– Soykırım, bir hukuk kavramıdır, suçtur. Ancak bu suçun varlığına hukuk, yani mahkeme karar verir; devlet başkanları, hükümetler ya da parlamentolar değil! Bu nedenle ABD Başkanı Joe Biden’in “Ermeni Soykırımı var” demesi, hukuken hiçbir anlama gelmez. Biden bir mahkeme değildir.
– Kaldı ki uluslararası mahkeme olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda aldığı karar var; ünlü “Perinçek- İsviçre Davası” var… O davaya bakan hem 2. Daire 2013’te, hem de Büyük Daire 2015’te, özetle cumhurbaşkanlarının, parlamentoların ve hükümetlerin soykırım konusunda hüküm vermeye yetkili olmadığını belirtmiştir.
– Soykırım, hukukun konusudur ve bir soykırım olup olmadığının kararını parlamentolar değil mahkemeler karar verebilir. Örneğin Holokost için alınmış bir mahkeme kararı vardır ama 1915 olaylarıyla ilgili alınmış böyle bir karar yoktur. Öte yandan soykırım suçu 1948’de BM Sözleşmesi’yle suç kavramı haline gelmiştir. Yani hiç kimse 1948’den önceki bir eylemi nedeniyle soykırımla suçlanamaz.
– Öte yandan soykırım, tıpkı diğer hukuki suçlar gibi, ülkeleri değil bireyleri bağlar. Yani Almanya ülkesi değil, Hitler ve onun emriyle şu, şu, şu isimler soykırım yapmıştır. Ancak ABD başta pek çok Batı ülkesi, 1915 üzerinden kişileri değil, doğrudan Türkiye’yi suçlamaktadır. Bu da emperyalizmin asıl niyetini ortaya koymaktadır. ABD için mesele tarihsel bir konuyu aydınlatmak değil, bir ülkeyi siyaseten suçlayarak sıkıştırmaktır. İşte ABD’nin konuyu her yıl, “soykırım diyecek mi, demeyecek mi” gibi Türkiye’nin üzerinde bir tehdit kılıcı gibi sallaması bu nedenledir. Konu hukuki değil, siyasi olduğu için ABD 40 yıldır “soykırım derim ha” diyerek Türkiye’ye şantaj yapmıştır.
1915 NEDİR?
1915’te yaşananlar, hatta 1877 Osmanlı-Rus savaşından itibaren başlayarak bölgede yaşananlar karşılıklı kırımdır.
Ermenistan’ın ilk Başbakanı Kaçaznuni, 1923’te yazdığı raporunda açık bir şekilde “’Denizden Denize Ermenistan Projesi’ gibi emperyalist bir talebe kapıldıklarını, bu yönde kışkırtıldıklarını” belirtiyor. Bunun sonucunda da “Ermenilerin, Müslüman nüfusu katlettiğini” söyleyen Kaçaznuni, “bu nedenle Türklerin aldığı tehcir kararının doğru ve uygun” olduğunu belirtiyor.
Kuşkusuz tehcir sırasında pek çok suç işlenmiştir, o suç konusu uygulamalar nedeniyle ölümler yaşanmıştır. Ancak bu, ortada “etnik nefrete dayalı bir soykırım” olduğunu göstermez. Neden?
1) Tehcir savaşın ihtiyacı olduğu için uygulanmıştır; tüm Ermenileri kapsamamıştır, pek çok yerde Ermeniler yerlerinde kalmıştır.
2) Uygulamadaki suçların olabildiğince hesabı sorulmuştur. Türk hükümeti, yollardaki katliamlardan sorumlu olanları idam etmiştir.
3) Olayın “etnik nefrete dayalı bir soykırım” olmadığının bir diğer göstergesi de 18 Aralık 1918 tarihli kararnameyle Ermenilerin evlerine dönebileceğinin ilan edilmesiydi…
NE YAPILMALI
1915’e saplanıp kalmanın Türkiye’ye de, Türkiye’deki Ermeni kökenli vatandaşlarımıza da, dahası Ermenistan’a da bir yararı yoktur.
Hrant Dink, özellikle son konuşmalarında hep buna dikkat çekerdi.
Mehmet Ali Güller