Suriye’nin Hama kentinde doğan 58 yaşındaki Ammar Haydar, gençlik yıllarından itibaren antidemokratik uygulamaları nedeniyle Esed ailesine karşı muhalefete başladı. 1980’li yılların başından itibaren siyasi faaliyetlerine başlayan Haydar, bu çalışmalarından dolayı birçok kez hapis cezası aldı.
Haydar, 2009’da da cezaevine girerek 2 yıl tutuklu kaldı. Haydar’ı hapse atmakla yetinmeyen Esed rejimi, Haydar’ın kızı ve eşine de baskı yapmaya başladı. Suriye’de müteahhitlik yapan ve maddi durumu da iyi olan Ammar Haydar, baskılar nedeniyle eşini ve kızını Ürdün’e gönderdi.
2011’de iç savaşın başlamasından sonra çıkarılan afla serbest kalan Haydar, ailesinin yanına gitmek yerine Suriye’deki diğer muhaliflerle birlikte Esed rejimine karşı yeniden mücadele etmeye karar verdi. 2014’e kadar bu mücadelesini sürdüren ve aynı yıl tekrar tutuklanarak kısa bir süre daha cezaevinde kalan Haydar, Ürdün’ün siyasi mülteci kabul etmemesi nedeniyle 2015’te Türkiye’ye geldi.
Şu anda 28 yaşında olan kızı Merve Haydar ise henüz 16 yaşında lise öğrencisiyken annesiyle birlikte Ürdün’e gitmek zorunda kaldı. Burada liseyi bitirdikten sonra özel bir üniversitede grafik tasarımı eğitimi alan Haydar, babasının maddi durumunun bozulması nedeniyle eğitimini 3. sınıfta yarıda bıraktı.
Annesine bakmak, geçimlerini sürdürmek için çeşitli işlerde çalışan, zaman zaman da grafik çizimleri yapan Merve Haydar ile babası Ammar Haydar, bu süreçte buluşmak isteseler de her seferinde çıkan engeller nedeniyle bir araya gelemedi.
Türkiye’de yaşayan baba Haydar ile Lübnan’da bulunan kızı Merve Haydar aradan geçen 12 yılın sonunda İstanbul’da kavuşma imkanı buldu. Haydar ailesi, artık ayrılmadan Türkiye’de bir arada yaşamak istiyor.
Ammar Haydar ve kızı, yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Haydar, 2009’da Lübnan’da düzenlenen bir toplantıya farklı ülkelerden gelen çok sayıda kişiyle katıldığını ve ülkesindeki insan hakları ihlallerine ilişkin konuşma yaptığı için ülkesine dönüşte gözaltına alındığını söyledi.
Haydar, “2011 yılına kadar cezaevinde kaldım. 2011’de çıktıktan sonra savaş başlamıştı. Esed, genel bir af çıkardığı için tüm siyasiler serbest kaldı. Ben de bundan dolayı çıktım. Tüm insanlar, Esed rejimine karşı çıkmaya başlamıştı. Orada ben de aktif bir rol aldım.” dedi.
Haydar, 2014’te tekrar tutuklandığını dile getirerek, “1 ay kaldım içeride. Bu 1 ay en zoruydu. Çok hapishane gördüm ama bu seferki çok kötüydü. Çok işkence yaptılar. 2 metrelik alan içinde 17 kişi vardı. Lavabo aynı yerdeydi. 1 aylık süreçte her gün gözlerimin önünde 3-4 kişi öldürülüyordu. Oradaki insanlar normal insanlar değildi. Rejim bile kontrol edemiyordu onları. Çok acımasız insanlardı. 1 ay sonra sağlık durumum çok kötüleşti ve biraz da şansın yardımıyla çıkabildim. Ondan sonra Lübnan’a gittim. Lübnan’a gittiğimde orada daha fazla mücadele edebilirim şeklinde umudum vardı ama Lübnan’da da şartlar kötüydü. Hizbullah, Suriyeli insanlara bayağı zarar veriyordu. Çok ayrımcılık vardı ve bayağı baskı gördüm. Lübnan’da 1 yıl kaldım.” şeklinde konuştu.
Türkiye’den de Avrupa’ya gitmek istediğini belirten Haydar, 12 kez denemesine rağmen başaramadığını, her denemesinde Yunanistan tarafından yakalanıp geri gönderildiğini aktardı.
‘BU MUTLULUĞU KELİMELERLE İFADE EDEMEM’
Haydar, 2009’da cezaevine girmesinden bu yana eşini ve kızını görmediğini belirterek, yaşadığı süreci şu ifadelerle anlattı:
“Hapishaneye girince uzun bir süre iletişim bile kuramadım. Sonrasında ailemle konuşma şansım oldu ve Ürdün’e gitmelerini istedim. Esed tarafından ailem de baskı görüyordu. Hem de psikolojik olarak çok kötü durumdaydı. O zamandan bu yana sadece telefonla görüşebildik. Bu kavuşma anı 12 yıl boyunca beynimde vardı. Yatmadan önce bu buluşmayı hayal ediyordum. Sonra ‘Bu buluşma olacak mı?’ diye kendi kendime soruyordum ve ‘Evet olacak eminim?’ şeklinde cevap veriyordum. Havalimanına geldiğimiz zaman çok mutluydum. Bu mutluğu kelimelerle ifade edemem. Bir kaygım vardı, yıllar önce bıraktığım küçük kuzumu aynı şekilde görebilecek miydim? Aynı sevgiyle hissedebilecek miydim? Onu gördüğümde mutluluğumu tarif edecek bir kelime yok. Bir haftadır ailem burada. Türkiye’ye gelmek için vizeye ihtiyaçları vardı. Vize masraflarını dahi ödeyecek param yoktu. Vatandaşlık alan Suriyeli bir arkadaşım davetiye yolladı ve öylece Türkiye’ye gelebildiler. 15 gün için buradalar. İkamet tezkeresi için başvurdular inşallah kabul görür ve bundan sonra ayrılmayız. Burada kalmalarını çok istiyorum. Yaşlı olduğum için iş bulamıyorum. Sağlığım da çalışmaya el vermiyor. Topladığım bütün paraları Avrupa’ya gitme girişimlerimde harcadım.”
Merve Haydar da babasını çok özlediğini belirterek, yabancı bir ülkede babasız yaşamanın çok zor olduğunu, tek tesellisinin ise babasını yeniden görebilme umudu olduğunu dile getirdi.
Haydar, “12 yıl boyunca babamı görmenin hayaliyle yaşadım.” diyerek, duygularını şu sözlerle ifade etti:
“Çocuklar babalarıyla gezerken onlara çok özenir ve üzülürdüm. ‘Babamla bulaşacağım.’ diye hayal kurmak beni mutlu ediyordu. Bu 12 yıl boyunca zaman zaman telefonla görüştük ve görüntülü konuştuk. Her seferinde bir buluşma ihtimali doğuyordu ancak bir şekilde bu planlarımız bozuluyordu. Defalarca kez böyle oldu. Her seferinde her tür hazırlığı yapıyorduk ancak bir engel çıkıyordu. Bu seferki buluşma planını konuştuğumuzda içime doğdu babamı bu kez göreceğim diye. Çıkış kapısında babamı görünce sıkı sıkı sarıldım. Biraz uzaklaşıp yüzüne bakıp tekrar sarıldım. Bu babamdı ve sağlık durumu da iyiydi. Bakıp, tekrar sarıldım, tekrar sarıldım. Buna inanmam biraz zaman aldı. Eve geldikten sonra 3 gün boyunca ‘Bu durum gerçek, ben babamla buluştum.’ diye kendi kendimi inandırmaya çalıştım.”
Merve Haydar, Ürdün’e dönmek istemediğini ve babasıyla Türkiye’de yaşamak için yetkililerden yardım beklediğini sözlerine ekledi.