1958’deki ilk uçuşundan günümüze kadar nerdeyse tüm büyük muharebelerde ön hatta uçan, kariyeriyle bir havacılık ikonu haline gelen F-4 Phantom uçakları, Türk Hava Kuvvetleri’nde de köklü bir geçmişe sahip. Türkiye macerası 1970’li yıllara dayanan F-4’ler havacılık fotoğrafçısı Cem Doğut’un imzasıyla, “Türk Hava Kuvvetleri’nde F/RF-4E PHANTOM II” adıyla kitap haline geldi. Kitap’ta Cem Doğut tarafından çekilen F-4 fotoğrafları ile birlikte bu uçağın Türkiye serüveninde yaşadığı önemli olaylar anlatılıyor.
F-4 Phantom uçaklarının “efsane” olarak anılmasının birden fazla sebebi olduğunu belirten Cem Doğut, “F-4 Phantom, 1950’li yıllarda tasarlanmış bir platform. Bu uçağı efsane yapan en önemli özelliklerinden birisi tasarlanmış olduğu dönemdeki diğer uçaklara oranla döneminin ötesinde bir tasarıma sahip olması. Bu özelliği sayesinde dönemine nazaran yüksek kabiliyetlere sahip bir uçak. F-4 uçakları uzun yıllar çok sayıda ülkenin ordusunda görev aldı. Vietnam Savaşı ile başlayan saha serüveni günümüzde hâlâ devam ediyor. Bu kadar uzun yıllar uçtuğu için de görev aldığı ordularda çalışan askeri personel bu uçak ile artık duygusal bir bağa sahip. Onlarca yıllık yaşanmışlık ve pek çok anı bu uçağın efsane haline gelmesinde önemli bir rol oynuyor” dedi.
GEÇMİŞİ 1952’YE KADAR DAYANIYOR
Cem Doğut, F-4 uçaklarının geçmişinin 1952 yılına kadar dayandığını belirtti. Doğut, “Phantom’un hikâyesi 1952’de David S. Lewis’in McDonnell Douglas şirketinin dizayn müdürü olarak atanmasıyla başlıyor. Bu dönemde dizayn ekibi ilk olarak Amerikan Deniz Kuvvetleri için bir uçak tasarlamaya başlıyor. Avcı uçağı olarak düşünülen uçak önce tek koltuklu, her hava şartında görev yapabilecek bir av/bombardıman uçağını tanımlıyordu. Çalışmalar bu taleplerle başlatılmış olsa da 29 Mayıs 1955’te donanma tarafından firmaya yeni isterler iletildi. Donanmadan gelen yeni talepler ile birlikte tüm işler karıştı” sözleriyle F-4’lerin tasarım sürecinin oldukça zorlu geçtiğini belirtti.
Doğut, “Donanmanın istekleri tasarımı büyük ölçüde değiştirdi. Donanma filo savunması için 2 koltuklu, 480 km mesafede 2 saat muharebe hava devriyesi yapabilecek, düşman uçaklarını tespit edip onları ateş altına alabilecek bir uçak istiyordu. Bu kapsamda yeni talepler ışığında tasarlanan XF4H-1 test modeli ortaya çıktı ve 27 Mayıs 1958’de ilk uçuş gerçekleşti. Uçağın ismi olarak McDonnell Douglas’ın ürettiği ilk jet uçağı FH-1 Phantom’u onurlandırmak için 3 Temmuz 1959’da fabrikanın kuruluşunun 20’nci yılı etkinliklerinde resmi olarak Phantom II ismi verildi” sözleriyle F-4 Phantom uçaklarının doğuşunu anlattı.
KANAT TASARIMI FARK YARATIYOR
F-4 uçaklarının ilk bakışta en dikkat çeken özelliği kanat tasarımı olarak öne çıkıyor. Cem Doğut, uçağın tasarımının son hali ortaya çıkmadan önce kanat tasarımı sürecinde de önemli değişiklikler yapıldığını belirtti. Doğut, “Tasarım aşamasında kanatlar ilk başta düz olarak tasarlanıyor. Rüzgar tünelinde yapılan testler ile uçağın dengesini artırmak için kanadın 5 derece dehidrale sahip olması gerektiğini fark ediyorlar. Dehidral, uçak kanatlarına verilen eğim olarak özetlenebilir. Denge problemini aşmak için kanatları tekrar tasarlamak isteyen ekip para ve zaman kaybı sebebiyle bunun çok mümkün olmadığını fark ediyor. Bu sebeple tüm kanadı değiştirmek yerine kanat uçlarına 12 derece eğim veriyorlar ve bu sayede F-4’ün kendine özgü görünümü ortaya çıkıyor” bilgisini paylaştı.
‘HAVACILIK MERAKIM ÇOCUKLUĞUMDA BAŞLADI’
Havacılığa olan merakının çocuklukta ortaya çıktığını belirten Cem Doğut, “İlkokul yaşlarımda yaz tatili için gittiğimiz Gökçeada’da üstümden geçen bir savaş uçağı her şeyin başlangıcı oldu. O yaşlardaki her meraklı çocuk gibi üstümden geçen uçağın ne olduğunu merak etmemle hayatıma uçaklar ve dolayısıyla havacılık girmiş oldu. Daha sonra maket uçaklar ilgimi çekmeye başladı. Bir gün karşıma çıkan F-100 maketi sayesinde Gökçeada’da o gün gördüğüm uçağın modelini öğrenmiş oldum. Maketler sayesinde uçakları tanımaya ve araştırmaya başladım” dedi.
“Üniversite yıllarımda ilk fotoğraf makinamı almıştım. Amatörce fotoğraf ile ilgilenmeye başladım. Böylece fotoğrafta hayatımın bir parçası haline gelmeye başladı” diyen Doğut sözlerini şöyle sürdürdü: “Yıllar içinde aklı havada biri olarak bir bahar günü üstümde hızla uçan, keskin manevralar yapan bir kuş ilgimi çekti. İlk başta kırlangıç olduğunu sandığım kuşu internette aratınca kırlangıç değil de ebabil kuşu olduğunu öğrendim. Kuşu araştırdıkça ona olan hayranlığım arttı ve Trakus ile karşılaştım. Türkiye’deki kuş fotoğrafçılarının toplandığı bu site sayesinde kuş fotoğrafçılığıyla ilgilenmeye başladım. İzmir’de Gediz deltasında kuşların peşinden gezerken kadrajıma çelik kanatlı uçaklar girdi. Çiğli’den eğitim için kalkan SF-260D ve T-37’leri fotoğraflamam ile ilk havacılık fotoğrafçılığı denemelerim başlamış oldu. 2011 yılında düzenlenen Hava Kuvvetleri’nin kuruluşunun 100. yıld önümü kutlamalarında ilk defa bir faaliyete katılmış ve gösterileri fotoğraflamış oldum. O günden sonra havacılık fotoğrafçılığı diğer tüm hobilerimin önüne geçti ve hayatımın temel parçalarından biri oldu.”
Havacılığın pahalı bir hobi olduğunu belirten Cem Doğut, bu konuda devlet desteği gerektiğini de belirtti. Doğut, “Gençlik yıllarımda havacılıkla ilgilenen her genç gibi benim de yolum Türk Hava Kurumu ile kesişti. Eskişehir İnönü’deki THK tesislerinde ücretsiz olarak bir ay boyunca kaldım ve planör başlangıç kursunu tamamlayarak brövemi aldım. Kurs sonunda yaptığım yalnız uçuşta aldığım keyfi ve hazzı çok az şeyde yaşamışımdır. Türkiye’de havacılığın yaygınlaşması için THK’nın tekrar eski gücüne ve yapısına kavuşturulması lazım. Havacılık maalesef ucuz bir hobi değil. Ülke genelinde havacılık kulüpleri var ama buralarda genellikle maddi imkânı olan kişiler havacılıkla ilgileniyor. Bu kulüplerin sayısını artırmak ve bunları devletin desteklemesi gerekir. Bu maddi yardım olmak zorunda da değil. Alınacak ekipmanlar üzerindeki vergi yükünü kaldırmak, kredi kolaylığı vermek gibi desteklerde olabilir. Temelde kısaca hobi diyebileceğimiz tüm faaliyetler gençleri araştırmaya, öğrenmeye teşvik eder” açıklamasında bulundu.
“Havacılık ile ilgilenmeye başladığınızda buna disiplin de eklenir” diyen Doğut, “Havacıların bir sözü vardır: Havacılık kuralları kanla yazılır. Geçmiş hatalardan ders çıkarmak bu işin temelinde var. Havacılık ile geliştirdiğiniz karakteriniz sizi ileriki yaşamınızda daha başarılı bir birey haline getirecektir” şeklinde konuştu.
KİTAP FİKRİ 2013 YILINDA ORTAYA ÇIKTI
Cem Doğut, kitap yazma fikrinin altında da oldukça önemli bir amaç yattığını dile getirdi. Doğut, “Türk askeri havacılığı meraklısı olarak kendi Hava Kuvvetlerimiz, kendi uçaklarımız ile ilgili bilgileri, referansları yabancı kaynaklardan edinmek, Türkçe kaynak bulamamak benim için her zaman büyük bir üzüntü kaynağı olmuştu. Bunun için ben ne yapabilirim diye başlayan düşünce, 2013 yılında Anadolu Kartalı eğitiminde yapılan bir sohbetle kitap projesine dönüştü” detayını paylaştı.
Doğut, “1958’deki ilk uçuşundan günümüze kadar neredeyse tüm büyük muharebelerde ön hatta uçan, kariyeri ile bir havacılık ikonu haline gelen Phantomun Türkiye’deki serüveni, kitabım için en ideal konuydu. Benim için Phantom her zaman özel bir uçaktı. Gerek kendisinden önce yapılan uçaklar ile arasındaki muazzam kapasite farkı olsun gerekse kendine has, başka hiçbir uçağa benzemeyen tasarımı ile bende olduğu gibi tüm havacılık tutkunlarında yeri ayrı olan bir uçak olmuştur. Sağlamlığı ve güvenirliliği ile meşhurdur. Başta planım uçağın emeklilik tarihi olarak planlanan 2020 yılında son uçuşunu da çekerek kitabı tamamlamaktı. Ancak hayatın başka planları varmış. Ben kitabı tamamladım ama F-4’ler görevlerine hâlâ başarılı şekilde devam ediyor” diyerek düşüncelerini aktardı.
‘HOBİ OLDUĞUNU FARK EDİYORLAR’
Havacılık fotoğrafçılığı yapmanın çeşitli zorlukları olduğunu belirten Cem Doğut, “En büyük zorluk çekim yaptığınız konunun ülkemiz şartlarında hassas bir konu olması. Ülkemizde maalesef güvenlikle ilgili zaman zaman sorunlar yaşanıyor. Doğal olarak bu olaylar nedeniyle güvenlik güçleriyle zaman zaman sıkıntılar yaşanabiliyor. Çekim için sivil havaalanları yakınlarında durduğunuz zaman yanınıza gelip soru sormakla yetinebildikleri gibi sizi alıkoyabiliyorlar. Zamanla bunun bir hobi olduğunu, bizlerin yaptığı işin kötü bir tarafı olmadığını görüyorlar. Artık havaalanı işletmeleri de bizim gibi meraklıların olduğunu fark edip, fotoğraf çekebileceğimiz alanlar tahsis etmeye başladılar” diyerek havacılık fotoğrafçılığı yapanlar için karar verici mekanizmaların duyarlı olmaya başladığını belirtti.
Fotoğrafların çekimi için alınması gereken izinlerin nasıl sağlandığıyla ilgili de detaylar veren Doğut “Muhtemelen izin kısmı bana en çok sorulan soru. Ben özellikle askeri havacılık üzerine yoğunlaştığım için izin süreci daha zorlu. Askeri hava araçlarını fotoğraflamak için izleyebileceğiniz birkaç yöntem var. Bunlardan en kolayı Türk Yıldızları ve SoloTürk gösterilerini fotoğraflamak. Bunun için herhangi bir izne ihtiyacınız yok. Gösteriler halka açık olarak icra ediliyor. Diğer bir yöntem ise Anadolu Kartalı gibi tatbikatların bir parçası olarak yapılan Spotter Day/Havacılık Fotoğrafçıları Günü’ne katılmak. Bunun için Hava Kuvvetleri’nin yapacağı duyuruları takip etmek lazım. Bu faaliyet için online olarak başvuru alıyorlar. Diğer bir yöntem ise benim yaptığım gibi bir proje ile Hava Kuvvetleri’ne başvuruda bulunmanız. Gene güvenlik kaygıları nedeniyle askeri tesislerde ve civarında fotoğraf çekmek özel bir izne ve sıkı kurallara tabi. Milli Savunma Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri kendi tanıtımı için uygun bulduğu projelere istinaden çekim izni verebiliyor” dedi.
Günümüzde Türkiye dışında Yunanistan, İran ve Güney Kore F-4 Phantom uçaklarını hâlâ faal tutuyor. Yıllara meydan okuyan bu uçaklar görevlerini şekilde sürdürüyorlar. Cem Doğut F-4 savaş uçaklarının hâlihazırda Türk Hava Kuvvetleri’nde iki filoda uçmakta olduklarını belirtti. Doğut, “İlki 111. Panter Filo Komutanlığı, filonun asli görevi av-bombardıman. F-4E/2020 uçakları yurt içi ve yurt dışındaki terörle mücadele harekatlarında sıklıkla uçuyor. İkinci görev yeri de 401. Test Filo Komutanlığı’dır. Milli imkânlarla geliştirdiğimiz mühimmatlar envantere girmeden önce bu filomuz tarafından zorlu testlere tabi tutuluyor. Bu testler içinde F-16 uçaklarımız ile birlikte F-4E/2020 uçaklarımız da kullanılıyor” vurgusunu yaptı.
F-4 Phantom uçaklarının bir süre daha aktif görev alacağını düşündüğünü söyleyen Cem Doğut, “F-35 uçakları alınamadığı için F-4E/2020 uçaklarımızın envanterden çıkışı ileri bir tarihe ertelendi. Bildiğim kadarıyla henüz resmi olarak emeklilik tarihi açıklanmadı. Benim tahminim en az 4-5 yıl daha bizlerle beraber olacağı yönünde” diyerek sözlerini noktaladı.
Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr –