Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde pandemi sürecinde kadın olmayı ve bu dönemin kadınlar üzerindeki etkilerini değerlendirdi.
Günlük yaşamın yükü kadınlarda kaldı
Pandemi süreci hayatın doğal akışını bozdu. İnsanlar yaşamlarını büyük oranda evlerinde sürdürmek durumunda kaldı. Bu süreçte aile sisteminin doğal akışı da bozuldu. Aileler üzerindeki hem psikolojik hem de fiziksel yük artarak strese neden olmaktadır ve bu uzun süreli stres oldukça ciddi travmatik bir süreç haline gelebilmektedir.
Aile sisteminde “bakım verme” rolü daha çok kadına atfediliyor. Kadınlar, yeterince desteklendiklerinde bakım veren rolünde oldukça olumlu deneyimler ve güçlü duygular yaşayabiliyorlar. Ancak pandemi sürecinde aileler sosyal izolasyon ve desteğin azalması, meslek hayatının olumsuz etkilenmesi, maddi sıkıntılar gibi birçok güçlükle karşı karşıya kaldılar. Çocukların eğitimlerinin aksaması, yaşam tarzı ve alışkanlıklarının büyük ölçüde değişmesi, pek çok ek sorumluluk ve yükleri beraberinde getirdi. Günlük yaşamı organize etmekteki zorluk ve yüklerin, büyük oranda kadınlar ve annelerde kaldığını görmekteyiz.
Taşıyabileceğinden fazla sorumluluk ile karşı karşıya kalmak, kadınların kaygı düzeylerini artırdı. Bu süreçte çiftlerin iletişimi ve sorumlulukları eşit paylaşmaları her zamankinden daha da önemli bir hale geldi.
Kadınlara yüklenen fazla sorumluluklar kaygı düzeyini arttırmakta, strese yol açmakta ve uzun süreli kronik stres ve kaygı hali de psikolojik sorunlara dönüşebilmektedir. Tükenmişlik sendromu, depresyon ve kaygı bozuklukları uzun süreli ve kronik stres sonucu ortaya çıkabilmektedir. Bu süreçte kadınların yüklerinin arttığı ve stres yaşadıkları evlerde pandemi, travmatik bir sürece dönüşmektedir ve kadının yaşadığı travma etkisi tüm aileyi kaçınılmaz olarak etkileyecektir.
Toplumsal radyoaktivite yaşanabilir
Pandemi koşullarının aile üzerinde yarattığı stres, aile içi iletişimi bozarak, ebeveynlerin psikolojik sağlığının da olumsuz etkiledi. Pandemi sürecinde aile içi şiddetin arttığını, çocuklarda istismar oranlarında artış olduğu ve boşanma oranlarının da hızla artışa geçtiği bildirilmektedir. Anne ruhsal açıdan kötüleştiğinde çocuklara gereken duygusal desteği veremeyecektir, bu zorlu süreçte duygusal destek alamamış çocuklar da travmatize olacaktır. Aile sisteminde özellikle bakım veren anne ya da baba psikolojik olarak hastalandığında diğer aile üyeleri de bu durumdan olumsuz etkilenmekte ve uzun süreli kronik sorunlara yol açabilmektedir. Böylece toplumsal ruh sağlığı da olumsuz etkilenmektedir. Bu durumları Yolanda Gampel, 2009 yılında “radyoaktivite” kavramı ile adlandırmıştır.
Annenin yaşadığı stres ve travmatik izler, çocuğun da ruhsallığında derin yaralara yol açabiliyor. Savaş dönemlerinde ve zorlu koşullarda yaşanan travmaların bıraktığı izler nesiller boyu etkili olabiliyor. Radyoaktivite kavramı, aile içinde yaşanan travmanın bulaşma ve yayılma gücünü ifade ediyor. Bir anne ruhsal sorunlar yaşadığında çocukları da etkilenir ve bir aile travmatize oluyorsa bundan nesiller boyu kuşaklar etkilenebilir, aynı zamanda toplumsal sorunlara yol açar. Toplumsal ruh sağlığımızı korumak ve sağlıklı çocuklar yetiştirmek için kadınları ve anneleri güçlendirmek önceliğimiz olmalıdır. Annenin ruh sağlığı son derece önemlidir ve mutlaka dikkate alınmalıdır.
Çocukların bakımı eşit oranda paylaşılmalı
Çocuklara bakım verme yükü, ebeveynlerce eşit oranda paylaşılmalı. Bakım yüklerinin ve ev içi sorumlulukların paylaşılmasına olanak sağlanmalıdır, aile bir bütün olarak sorumlulukları paylaşmalıdır. Pandeminin yarattığı olumsuz durumlarda sosyal destek alabileceği kamu kurum ve kuruluşlardan yardım talep etmelidirler. Aileler, çocuklar ve kadınlar için sosyal hizmet olanakları daha aktif hale gelmelidir. Kadınların ev ve aile içi sorumlukları ile artan yükleri konusunda destek alabilecekleri hizmet olanakları ve yararlanabilecekleri kamu hizmetleri oluşturulmalıdır.
Kadınların ve çocukların fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması kadar ruhsal ihtiyaçlarının karşılanması da önemli. Bu süreçte babaların, çocuklarının ruhsal süreçleri hakkında ciddiyetle bilgilendirilmesi ve süreci destekleme çalışmalarına katılımı için destekleyici çalışmaların yapılması gerekmektedir. Kadınların güçlendirilmesi ailenin sağlığı açısından çok derece önemlidir. Yardıma ihtiyaç duyan kadınların taleplerini karşılayacak toplumsal sistemler gereklidir. Ailelerin farkındalığı için psikoeğitimler ve psikolojik destek mekanizmaları gerekmektedir. Stres altında olan tüm kadınlar ertelemeden psikolojik destek hizmetlerinden yararlanmalıdır.