Yıldız Dağları‘ndan doğan ve 283 kilometre yol kat ederek, Meriç Nehri ile birleştikten sonra Ege Denizi’ne dökülen Ergene Nehri, yıllardır kimyasal ve evsel atıklarla çevreye zehir saçıyor.
Yıldız Dağları’nda doğduğu kaynak pırıl pırıl olan Ergene, yerleşim yeri ve sanayi bölgelerinden geçtiği noktalarda kirleniyor. Bu noktalardan sonra simsiyah akan nehir, çevreye zehir saçıyor.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, Ergene’nin doğduğu bölgede inceleme yaptı.
Kaynağa yakın bölgede suyun berrak ve temiz olduğunu belirten Prof. Dr. Tecer, şunları söyledi:
“Doğduğundan itibaren, akışa geçtiği andan itibaren Ergene Nehri gerek evsel atık sularla gerek endüstriyel atık sularla kirlenmeye başlıyor. Öncelikle hep söylenir; Çorlu, Çerkezköy, Muratlı sanayi bölgesinin yoğun olarak kirlendiği vurgusu yapılır ama aslında Ergene Nehri kaynağından itibaren geçtiği yerleşim bölgelerinde evsel ve kanalizasyon sularıyla da kirlenmeye başlıyor. Ama en önemli kirletici kaynağı da bölgedeki sanayi tesisleri. Ergene Havzası, önemli havzalardan bir tanesi. Doğuda İstanbul, batıda Yunanistan ve Bulgaristan’la birleşiyor. Ama burada yoğun endüstriyel faaliyetlerin olması nedeniyle artık Ergene Nehri bir nehir olmaktan çıkmış adeta atık suların taşındığı bir kolektör haline gelmiş bulunuyor. Fakat bu yıllardır böyle.”
“İNSAN SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR”
Ergene Nehri’nde endüstriyel faaliyetlerin kirliliğe etki sağladığını ifade eden Tecer, “Son 30 yılda neredeyse endüstriyel faaliyetler bu dereyi kirli hale getirdi. Sorun sadece derenin kirli olması, Ergene Nehri’nin kirli olması da değil. Buralarda yoğun tarımsal faaliyetler sürdürülüyor. Tarımsal faaliyetlerin de kirliliğe katkısı, etkisi var. Ama bu kirliliğin tarım üzerinde, tarım toprakları üzerinde de olumsuz etkisi var.
Aynı zamanda Ergene Nehri bu bölgeden geçerken belki onlarca yerleşim birimi içerisinden geçiyor ve buralarda sağlıksız koşullarda akan dere, insan sağlığını da tehdit ediyor” dedi.
Prof. Dr. Tecer, 2011 yılında ‘Şafak Harekatı’ ile başlatılan arıtma tesislerinin tamamının devreye girmesiyle derelerin kurtarılacağını ifade ederek, “Bu noktadan sonra artık endüstriyel kirlenmelerle, evsel kirlenmelerle Ergene Nehri’ni besleyen dereler kirlenmeye başlıyor. Hem renk parametresinde hem de kimyasal kirlenmelerde bir artış var, derenin en başındaki kaynak noktasına göre. Ki bu şunu söylüyor bize, artık 2011 yılında, Ergene Koruma Eylem Planı‘yla, Şafak Harekatı’yla dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanımızın başlattığı hareketle geldiğimiz noktada artık arıtma tesislerinin devreye girmesi, Marmara‘ya yapılacak derin deşarjla bu derelerin kurtarılması noktasına geldiğimiz anlamına geliyor.
Bu noktadan itibaren Çorlu, Çerkezköy, Lüleburgaz, Velimeşe gibi organize sanayi bölgelerinin olduğu noktadan itibaren artık Ergene Nehri, Ege Denizi’ne dökülene kadar bu şekilde kirli vaziyette akıyor.
Bu planla Ergene Deresi’ne yapılan deşarjların, endüstriyel deşarjların ortak arıtma tesislerinde arıtılarak Marmara Denizi’ne derin deşarjla boşaltılması sürecinin kamuoyu tarafından takip edilmesi gerekiyor. Sona geldik. Bu projeden netice almamız gerekiyor.
Fakat bu tam olarak bölgedeki su sorunu, yer altı ve yer üstü suları üzerindeki baskıyı ortadan kaldıracak bir çözüm değil. Sadece atıkların temizlenmesi, dereye deşarjların önüne geçilmesini içeren bir proje olarak görmek lazım” şeklinde konuştu.
Bölgede yer altı ve yer üstü suyu üzerinde evsel ve endüstriyel kullanımdan yoğun bir baskı olduğunu belirten Prof. Dr. Tecer, “Ergene Deresi, debisi ortalamasını söylüyorum 240 bin metreküp/gün. Ama buraya bu bölgelerden 700 bin metreküp/gün su deşarj ediliyor. Zaman zaman Ergene Deresi kendi doğan tabi debisinden 6 kat daha fazla bir debiyle akıyor. Dolayısıyla bu ne demektir, bu kadar suya bu bölgede yaşayan nüfusun ihtiyacı var demek. Bu atık suların arıtılarak tekrar kullanmaya başlanması sağlanmadığı sürece bu bölgedeki Ergene Nehri’ni temizleseniz de derin deşarjla buradaki atık suları temizleyerek bertaraf etseniz de burada oluşan ve oluşmaya devam eden su ihtiyacını karşılamanız mümkün değil. Sürekli olarak artan bir baskı var, yer altı ve yer üstü suyu seviyelerinde. Bununla ilgili de havzada su yönetimiyle alakalı ciddi projeler, ciddi çözümler üretmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
Ergene Nehri’nde, endüstriyel kirlenmenin Tekirdağ’ın Çorlu, Çerkezköy, Muratlı ve Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçelerindeki sanayi tesislerinin olduğu bölgeden itibaren başladığını belirten Prof. Dr. Tecer, “Biz buralara da bir kirlenme yok diyemeyiz, berrak diyemeyiz ama buradaki kirlenme daha çok organik kirlenme bazlı. Ama sanayi tesislerine ulaştığınız zaman renk parametresi başta olmak üzere tuzluluk, kimyasal ve toksik kirleticilerle ağır metallerle kirleniyor diyebiliriz. Yani evsel kirlenme, Ergene Deresi’nin doğuşundan itibaren ilk yerleşim biriminde kirlenme başlıyor. Ama endüstriyel kirlenme Çorlu, Çerkezköy, Muratlı ve Lüleburgaz ilçelerinde” dedi.