Savaşın başladığı 24 Şubat 2022 sabahına hem ABD hem de Rusya büyük umutlarla uyanmıştı. Ruslar sadece birkaç günde Kiev’i alacak Kırım’da yaptığı gibi yıllardır süregelen Ukrayna sorununu çözmüş olacaktı. ABD ise dağılma sürecine girmiş NATO’yu tekrar toparlayacak ve küresel rakibi Rusya’nın askeri kabiliyetlerini hırpalayacağı bir bataklığa çekmiş olacaktı.
Ancak savaşın başlamasından 1.5 yıl sonra taraflardan hiçbiri istediğini tam anlamıyla alamadı. Rusya, Ukrayna’dan ciddi bir toprak elde etti ve Azak Denizi’ni Rus gölü haline çevirdi. Ancak savaşı bitirecek sağlam darbeyi vuramadığı gibi korkunç kayıplar verdi. ABD ise NATO’yu toparlamayı başarsa bile hem Rusya’ya karşı kullandığı ekonomik yaptırımlar başarısız oldu hem de savaşın uzamasından ötürü ittifaktaki çatlaklar tekrar ortaya çıktı.
ABD’li Sivil Toplum Örgütü Rand Corporation’ın 2023 Ocak raporunda, ABD’nin Ukrayna Savaşı’ndan alabileceği en fazla verimi aldığı ve bundan sonra savaşın devam etmesinin getireceği risklerin faydalardan büyük olduğunu iddia etti.
Rapora göre, giderek artan küresel ekonomik kriz, aşırı sağ hareketlerin yükselişi ve nükleer savaş tehlikesi Rus ordusunun yıpranması karşılığında hoş karşılanabilir riskler değildi. Bu nedenle Rand Corporation, Batı kamuoyunun Ukrayna’nın barış görüşmeleri için ikna edilmeye başlanması gerektiğini savundu.
Raporun üzerinden geçen 9 ay Ukrayna için çok daha yıpratıcıydı. Yaz başında başlayan karşı taarruz aylardır tahkimat hazırlayan Rus duvarına toslamış Batı’nın hazırladığı donanımlar ve eğitimler heba olmuştu. Benzer bir şekilde Ruslar da Ukrayna hatlarını yarabilecek bir askeri güç oluşturamıyor, başlattığı taarruzlar ufak ilerlemeler sonrası enerjisini kaybediyordu.
Yani özetle, şu anki görüntüye göre, her iki taraf da savaşı devam ettirecek kuvvete sahip ama bitirecek takati yok. Bu yüzden birçok batılı uzman “uzun savaşa hazır olunması” konusunda uyarılarda bulunuyor.
‘NATO’NUN KALP KRİZİ”
Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuelle Macron’un “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” söylemi Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla rafa kalktı. NATO’daki çatlakların üzerine temiz bir boya çekildi ve hatta İskandinavya’da bir kat daha çıkıldı. Ancak savaşın yıllar sürmesini NATO’nun zayıf düşmüş kalbi kaldırmayabilir. İttifak içinde kimsenin konuşmak istemediği ama her geçen gün daha da büyüyen sorunlar var.
Mesela, Almanya. Kuzey Akımı-2 boru hattının sabotaja uğraması sonrası Alman hükümeti kulağının üzerine yatsa da parlamentoda saldırının arkasında kimin olduğu tartışılmaya devam ediyor. İki seçenek var; ya ABD ya da Ukrayna. Bu durum ittifakın geleceği için hiç de hayırlı değil. Almanya, zaten silah tedarikinde şu ana kadar pek istekli davranmadı. Ukrayna ordusunun ihtiyaçlarının ciddi bir kısmını karşılasa da bunu ancak ABD ve özellikle Polonya’nın baskıları sonucu gerçekleştirdi. Bu da bizi ittifakın ikinci krizine itiyor; Polonya.
Muhafazakâr bir ülke oluşundan ötürü AB’nin pek sevilmeyen üyesi Polonya, savaşın başından beri Ukrayna’nın en temel destekçisi oldu. Ukrayna’ya en çok silah veren 6. ülke olmasına rağmen Polonya, diğer AB ülkelerini desteğe teşvik ederek büyük yardımda bulundu.
Ancak bu destek sonsuz değil.
Son dönemde ortaya çıkan tahıl krizi başka bir hal almaya başladı. Savaşın başında Ukrayna’ya ekonomik destek amaçlı tahılın sınırsız biçimde Avrupa’ya ihraç edilmesi Doğu Avrupa ülkelerinde korku yarattı. AB’nin Ukrayna tahılına getirdiği sınırlamaların süresi 15 Eylül’de dolacak. Bu nedenle üç Doğu Avrupa ülkesi Ukrayna tahılını yasaklamaya karar verdi.
Slovakya, Macaristan ve Polonya, Ukrayna tahılının ülkedeki fiyatları düşürmesinden ötürü yerli çiftçilerin mağdur olduğunu düşünüyor. Ukrayna’ya desteği reddeden Macaristan için bu şaşırtıcı değil. Ancak Polonya’nın başka gerekçeleri var.
Ülkede seçimler yaklaşırken Cumhurbaşkanı Duda, Ukrayna’ya desteğe karşı olmasıyla bilinen aşırı sağcı Konfederasyon Partisi’ne oy kaybediyor. Kaybettiği oyların büyük kısmı kırsal kesimde bulunan çiftçilere ait.
Bu nedenle seçimi kaybetmek istemeyen yönetim çiftçilerin mağduriyetini gidermek için Ukrayna’yı arka plana itmeye hazır. Tahıl tartışmaları sonrası Zelenski, olaya “bazı dostlarımız Moskova’nın yolunu açıyor” gibi bir ithamla yaklaşınca Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki “Artık Ukrayna’ya silah vermeyeceğiz çünkü kendimiz silahlanacağız” dedi.
Tabii iki ülkenin arasındaki gerginliklerin daha büyük geçmişi var. Polonya, 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi işbirlikçisi Ukraynalı gruplar tarafından gerçekleştirilen Volyna katliamını unutmuyor. Birçok Polonyalı Rus tehdidine karşı baltalarını gömse de Ukrayna’yla ilgili her sürtüşme bu tarihsel gerçeklerin tekrardan hatırlatılmasına yol açıyor.
Bir de Fransa var. Genel olarak NATO harici kendi nüfuz alanını korumak isteyen Fransa, belki de jeopolitik anlamda en kötü günlerini geçiriyor. Fransa yanlısı Afrika devletlerinde her geçen gün başka bir darbe yaşanıyor. Fransız nüfuzu bölgeden yavaş yavaş siliniyor. Bu durum Fransa’nın kendine NATO’dan ziyade daha fazla kaynak ayırmasına sebep olabilir.
RUSYA KAÇ YIL DAYANIR?
Uzun savaşın Avrupa ekonomisini yorması, krizleri büyütmesi, kaynakları tüketmesi gerçek olsa da aynısı Rusya için de geçerli. Savaşın başından bu yana ağır kayıplar veren Rusya ülke içinde de birçok krizle uğraşmak durumunda kaldı. Savaşın gidişatını eleştiren sağa yakın şahin figürler gözaltına alınırken Wagner isyanı Moskova’ya ancak 200 kilometre ötede bastırıldı. Wagner lideri Yevgeni Prigojin, uçak kazasında diğer liderlerle birlikte şüpheli bir biçimde hayatını kaybetti.
Rusya, sahip olduğu Sovyet mirası sayesinde daha büyük bir envantere ve daha yüksek üretim kapasitelerine sahip. Doğrudan savaşta olduğu için de ekonomisinin Batı’ya kıyasla daha ciddi bir kısmını savaşa ayırıyor. Ancak ardı arkası kesilmeyen politik krizler daha ne kadar devam edeceği bilinmez.
Özetle, Batı için de Rusya için de aynı durum söz konusu. Kısa dönem kazanımlar, savaş uzadıkça yerini çatlakların büyümesine ve krizlerin çoğalmasına bırakıyor. Savaştan bir çıkış yolu bulunamazsa iki taraftan biri çatırdayacak.
Bu olası krizin faturası Ukrayna’daki her hangi bir kazanımdan çok daha ağır olur. Ekonomik krizler, nükleer tehdit, Rusya Federasyonu’nun ya da NATO’nun dağılması derken dünya için kapıda bekleyen epey bir kıyamet senaryosu var.
Hangisinin önce gerçekleşeceğini ise iki taraf da bilmiyor.
Bu nedenle savaşın acil bir şekilde sonlandırılması şart.