Kapıkule’ye sadece 20 kilometre uzaktaki Svilengrad’da buralardan biri. Lafı uzatmaya gerek yok, eski Osmanlı toprağı. Balkan savaşlarında kaybedilmiş, ama üzerindeki Türk kültürünü, çokça Bulgar, biraz da Yunan kültürünü korumuş. Osmanlı döneminde kullanılan adıyla Cisr-i Mustafapaşa. Bulgaristan’ın Türkiye sınırında ve Meriç Nehri kıyısında bulunan, Hasköy iline bağlı bir yerleşim alanı.
Arabayla tatil yapmayı sevenlerin de uğrak yeri.
Öncelikle Türk Lirası’nın yabancı para birimleri karşısında alaşağı olmasına karşın, hâlâ bir şeyler yiyip, içip dolaşılıcak bir mekân.
Elbette gitmişken görülecek yegâne alan Matoçina köyü yanındaki Bukelon (Vukelon) kalesi. Neredeyse 20 metreyi bulan duvarları, sizi 5 ile 10. yüzyıllar arasındaki şehir savaşlarına götürüyor.
Kimbilir, ne saldırılar gördü, keza ne savunmalar.
Kalenin içi de dışı da tarih kokuyor adeta. Ana bölümdeki gözlem ve okçu kulesi, “barut icat olup mertlik bozulmadan” önceki dönemin önemli yapıtı.
Keza, haç şeklindeki genel yapı, sonraki yıllarda eklenen topçu atış alanları onca yürüyüşe değiyor. Rehberin anlattığı şövalye savaşları ise film sahnelerinin gözünüzde canlanmasını sağlıyor. Ki yerel halk da Batılı şövalyelerin nasıl hezimete uğratıldığını ballandıra ballandıra anlatıyor.
Kale turunun ardından sizi hemen kent merkezindeki köfte, salata, yanında buz gibi biranın bulunduğu set mönü bekliyorsa, gel keyfim, gel…
Kent merkezinde Türkçe konuşan da var, Yunanca konuşan da. Elbette biraz Bulgarca ve İngilizce ile oldukça keyfli bir Svilengrad turu yaparsınız.
Türkçe bilenlere denk gelirseniz, kentin farklı yüzünü de görüyorsunuz. Biz Muharrem Dayı’ya rastladık, anlattı da anlattı.
Onun önerisiyle üzerinden sadece yol olarak geçtiğimiz köprünün aslında Osmanlı mirası olduğunu öğrendik. Mustafa Paşa Köprüsü’nden geçerseniz durun ve nehre bakın. Türk kültürü iliklerinize kadar hissedersiniz inanın. Mimar Sinan’ın önemli eserlerinden olan köprü Meriç Nehri üstüne1500’lü yılların başlarında inşa edilmiş, su baskınları temellerini sarssa da 20 kemer ve 300 metreden oluşan köprü, hale kentin önemli bir yapı taşı.
Elbette Svilengrad’a gelinmişken Mezek köyündeki Trak tümülüsünü de görmelisiniz. M.Ö. 4. yüzyıla kadar inen tarihi ölüleri yakma odası, kesme taş duvarları ilgi çekecek bir tarihi dokuya sahip. Orta Avrupa’yı İstanbul’a bağlayan tarihi Maritsa yolu artık unutulsa da kent sözlüğündeki yerini koruyor.
Svilengradlılarca “Kırmızı okul” olarak adlandırılan yer de Bulgar şiirine yön veren isimleri yetiştirmiş.
Evet, Kapıkule’yi hareket noktası alırsanız ve arabanız varsa Svilengrad, Edirne merkeze göre daha yakın. Gidin, görün…