Sanatçı Özdemir Erdoğan, Zeki Müren‘le ilgili yaptığı yorumlara yenisini ekledi. Sabah gazetesi yazarı Tuba Kalçık‘a değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, daha önce yaptığı açıklamaların arkasında olduğunu belirterek “Ülkemizde kültür adına söz söyleyen, yazan çizen, satılmamış, namuslu ve cesur eleştirmen kalmadığından, bu görev birkaç sanatçı arkadaşımla bize düştü” dedi.
Erdoğan, gıyaplarında yalan yanlış haberlerin yapıldığını ileri sürerek “Korkakça arkamızdan konuşuyorlar. Bu bir itibar suikastıdır. Serbest ekonomilerde genel prensip, değerler üretip ülkeye maddi manevi kazanç sağlamaktır. Bizde tam tersi yapılıp emperyalizme hizmet ediliyor” diye konuştu.
Erdoğan, “Zeki Müren’i dinleyip dinlememek insanların kültürel eğitimleriyle ilgili bir tercih meselesidir, zevk meselesidir. Buna diyecek bir şeyim yok. Benim itiraz ettiğim nokta başka” ifadesini kullandı.
Sohbetin devamında Kalçık’ın yönelttiği sorular ve Erdoğan’ın bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
– İtiraz ettiğiniz nokta nedir?
Üstat neyzen Niyazi Sayın, Zeki Müren için ‘Müzik ortamımıza atılan atom bombasından farksızdır’ diyor. Ben de katılıyorum bu sözlere. Zeki Müren’in kadın çağrışımlı makyajları, kıyafetleri, mini eteği, halktan ve yönetimden hiçbir tepki almadı. Televizyonun en önemli reyting saatlerinde, halkımız, çocuklarıyla birlikte ailece bu gösteriyi izledi. Çeşitli sahnelerdeki klasik müziğimizin kalitesini çok aşağılara çeken taklitlerine ne demeli? Şimdi bazıları ‘Benim çocuğuma bir şey olmadı’ diyor ama en sıradan bir psikolog bile çocukların herhangi bir tanımlamaya sığdıramadıkları bu obje karşısında etkilenebileceklerini kabul eder. İşte benim de itirazım bu noktada başlıyor, eğer kötü örnek olmadıysa, her toplumsal harekette, alakalı alakasız çok renkli bayraklarıyla boy gösteren LGBT’ler nereden çıktı, bunu görmek lazım.
– Bülent Ersoy da tepki gösterdi açıklamanıza. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Bülent Ersoy konuya duygusal bakıyor, o yüzden tepki gösterdi bence. Müren, hırslı, şöhret düşkünü biriydi, sahnede kendi sinin yerine Ersoy’un tercih edilmesini kaldıramadı. Esasen Müren’i tahtından indiren Ersoy’dur yani. Bakmayın Bülent Ersoy’un böyle açıklama yapmasına.
’81 yaşındayım, ne sahneye ne de şöhrete ihtiyacım var’
– Özdemir Bey, bazı kesimler sizin gündeme gelmek için böyle bir açıklama yaptığınız söyledi. Bu eleştiriler için neler söylemek istersiniz?
Neden gündeme gelmek için yapayım ki? Daha fazla sahneye çıkmak için mi ya da ekrana çıkmak için mi? Bugün 81 yaşındayım. Benim ne sahneye ne de şöhrete ihtiyacım var. 60 yıllık sanatçıyım. Yüzlerce düzenlemem, bestem ve konser kayıtlarım var, hepsi de tarihe geçti. Günümüzde de devam ediyorum müzik çalışmalarıma. Bugüne kadar yaptıklarım bir sanatçı için yeter de artar bile. Sonuna kadar her şeyi yaşadım. Benim bir eleştirimle 60 yılımı kimse bir kenara koyamaz. Eleştirime karşı çıkanları üç grupta toplayabiliriz. İlk grup, konuyu anlamayanlar, tamamen duygusal, ‘Tabuma dokunanı yakarım yıkarım’ diyen fanatikler… İkinci grup, anlayıp anlamazlıktan gelenler yani mankurtlaşmış Amerikan hayranları ve o kültürün hizmetkarları… Üçüncü grup ise, siyasal muhalif fanatikler. Bu fanatikliği sanata indirgeyen yobazlardır.
‘Paşalığını Bülent Ersoy bitirdi’
– Zeki Müren’in hırslı ve şöhret düşkünü olduğunu söylediniz. Bu sözlerinizi biraz açar mısınız?
O Sanat Güneşi’ydi, geri kalanlar uydu olmayı kabullendi. Egoizm ve diğer sanatçılara saygısızlıkları vardı. Ama her şey Bülent Ersoy’un yerine gelmesiyle değişti. Müren, 1956’da İstanbul, Taksim’deki Maksim Gazinosu’nda çalışmaya başladı. Patronu gazinocular kralı Fahrettin Aslan’dı. Devlet ile medya ile ilişkilerini çok akıllıca yöneten, çok güçlü bir kişiydi. Zeki Müren’in şöhreti büyüdükçe doğal olarak ücreti ve istekleri de arttı. Güçlü patronlar tek kişiye mahkum olmaktan hoşlanmazlar, alternatif arıyordu ama kimse Zeki Müren’in yerini dolduramıyordu. Bu durum 1970’lerin başına kadar sürdü. Arslan, Bülent Ersoy’u buldu. Sonra da Zeki Müren’in sahne kostümlerini Kazancı Yokuşu’na attı. Müren bu süreçten sonra da teselliyi alkolde aramayı seçti. Güzel sesine, kendine kıymıştır. Zaten nahif ve hassas bünyesi vardı Müren’in. Bundan dolayı da bu travmayı kaldıramadı. Sağlık sorunları üste çıkmış. Sonra zaten inzivaya çekildi. Siz bakmayın Bülent Ersoy’un duygusal takıldığına. Zeki Müren’in güneşini söndüren, paşalığını bitiren odur. Elini öpmüş, sonra da tahtına oturmuştur.
‘Burhan Şeşen o koltuğa yakışmıyor’
– Magazin dünyasından da çok büyük eleştiri aldınız… Size yöneltilen bu eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?
Zeki Müren’in ilk sahne yıllarındaki geleneksel klasik müzik yorumlarına, hiçbir sözümüz olmamıştır. Yazılanlar, çizilenler, arkamızdan söylenenler, yalandır, yanlıştır, maksatlıdır. Benim eleştirimi maksatlı yorumlayanlar var. Piyasaya çıkıp spekülasyonlardan pay alıp şöhretlerini güncellemek zorunluluğunu hisseden tipler bunlar… Nasılsa Özdemir Erdoğan’a atış serbest deyip, saygısızca yorum yapıyorlar. Bu süreçte Müzik Yorumcuları Birliği Başkan’ı Burhan Şeşen şöyle bir tweet attı: ‘Mesela ben biraz daha yaşlanıp Zeki Müren için kötü sözler söylersem beni direkt vurun.’ Şeşen’in bu paylaşımının açılımı; ‘Zeki Müren’i eleştiren bu yaşlı Özdemir Erdoğan’ı vurun’dur. Şimdi soruyoruz bu kişi nasıl bir sanatçıdır? Ve MÜYORBiR Başkanlığı’na ne kadar yakışıyor?
‘Türk milletinin askeri karakterini yumuşatmak için kullanıldı’
– Siz Zeki Müren’e Paşa denmesine de itiraz ediyorsunuz değil mi?
Tabii ki. Paşalık Türk Silah Kuvvetleri’ndeki en üst makamlarından biri. Böyle değerli bir makamının Müren için söylenmesi doğru değil. Paşa lakabı bilinçli şekilde seçilerek kullanıldı bence. Zeki Müren vasıtasıyla milletin sosyal ve askeri karakterini yumuşatmak istedi emperyalistler. Bunu da Müren üzerinden yapmaya çalıştılar.
Aslında Müren de bu noktada kullanılmıştır. FETÖ tuzağından önce kültür değerlerimiz kullanılarak yapılan en sinsi sabotajdır bana göre. Zeki Müren konusunda son noktayı koymak için Günaydın’a konuşuyorum. Son olarak şunları söylemek istiyorum; sıradan bir müzisyen olarak kalmayı, ömrüm boyu starlığa tercih ettim. Radyasyonları temizlemeye devam edeceğim. Türkiye ütopyalar ülkesi olmayacaktır.
‘Benim fotoğrafımı çarpıtarak ilk kullanan Özkök’tür’
– Zeki Müren’e yönelik eleştirinizden sonra albüm kapağı için çektirdiğiniz fotoğraf, sosyal medyada gündeme geldi. O fotoğraf için neler söylemek istersiniz?
Muhteşem bir kolajdı. Hiçbir koruması olmayan, yalnız bir sanatçıyı yansıtıyor o albüm kapağı. Üzüntüyle yanan yıkılan kötülüklere kurban edilen dünyaya bakıyor. Tam beni yansıtıyor yani… Kötülüklerle savaşan korumasız bir sanatçıyı. Bu fotoğrafımı ilk çarpıtarak kullanan Ertuğrul Özkök’tür. Özkök, kolajı ortasından ikiye bölüp utanılacak bir manipülasyonla, gazetecilik etiğini ayaklar altına almıştır. O kendi ifadesiyle Batı kültürünün ülkemizdeki hizmetkarıdır. 28 Şubat’ın destekçilerindendir. ‘Meclis’te eller kaosa kalktı’ diye manşet atan gazetecidir.
Bir paylaşımımda ‘Özkök Türk milletinin şirazesini kaydırma görevini başarıyla sürdürüyor, üç patron değişti, o görevine devam ediyor. Belli ki arkası sağlam’ demiştim. Yaratılışında büyük katkısı olan ütopyasına en ufak eleştiriye tahammülü yoktur. Onu korumak için her türlü manipülasyonu, çarpıtmayı yapabilir. Gazetecilik etiği umurunda olmaz. Ahmet Kaya’yı protesto eden, bardak çatal atanlarla beraberdi. Ülkeyi terk edip gurbet ellerde ölümüne sebep olanlardandır. Yerel kültürlerimize, icracılarına ilgisizdir. Ülkemizde yabancı gibi yaşar.