan Selçuk’un yaptığı bu dizi çok tuttu. Yazar, “Stepne” takma adıyla yazdığı için bu hikâyelerin kime ait olduğu da ilginç tartışmalar yaratıyordu. Bir süre sonra kendi adıyla bu yazıları topladığında birçok insan ona inanmadı. Daha sonra Ilgaz, diğer Hababam Sınıfı yazılarını da yayınladı.
Aslında çok önce başladı onun toplumcu edebiyatçı olma yolundaki ilerleyişi…
Rıfat Ilgaz, edebiyat hayatına 1926 yılında Kastamonu, ‘Nazikter’ gazetesinde yayınlanan, “Sevgilimin Mezarında” şiiriyle başladı. Bir süre şiir tekniğine yeni bir soluk getirdiğine inandığı Nâzım Hikmet ile çalıştı.
Onun Bursa Hapishanesinden gönderdiği şiirleri, ‘İbrahim Sabri’ mahlasıyla yayınlıyordu. Sonraları halktan biri olması ve halkın çektiklerini kendisinin de çekiyor olması bunu ifade etme isteği ve ihtiyacı yarattı. Bu amaçla çıkardığı ilk şiir kitabı Yarenlik’te (1943) çevresindeki insan hayatını anlattı. Tabii ki bu tutumları onu da kodese yolladı. Yattı çıktı. ‘Karartma Geceleri’ni yazdı. Daha sonradan, “Fedailer Mangası” adını alacak bir grup aydın, bir çıkan bir kapanan dergilerde yazmaya devam etmeye çalıştılar.
Rıfat Ilgaz romanlarının çoğunu 1970’li yıllarda yazdı. 1980’li yıllarının çoğunu panellerde ve imza günlerinde geçiren Ilgaz için 1990’li yıllarda, “plaketler” dönemi oldu.
Doğduğu ve yetiştiği kent olan Kastamonu’ya bağlılığını her fırsatta dile getirmiş olan Ilgaz, zaten soyadı devrimiyle kendine bu kentin en büyük simgesi olan Ilgaz Dağlarını 1934 yılında soyadı olarak seçti.
Eylül 1917’de Cide’de ilkokula başlayan Temmuz 1923’te daha 13 yaşındayken, “Cesur Gemici” kitabını aldı, okuyup etkilenerek, “Rahime Kaptan” romanını yazmaya kalkan bu küçük yazarın yaşamda karşılaştıkları karakterlerdir Hababam’da karşımıza çıkanlar…
Tembel ama vicdanı olan gençlerin ilgi ister çığlıklarını komediye evirendir Rıfat Ilgaz.
2 temmuz 1993 Sivas olaylarını akşam öğrendi. Olayları izlemeye başladı. 7 temmuz 1993’te 83 yaşında yaşama gözlerini yumdu. Haydarpaşa Hastahanesi, “Akciğer embolisi”nden öldüğünü açıkladı. 8 temmuz 2003 günü Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Hababam Sınıfı’nda kaleme aldığı masum gençlikten, umutsuz bir gençliğe sürüklenen ve bir o kadar çarçur edilen hayatları görseydi, ya da Mahmut Hoca gibi müdürleri odasında silahı ile vurabilecek vicdansızlıkta öğrencilerin yetişebildiğini, eğitim sisteminin laçkalık ve yobazlıkla darmadağın hallerini ve eğitimin bu gidişhatını… belki de daha üzüntüden ölebilmekti inanmışlık; değerlere ve görmek onların yok olduğunu…
Hazin değil mi?
Hüznü komediye çevirebilen bu adam üzüntüden öldü.
Kaybolan bu değerlerin karşısında belki de hala yaşayabildiğimiz için topluca ölüyoruzdur!
Rıfat Ilgaz 8 Mayıs’da doğdu.
Ve asla doğum gününü kutlamadı…
Biliyordu ki Mayıslar doğanların değil, ölen değerlerin ayı idi..
Bir umut, yazdı.
Yokbabam …
Olmadı!
Rahmetle…
Rıfat Ilgaz ( 8 Mayıs 1911- 7 Temmuz 1993)