YouTube’ta yayınlanan Armağan Çağlayan’ın ‘Gör Beni’ adlı programının bu haftaki konuğu ünlü sanatçı Zülfü Livaneli oldu. Müziğe atılmasına kadar giden süreci anlatan Livaneli, Türkiye siyasetine dair de önemli açıklamalarda bulundu.
‘Bu kadar badire içinde hayatınızın en zor dönemi hangisiydi?’ sorusuna Livaneli hayatında çok zor dönemler olduğunu belirterek, “Mesela bunlarda bir tanesi 12 Mart’tan sonraki hapishane günlerimiz. O dönemde çok şiddetli uygulamalar vardı. Bizi; Uğur Mumcu, Altan Öyle, Erdal Öz uydurma suçlarla askeri hapishanelere attılar filan ama… Sürgün zordu, vatan hasreti ile yaşamak… Fakat en zor dönemim kesin olarak söyleyebilirim, bunlardan daha zor olan dönem, beni 1994’te mecburen bir büyükşehir belediye adayı yaptılar. O dönem benim ve ailemin hayatındaki en zor dönemdi” şeklinde yanıt verdi.
Çağlayan, o seçimlerle Türkiye’nin kaderinin değiştiğini söyleyince ise Zülfü Livaneli, “Yine kazanamazlardı, o dönem 3 sol parti var; bunların en çok oy alanı açık ara bizdik. Ama diğer iki sosyal demokrat parti DSP ve CHP o zaman bütün güçlerini benim oylarımı bölmeye adadılar. Ve böldüler dolayısıyla biz yüzde 36 oy aldık sosyal demokratlar olarak. Ancak yüzde 25 alan Refah Partisi’ne verildi. Ankara’da da öyle oldu birkaç yüz oyla gitti Melih Gökçek’e” ifadelerini kullandı.
“BÜTÜN MÜCADELELERİNİ BANA KARŞI YAPTILAR”
“Bunların hiçbiri olmayabilirdi” diyen Livaneli, devamında şöyle konuştu:
“O zaman Sayın Ecevit, Sayın Baykal’a çok rica ettim; ortak aday gibi olayım diye. Bu ölüm kalım savaşına, Türkiye’nin rejimi ile ilgili bir konuya dönüşüyor diye. Hiç öyle söylememiş gibi ikisi de bütün mücadelelerini bana karşı yaptılar.”
“YAKIN DOSTUM BİLDİĞİM İNSANLAR…”
Zülfü Livaneli, Armağan Çağlayan’ın ‘Kırgın mısınız?’ sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Kırılıyorsun o zaman tabi… Yakın dostum bildiğim insanlar, gazeteyi bir açıyorum neler neler yazıyorlar. Politikacı olmadığım için politik kavganın sertliğini bilmiyordum ben. Hep de sanatımla sevilen bir insan oldum. Güzel ilişkilerimiz vardı, bir anda insanların dişlerinin çıktığını gördüm, politika olunca. O zaman ben politikayı içeriden görme imkanı buldum ilk defa. Ve Türkiye gibi ülkelerde siyaset en sonunda rantı paylaşmaya gittiği için o korkunç bir kavga haline dönüşüyor.”
“KOLEJE BAŞLAYINCA BABAM BANA SAZ ALDI”
Livaneli, okul yıllarından bahsederken, “Babam Ankara’da Maarif Koleji’ne gönderdi. Yabancı dil eğitimi veren tek okuldu. O dönemde de şöyle düşünülürdü: ‘Ecnebi olur çocuklar kendi kültürümüzden kopar’… Bu nedenle babam bana saz hediye etti, Anadolu kültüründen kopmamam için. Okul çevrelerinde saz çalmak da ayıp gibiydi, evde çalardım. Kolejde de Elvis Presley dinlenirdi. Evde hem saz vardı hem de dedem bana dini eğitim verirdi. İnsan, içinde yaşadığı topluma yabancı olabilir mi?” dedi.
“YERLİ MARKALAR KULLANIYORUM”
Armağan Çağlayan’ın sorusu üzerine marka takıntısı olmadığını da ifade eden Zülfü Livaneli, yerli malı kullandığını söyleyerek, “Bu kadar ağır yoksulluğun olduğu bir ülkede öyle anormal lüks arabalar, yalılar, köşkler, özel uçaklar falan… Eğer bir sanatçı ‘Ben halkçıyım’ diyorsa buna hakkı olmadığını düşünüyorum. Toplumdaki sınıf mücadeleleri yaralıyor, insanları kanatıyor, çocukları üzüyor. Kaliteli giymek ayrı, marka bir şey giymek ayrı. Ben yerli malı giyiyorum” diye konuştu.
Kaynak: Cumhuriyet