Tarih araştırmacısı Halit Develioğlu, “Burası İstanbul’da, hatta belki de Türkiye’de en çok ziyaret edilen mekanlardan biri. Hz. Pir Aziz Mahmud Hüdayi Efendinin dergahı, tekkesi. Burada 3 tane tarihi çeşme var. Üçünün de kitabeleri çok güzel, çok kıymetli eserler. İlk kitabe, 1523 yılında tarih düşüyor. İkinci kitabe ise Abdülmecid Han 1855 yılında dergahı ve çeşmeleri ihya ediyor. Diğer çeşme ise 1723 tarihli meşhur Damat İbrahim Paşa’nın oğlu tarafından yapılan çeşme. Bunlar 300-400 yıllık çeşmeler. Üzerinde gördüğünüz hatlar ve sanatlar bize çok güzel bir miras, mesaj veriyor. Ama bizim bugün 400 yıllık çeşmelere layık gördüğümüz, alelade bir demir musluk. Normalde bu tip tarihi çeşmelere altın varaklı, Osmanlı tuğralı güzel, estetik musluklar takılır” diye konuştu.
Çeşmelerin kitabelerinde yazılanlarla ilgili bilgi veren Develioğlu, “İlk çeşme 1623 tarihinde, ‘Malik olan Allah’a hamd ile bu su, Cenab-ı Hakk’ın rahmeti ile akıtıldı. Peygamber Efendimizin hicretinden bin 33 sene sonra bu çeşme aktı’ diyor. Bu çeşmeyi yaptıranın Hüdayi Hazretleri olduğu rivayet ediliyor. Alttaki kitabede 1855 yılında Sultan Abdülmecid Han döneminde bu dergahın restorasyonu ile beraber bu çeşmeye de bir kitabe düşülmüş, şair ziver tarafından. O da diyor ki, buraya iki tarih düşüldü, birisi cevher birisi tam tarih. Tam tarihten kastı, harflerin toplamı 1072 tarihini veriyor hicri olarak. Cevher tarihte Sin harflerin toplamı da 1072 veriyor. Çift tarih düşmüş, yani muhteşem bir sanatsal özellik var. Yanındaki diğer kitabede de bu 1625’li yıllarda, çeşmenin ab-ı hayat çeşmesi olduğu, buradan padişahın cömertliğinin coşa geldiği ve Hz. Hüdayi’ye hürmeten bu çeşmeleri baştan ihya ettirdiği yazıyor. Böyle güzelliklere sahip çıkamamak bizi üzüyor” diye konuştu.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada ise muslukların mahalle sakinleri tarafından takıldığı belirtildi.