Cumhuriyet, bir kadın devrimi olarak ilklere imza attı. Türk kadını, dünyadaki birçok ülkedeki hemcinslerinden önce seçme ve seçilme hakkına kavuştu. Milli Mücadele’de cepheye silah taşıyan, vatan için savaşan kadınlar modern Türkiye’nin gelişmesine de öncülük etti. Bilim. sanat, tıp gibi alanlarda yürüttükleri çalışmalarla tüm dünyada da adından söz ettiren Cumhuriyet kadınları, kendilerinden sonra gelen kuşaklar için rol model oldu. Atatürk’ün çizdiği yolda, gösterdiği hedefe doğru ilerledi ve ilerleyecek…
SAFİYE ALİ (1894-1952): Tam adı Hatice Safiye Ali, 2 Şubat 1894 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Türkiye’nin ilk kadın doktoru olan Ali’nin ailesi Osmanlı İmparatorluğu zamanında çeşitli hizmetleriyle bilinen bir ailedir. Safiye Ali, ailenin dört kız çocuğunun en küçüğüdür. Ali, Beşiktaş Rüştiyesi’nde eğitimine devam ederken dördüncü sınıfta Amerikan Kız Koleji’nin rüştiye kısmına geçmiş, buradan idadi ve rüştiye diplomalarını alarak mezun oldu.
1916 yılında kolejden mezun oldu. Kolej yıllarında doktor olmaya karar verdi. O dönemlerde kadın hastaların kadın doktorları tercih etmesi nedeniyle ülkede kadın doktorlara ihtiyaç duyuluyordu. Ancak Darülfünun Tıp Fakültesi henüz kadın öğrenci kabul etmiyordu. I. Dünya Savaşı sürerken maddi güçlüklere karşın Almanya’ya giderek Würzburg Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenim gördü. Dönemin Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey’in yardımıyla devlet bursu alan Safiye Ali, Almanca öğrenerek hemen derslere başladı. Amerikan Koleji mezunu olması nedeniyle zorluk çıkaran Bavyera Milli Eğitim Bakanlığı, sınavda aldığı birincilik derecesi karşılığı Safiye Ali’ye “doktor namzeti” unvanını verdi. Ali, 1921 yılında “bebeklerde iç pakimenenjit kanaması” hakkındaki tezi ile diplomasını aldı. İstanbul’a döndükten bir süre sonra kadın ve çocuk hastalıkları ihtisası yapmak üzere tekrar Almanya’ya gitti. Burada Dr. Ferdinand Krekeler (sonradan aldığı adı ile Ferdi Ali) ile evlendi.
1923 yılında Türkiye’nin ilk kadın doktoru olarak icazetnamesini aldı ve eşi ile birlikte Cağaloğlu’nda muayenehane açtı. İlk zamanlar tanınmadığı için muayenehanesine kimse gelmedi. Gelen hastalar da kadın olduğu için düşük vizite ücreti ödemek istedi. Ali, İstanbul’da beş yıl doktorluk yaptı. Anne-çocuk sağlığına karşı yıllarca ücretsiz hizmetler verdi. Bu dönemde ayrıca Amerikan Koleji bünyesinde açılan ilk kız tıp okulunda verdiği derslerle kız öğrencilere tıp eğitimi veren ilk kadın öğretim üyesi olarak tarihe geçti. Ali, o dönemlerde İstanbul’da muayenehanesi olan hekimler içerisinde tek kadındı. Öyle ki toplumun kadın doktorlara yabancı olması nedeniyle Safiye Ali’nin adı, Malul Gaziler Büyük Ticaret Salnamesinde, “Safiye Ali Bey” olarak kayıtlıydı.
Safiye Ali, mesleki çalışmalarının yanı sıra İstanbul’da başlayan feminist harekete katıldı ve Türk Kadınlar Birliği’nin Sıhhiye Komisyonu başkanlığını üstlenerek fuhuşla mücadele için çalıştı. Kanser teşhisi konulması üzerine Türkiye’den ayrılarak Almanya’ya yerleşti. II. Dünya Savaşı yıllarında sağlığı el verdiği sürece mesleğini sürdürdü. 5 Temmuz 1952’de Dortmund’da 58 yaşında yaşama veda etti.
NENE HATUN (1857-1955): Nene Hatun, 1857 yılında Erzurum’un Çepni köyünde dünyaya geldi. Aziziye savunması sırasında 20 yaşında olan Nene Hatun, aynı köyden Mehmet Efendi ile evliydi. Rus ordusunun Pasinler’i işgal edip Erzurum’a doğru ilerlemesi üzerine düşman işgali altında kalma endişesi nedeniyle köyde yaşayan diğer insanlar gibi eşiyle birlikte Erzurum’a göç etti. Ruslar’ın Deveboynu Savaşı’ndan sonra Erzurum’un varoşlarındaki tabyaları da işgal etmesi üzerine Nene Hatun, üç aylık oğlunu evde bırakarak şehrin savunmasına katıldı. Nene Hatun ve ailesi savaştan sonra Erzurum’a yerleşti. 1934 yılında çıkan Soyadı Kanunu’yla Kırkgöz soyadını aldı. Nene Hatun’un dördü erkek, ikisi kız olmak üzere altı çocuğu vardı. Oğullarından ikisi I. Dünya Savaşı’nda öldü.
Cumhuriyet gazetesinin İstanbul muhabiri gazeteci İsmail Habib Sevük’ün 1937 yılında Erzurum’da Nene Hatun ve diğer 93 Harbi gazileriyle yaptığı röportajla Türkiye’ye tanıtıldı.
Geçim sıkıntısı çeken Nene Hatun, 1943 yılında ulusal kadın kahramanlardan Nâme Hanım ile birlikte cumhurbaşkanına bir dilekçe yazarak yardım istedi.
Nene Hatun, 1952 yılından itibaren Aziziye Anıtı yapılması çalışmaları sırasında yeniden gündeme geldi. 9. Kolordu Komutanı Korgeneral Refik Koraltan ve karargâhı Erzurum’da bulunan 3. Ordu’nun Komutanı Nurettin Baransel Paşa, dönemin belediye başkanı, Erzurum valisi ile TBMM’nin Nene Hatun’a sahip çıktı. 1952 yılında 30 Ağustos Zaferi kutlamalarında kendisine “3. Ordunun Nenesi” unvanı verildi. Türk Kadınlar Birliği’nin girişimi ile Türkiye’de ilk defa Anneler Günü’nün kutlandığı 1955 yılında birlik, kendisine “Yılın Anası” unvanını verdi.
Nene Hatun, zatürre teşhisiyle tedavi gördüğü Erzurum Numune Hastanesi’nde 22 Mayıs 1955 günü 98 yaşında hayatını kaybetti. Cenazesi, resmi törenle Aziziye Şehitliği’ne defnedildi.
SADİYE HANIM (1897-1951): Doğum ve ölüm tarihi bilinmeyen Sadiye Hanım, İstanbul’da yetişti. 1930 yılında çıkarılan Belediye Yasası ile kadınlara da belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanınması ile Sadiye Hanım aynı yıl belediye seçimlerine aday oldu, Kılıçkaya kasabasında belediye başkanı seçildi ve iki yıl görev yaptı. 1950 yılında Mersin’de belediye başkanı seçilen ve kendisinden sıklıkla “Türkiye’nin ilk kadın belediye başkanı” olarak bahsedilen Müfide İlhan Türkiye’nin “ilk kadın il belediye başkanı”dır; ondan çok daha önce Kılıçkaya beldesinde belediye başkanlığı yapan Sadiye Hanım Türkiye’deki “ilk kadın belde belediye başkanı”dır.
SÂMİYE MORKAYA (1897- 1972): İlk Türk kadın makinist olan Sâmiye Cahid Morkaya, Emirler Dergâhı’nın son şeyhi İbrahim Şuaddedin Efendi’nin en küçük kızıdır. İlköğrenimi Yedikule Alman Mektebi’nde tamamladı. İlk olarak müziğe ilgi gösteren Morkaya, Tamburi Cemil Bey’den sekiz yıl kemençe dersleri aldı. 1922 yılında o yılların konservatuvarı sayılan Darülelhan’daki bir sınavı kazanmış ve ardından da kemençe öğretmeni olmuştu. İlerleyen dönemlerde ise Pangaltı Amerikan Garajı’ndan ehliyet alarak ilk ehliyetli kadın sürücü unvanını aldı. Sâmiye Morkaya’nın ilk otomobilini dönem romancılarından ve de aynı zamanda eşi olan Burhan Cahit Morkaya almıştır. Ardından Morkaya Turing Kulüp’ün düzenlediği yarışlara katıldı. 1930’lu yıllarda bu yarışlara katılan tek kadın sürücü oldu. 1930 ve 1931 yıllarındaki yarışlarda dereceye giren Morkaya, ilk şampiyonluğunu 1932’de İstinye – Zincirlikuyu arasındaki 9.5 kilometrelik parkurda düzenlenen ralliyi kazanarak elde etti. Bu birincilikle ilk kadın şampiyon otomobil yarışçısı unvanına da sahip oldu. Morkaya’nın ilk şampiyonluğuna, yarışmaya katılan erkekler “yarışma kurallarında kadınların da yarışa katılabilmesini öngören bir madde olmamasını” gerekçe göstererek itiraz etti. İtirazlar sonucunda görülen mahkemede Sultanahmet Sulh Mahkemesi, yarış şampiyonunun Morkaya olduğunu belirterek itirazları reddetti. Morkaya, 1934 yarışlarında talihsiz bir kaza yaparak otomobilinden son anda ağır yaralı olarak kurtarıldı. Kazanın ardından tutkuyla bağlı olduğu yarışlara bir daha geri dönmemek üzere veda eden Morkaya, 1972 yılında vefat edene kadar otomobil kullanmaktan hiç vazgeçmedi.
NEZİHE MUHİDDİN (1898-1958): Türk düşünür, gazeteci, yazar, kadın hakları savunucusu Nezihe Muhiddin, 1889 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Öğrenim gördüğü yıllarda Farsça, Arapça, Almanca, Fransızca öğrendi. 1909 yılında Maarif Nezareti’nin sınavını kazanıp Kız İdadi Mektebi’nde fen dersi öğretmeni olarak çalışmaya başladı. Aynı okulda ders veren Halide Edib’le, Muallim Nakiye Hanım ve bir okulda müdürlük yapan Şükûfe Nihal ile bu ortamda tanıştı. Savaş zamanı okulunu dikimevine dönüştürdü, İlk Tedavi Hastanesi’nde öğrencileriyle birlikte hastabakıcılık yaptı. Çalışma hayatına başladığı yıl Sabah, İkdam gibi gazetelerde sosyoloji, pedagoji, psikoloji konularında ilk makalelerini yayımlanmaya başladı. Muhiddin, kadınların sorunlarını işleyen, evliliklerde erkeklerin tutumlarını eleştiren romanlar yazdı. Yaşamı boyunca 20 roman, 300 kadar öykü, piyes, operet, senaryo kaleme aldı.
1923 yılında henüz Cumhuriyet ilan edilmemişken Nezihe Muhiddin ve 13 kadın arkadaşı, kadınların siyasi hakları için bir kadın şûrası toplamaya karar verdiklerini açıkladı. Hazırlıkları Nezihe Muhiddin’in evinde süren şûra, 15 Haziran 1923’te Darülfünun Konferans Salonu’nda yapıldı. Şûrada Kadınlar Halk Fırkası adıyla siyasi bir parti kurma kararı alındı. Parti, henüz Cumhuriyet Halk Fırkası bile kurulmadan kuruluş çalışmalarını tamamlayıp kuruluş dilekçesini vererek Cumhuriyet tarihinin ilk siyasal partisi oldu. Ne var ki kuruluş dilekçesine sekiz ay sonra ret yanıtı geldi. “1909 tarihli seçim kanuna göre kadınların siyasi temsilinin mümkün olmadığı” gerekçesiyle parti kuruluşu için valilik tarafından faaliyet izni verilmemişti. Kadınlar Halk Fırkası, “Türk Kadınlar Birliği” adlı derneğe dönüşerek, 7 Şubat 1924 tarihinde kuruldu. Amacı “kadınlığı düşünsel ve sosyal alanlarda yükselterek modern ve olgun bir düzeye eriştirmek” olan Türk Kadınlar Birliği’nin başkanlığını Nezihe Muhiddin üstlendi. 1925’te “Türk Kadın Yolu” dergisini kurdu. Sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu dergi 30 sayı çıktı; kadınların siyasal taleplerinin duyurulması için yayın yaptı. 1925 yılında henüz kadınların siyasal haklarının tanınmamış olmasına rağmen Türk Kadınlar Birliği tarafından Nezihe Muhiddin, Halide Edip ile birlikte milletvekilliği için aday gösterildi.
25 Mart 1927 günü Türk Kadınlar Birliği’nin merkezinde toplanan kongrede Nezihe Muhiddin’e karşı bir muhalefet başladı. Nezihe Muhiddin’in Kadınlar Birliği tarafından kamuoyuna adaylığı açıklanan dört adaydan birisi oldu. Alınan olumsuz tepkiler üzerine birlik, temmuz ayında aday göstermekten vazgeçtiklerini açıkladı ancak seçme ve seçilme hakkı için kampanya temmuz ayı boyunca sürdürüldü. 26 Eylül 1927 tarihli kongrede Saime Hanım birliğin yeni başkanı olarak seçildi ve Nezihe Muhiddin, birlikten ihraç edildi.
Valilik ve Türk Kadınlar Birliği tarafından birbiri ardına açılan yolsuzluk, sahtekârlık davalarından 1929 yılındaki Af Kanunu ile kurtulabildi. Bu sırada Muhiddin’in kişisel itibarı da zedelendi. Geçimini öğretmenlik yaparak roman yazarak kazandı. 5 Aralık 1934 günü Meclis, kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren kanun değişikliğini kabul edildiğinde Nezihe Muhiddin, seçme ve seçilme hakkının verilmesinden sonra 1935’teki ilk seçimde İstanbul’dan bağımsız aday oldu. 1958 yılında İstanbul’da bir akıl hastanesinde hayatını kaybetti.
SÜREYYA AĞAOĞLU (1903-1989): Türkiye’nin ilk kadın avukatı ve kadın hakları savunucularındandır. İngilizce ve Fransızca bilen Ağaoğlu, meslek yaşamı boyunca çok sayıda uluslararası konferansta Türkiye’yi temsil etti. 1946’daki girişimleri sonucu İstanbul Barosu’nun Beynelminel Barolar Birliği’ne üye olmasını sağladı. 1946-1960 arasında bu birliğin tek kadın yönetim kurulu üyesi olarak kaldı.
SABİHA BENGÜTAŞ (1904- 1992): Türk tarihinde taşa şekil vermiş ilk kadın heykeltıraş olan Sabiha Bengütaş, 1904 yılında İstanbul’da doğdu. Bengütaş, küçük yaşlardan itibaren güzel sanatlara meraklıydı. Sanayi-i Nefise Mektebi Resim Şubesi’nde bir yıl çalıştıktan sonra bölüm değiştirerek Heykel Şubesi’ndeki erkek öğrenciler arasına ilk kız öğrenci olarak katıldı. Sabiha Hanım, Sanayi-i Nefise mensupları arasında açılan sınavda birinci olarak yurtdışına gitme hakkını da kazandı. Daha sonra Taksim Meydanı’ndaki Atatürk abidesini yapan ünlü İtalyan heykeltıraş Canonica’nın asistanlığını yapan Sabiha Hanım, onunla birlikte İtalya’ya giderek 18 ay atölyesinde çalıştı.
Atatürk, İsmet İnönü, Abdülhak Hamit, Bedia Muvahhit, Ahmet Haşim gibi önemli isimlerin heykellerini yapmıştır. 1920’de Sanayi-i Nefise Mektebi Resim Şubesi’ne girdi. Bengütaş, 1938 yılında Atatürk ve İnönü için açılan heykel yarışmasında birinci oldu. Atatürk’ün büyük, üniformalı heykeli dünyanın en değerli mermerleri olan Carra mermerindendir ve günümüzde Çankaya Köşkü’nün bahçesinde bulunmaktadır. İnönü’nün heykeli ise Garp Cephesi kumandanı giysisiyle, Mudanya Mütarekesi dönemini sembolize etmektedir ve Mudanya’dadır. Bengütaş, 2 Ekim 1992’de yaşama veda etti.
GÜL ESİN (1901-1996): 1933 yılında Türkiye’de seçilmiş ilk kadın muhtardır. 1933 yılında 32 yaşında iken yedi erkek adaya karşı yarıştı ve yaklaşık 500 oy alarak oyçokluğuyla muhtar seçildi. 11 Aralık 1933’te Halkevi gazetesinde, “Büyük inkılabın ilk kadın muhtarı, vazifen kutlu ve mutlu olsun” manşetiyle haber oldu. İki yıl süreyle muhtarlık yapan Gül Esin, kahvehanelerde kumar oynanmasının yasaklanmasının yanı sıra, çocukların okula yazdırılması, kadınların sosyal hayata hazırlanması, kız kaçırma olaylarının önlenmesi ve nikâh işlerinin düzene sokulması gibi konularda çalıştı. Aydın’ın Çine ilçesi Karpuzlu bucağı muhtarlığında görev yapan Gül Esin, Mustafa Kemal Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir. 1996 yılında 95 yaşında yaşama veda etti.
Türkiye’de kimya biliminin öncüsü
REMZİYE HİSAR (1902-1992): Kimya mesleğinin Türkiye’deki ilk kadın öncüsü kabul edilen Remziye Hisar, 1902 yılında Üsküp’te doğdu. Remziye Hanım, Davutpaşa’daki üç yıllık mekteb-i iptidaiyi, bir yılda henüz dokuz yaşında iken tamamladı. Daha sonra, İttihat ve Terakki Mektebi ve Emirgan İnas Rüştiyesi’ne devam etti; çok sevdiği Türkçe öğretmeninin İstanbul Darülmuallimatı’na (Kız Öğretmen Okulu) transfer olması üzerine, öğrenimini bu okulda sürdürdü. Sınıfın iyi öğrencileri arasında yer alan Remziye Hanım, küçük sınıflardaki öğrencilere geometri ve matematik dersleri verdi. Darülmuallimat’tan mezuniyetinin ardından Darülfünun Kimya Bölümü’ne kaydını yaptırdı. Kız öğrencilerin erkek öğrencilerden ayrı saatlerde ders aldığı bu dönemde, kimya bölümündeki üç kadın öğrenciden birisi idi. 20 Nisan 1920’de Doktor Reşit Süreyya Bey ile evlendi. Türk Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği dönemde Çukurova bölgesinin Fransızlardan geri alınması üzerine kendisi Adana’da Darülmuallima’ya müdür olarak, eşi ise kolordu doktoru olarak tayin oldu. Bir buçuk yaşındaki oğlunu annesine bırakarak Adana’ya gitti. Cumhuriyetin ilanından sonra istifa etti ve tedavi amaçlı olarak Paris’te bulunan eşinin yanına gitti.
Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde kimya eğitimine başladı. Langevin ve Madam Curie gibi çok tanınmış bilim insanlarının öğrencisi oldu. Paris’e çocukları ve kardeşiyle giden Remziye Hisar, 1933 yılında doktora tezini tamamlayarak Türkiye’ye döndü. 1933- 1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nde kimya ve fizik kimya dersleri verdi. 1942-1947 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Okulu Analitik Kimya ve Toksikoloji Kürsüsü’nde görev yaptı. 1947 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Kimya Kürsüsü’ne atandı. 1955 yılında Fransa’da “Officiel d’Academie” nişanına değer görüldü. 1959 yılında profesör oldu. 1991 yılında TÜBİTAK Hizmet Ödülü’nü aldı. 13 Haziran 1992’de hayatını kaybetti.
Yaşamını tıp ve kız çocuklarına adadı
TÜRKAN SAYLAN (1935-2009): Atatürkçü ve Cumhuriyetçi kimliğiyle bilinen Türkan Saylan, hayatı boyunca çeşitli sivil toplum kuruluşlarında aktif rol aldı; sağlık, eğitim, siyaset alanlarında önemli faaliyetler gerçekleştirdi. Manevi mirasını yaşatmak için, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği tarafından 2010 yılından beri “Türkan Saylan Sanat ve Bilim Ödülleri” verilmeye başlandı. 13 Aralık 1935 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden Fasih Galip Bey ile (evlendikten sonra Leyla adını alan) İsviçreli Lili Mina Raiman çiftinin beş çocuğunun en büyüğüydü. Kandilli Kız Lisesi’nden mezun oldu. Lisans eğitimini İstanbul Tıp Fakültesi’nde 1963 yılında tamamladı. 1964-1968 yılları arasında SSK Nişantaşı Hastanesi’nden deri ve zührevi hastalıklar uzmanlığını aldı.
ÇYDD’nin kurucularından
1968 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda başasistanlığa başladı. 1971 yılında İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla İngiltere’de yüksek eğitim gördü, 1974 yılında Fransa’da ve 1976 yılında İngiltere’de kısa süreli çalışmalar yaptı, 1972 yılında doçent, 1977 yılında profesör oldu. 1982-1987 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı başkanlığını, 1981-2001 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi müdürlüğünü yürüttü. 1989 yılında, “Mustafa Kemal Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, geliştirmek, çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşmak” amacı ile oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) kurucuları arasında yer aldı ve uzun bir süre genel başkanlığını yürüttü.
1990 yılında oluşturulan “Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kuruluşunda görev aldı ve 1996 yılına kadar müdür yardımcılığı ile kadın sağlığı derslerinin koordinatörlüğünü yaptı. Dermatoloji Kliniği öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadar çalıştı ve 13 Aralık 2002 tarihinde emekli oldu. Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) organize ettiği Ergenekon operasyonu dahilinde düzmece suç isnatlarıyla 13 Nisan 2009 tarihinde oturduğu ev ve başkanlık ettiği ÇYDD’nin çeşitli merkezlerinde aramalar yapıldı, bazı ÇYDD yöneticileri gözaltına alındı, birçok bilgisayar ve belgeye el koyuldu. 2009 yılında hayatını kaybeden Türkan Saylan, kumpasın çökmesiyle 2019 yılında davadan beraat etti.
1976 yılında deri ve sinirleri tutan bir enfeksiyon hastalığı olan lepra (cüzzam) çalışmalarına başladı, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurdu. 1986 yılında kendisine Hindistan’da “Uluslararası Gandhi Ödülü” verildi. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün lepra konusunda danışmanlığını yaptı. Avrupa Dermato Veneroloji Akademisi’nde ve Uluslararası Lepra Derneği’nde üyelik yaptı. Dermatopatoloji Laboratuvarı’nın, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Poliklinikleri’nin kuruluşunda yer aldı. 1981-2002 yılları arasında 21 yıl gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi başhekimliğini yaptı. Hayatının son 17 yılında meme kanseri hastası olan Türkan Saylan, 18 Mayıs 2009 tarihinde saat 04.45’te 74 yaşında yaşama veda etti.
SUAT BERK (1901-2002): Suat Berk, 2 Nisan 1901 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Suat Hilmi’dir. Türkiye’nin ilk kadın sulh hukuk mahkemesi hâkimesi Suat Berk, İstanbul Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Mustafa Kemal Atatürk’ün çabalarıyla hukuk fakültesine giren ve diploma alan üç kadından biridir. Suat Berk 1925 yılında Türkiye’de ve hatta dünyanın sayılı ülkesinde hukuk fakültesini bitirip diploma alan ve sulh hâkimi olarak göreve başlayan ilk kadın hâkim olarak tarih sayfalarında yerini aldı. 21 yaşında hâkimliğe başlayan Berk, “Ben zannederdim ki herkes mahkemeleri dinlemek için, işleri olanlar geliyor, meğerse hâkim kadını seyretmek için geliyorlarmış” diyen hukukçumuzdur. 2002 yılının haziran ayında Bodrum’da yaşama veda etmiştir.
AYŞE SAFFET RIZA ALPAR (1903-1981): Ayşe Saffet Rıza Alpar Türkiye’nin ilk kadın rektörüdür. İlk Türk kadın kimyacılardandır. Saffet Rıza Alpar, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Enstitüsü’nden mezun oldu. 1933’te üniversite reformunda İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Enstitüsü’nde Ord. Prof. Herzog’un sınai Kimya ders muavini oldu. Aynı yerde doçent ve profesörlüğe kadar yükseldi. Kimya fakültesi dekanlığı görevinde bulundu. Karadeniz Teknik Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi’nde sınai kimya profesörü olarak ders verdi. Üniversitenin 1972-1974 yılları arasında rektörlüğünü yaparak Türkiye’nin ilk kadın rektörü olarak adını tarihe not ettirdi. 1977 Türkiye genel seçimlerinde MHP’den 4. sırada İstanbul milletvekili adayı oldu. 1981 yılında hayatını kaybetti.
SABİHA GÖKÇEN (1913-2001): Dünyanın ilk kadın savaş pilotu olan Sabiha Gökçen 22 Mart 1913’te Bursa’da dünyaya geldi. Edirne deftardarı olan babası Hafız İzzet Bey, “Jön Türk” olduğu gerekçesiyle Bursa’ya sürüldü. Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden ve ağabeyi Neşet tarafından büyütülen Sabiha, 1925’te henüz 12 yaşındayken, Bursa ziyareti sırasında evlerinin yakınındaki Hünkar Köşkü’nde konaklayan ve o dönemde cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Atatürk’e ulaşmayı ve okumak istediğini iletmeyi başardı. Atatürk, ağabeyinden izin alarak zor şartlar altında yaşayan Sabiha’yı evlat edindi ve Ankara’ya götürdü. Sabiha, Çankaya İlkokulu, bugün ismi Robert Lisesi olan Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ve Üsküdar Amerikan Lisesi’nde eğitim gördü. Rahatsızlığı nedeniyle öğrenimini yarıda kesip Heybeliada ve Viyana’da tedavi gördü. Bir süre dil öğrenimi için Paris’te bulundu. 1934’te Soyadı Kanunu’nun çıkmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk, Sabiha’ya “Gökçen” soyadını verdi.
Sabiha Gökçen, Atatürk’ün de destekleriyle Türk Hava Kurumu’nun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu’na girdi, Ankara’da yüksek planörcülük brövelerini aldı. Gökçen, yedi erkek öğrenciyle birlikte Kırım’a gönderilerek altı aylık yüksek planörcülük eğitimini Koktebel Yüksek Planör Okulu’nda tamamladı. Eskişehir Havacılık Okulu’nda Savmi Uçan ve Muhittin Bey’den özel uçuş eğitimi aldı. 25 Şubat 1936’da ilk defa motorlu uçak ile uçmaya başladı.
O yıllarda kızlar askeri okullara alınmadığı için özel bir üniforma giydirilerek Eskişehir Uçuş Okulu’nda, 1936-1937 döneminde 11 ay boyunca özel eğitim aldı. Gökçen, brövesini aldıktan sonra Eskişehir’deki 1. Hava Alayı’nda altı ay görev yaptı, bu sırada Trakya ve Ege manevralarına katıldı.
30 Ağustos 1937’de askeri uçuş brövesi aldı. 1937’de Fransa’nın, Hatay’ı Suriye’ye devretmeye hazırlandığı yolundaki haberler, Ankara’da sert tepkiyle karşılandı. Atatürk’ün emriyle üniformasını giyen Sabiha Gökçen, Fransız elçisinin önünde havaya üç el ateş etti ve “Hatay’ın vatana katılması için gerekirse silahlanırız” dedi. Olay sonunda yine Atatürk’ün emriyle tutuklanan, mahkemeye çıkan ve yasa gereği bir gün hapis yatan Sabiha Gökçen’in çıkışı sayesinde Atatürk’ün planı tutmuş ve Fransızlara gözdağı verilmiş, kararlılık gösterilmiştir.Gerçekleştirdiği Balkan turu, dünya basınında ilgi gördü, dünya çapında “Göklerin Kızı” olarak tanınmasına vesile oldu.
Son uçuşunu 1996’da 83 yaşında iken Fransız pilot Daniel Acton eşliğinde Falcon 2000 uçağıyla yapmıştır. 1996’da havacılık kariyerinin en büyük ödülünü almıştır. Amerikan Hava Kurmay Koleji’nin mezuniyet töreni için düzenlenen “Kartallar Toplantısı”nın onur konuğu olarak katıldığı Maxwell Hava Üssü’ndeki törende “dünya tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri” seçildi. Bu ödüle layık görülen ilk ve tek kadın havacı oldu. Gökçen, 22 Mart 2001’de Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde 88 yaşında kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.
Mücadeleyle geçen ömür
BEHİCE BORAN (1910-1987): Behice Boran 1 Mayıs 1910’da Bursa’da doğdu. Ortaöğrenimini Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde yaptı. Kolejdeki öğretmeninin tavsiyesiyle Amerikan Michigan Üniversitesi (ABD) ona burs verme teklifinde bulundu. Michigan Üniversitesi’nde sosyoloji doktorasını tamamladıktan sonra 1939’da Türkiye’ye döndü ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) Sosyoloji Bölümü’ne doçent olarak atandı.
1950’de Barışseverler Cemiyeti’ni kurdu
1941’de bir grup arkadaşıyla birlikte “Yurt ve Dünya” ve “Adımlar” dergilerini çıkarmaya başladı, ancak her iki dergi de 1944 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldı. “Görüşler” dergisinde yayımlanan bir yazısından dolayı üç öğretim görevlisi ile birlikte hakkında soruşturma açıldı. Bunun üzerine Boran ve arkadaşları Danıştay’a dava açtılar ve kazanarak üniversitedeki görevlerine döndü. Bir süre sonra Boran ve üç öğretim görevlisi hakkında yeniden dava açıldı, bu seferki sonuç Boran’ın üniversitedeki kadrosunun kaldırılmasıydı.
1950’de Türk Barışseverler Cemiyeti’ni kurdu ve derneğin başkanlığını yaptı. Bir yıl sonra derneğin, Kore’ye asker gönderilmesini eleştiren tutumu nedeniyle 15 ay hapse mahkûm edildi. Bu ceza, üniversitedeki öğretim üyeliğinden ihraç edildi. 1951 yılında başlatılan “Türkiye Komünist Partisi” soruşturmasından dolayı 1953 Eylül’ünde tutuklandı, bir yıl sonra tahliye oldu. 1962’de Türkiye İşçi Partisi’ne üye oldu. İlk kongrede genel yönetim kurulu ve merkez yürütme kurulu üyeliklerine, 1969’da genel sekreterlik görevine seçildi. Bu arada “Türkiye Sosyalizmi”ni “Hürriyetçi ve Güleryüzlü” olarak tanımlayarak, Türkiye devriminin Leninist çizgiyi izleyeceğini söyleyen parti genel başkanı Mehmet Ali Aybar’ın bu çizgisine Sadun Aren’le birlikte karşı çıkan Boran, onun “bilimsel sosyalizmden sapmış olduğunu” ilan etti ve Aybar’ın genel başkanlıktan alınmasına dönük bir kampanya başlattı. 3. kongrede Aybar tekrar genel başkan seçilince TİP fiilen iki başlı hale geldi ve Aren-Boran çevresi, SBKP ve Avrupa komünist partilerinin çizgisine uyarlanmış olan bir ideolojik çizgiyi savunan “Emek” dergisini çıkarmaya başladı.
1970 yılında partinin 4. kongresinde Aybar tasfiye edildi ve Boran genel başkan seçildi. 12 Mart 1971 darbesi TİP’i kapatırken Boran da sıkıyönetim mahkemesince tutuklandı. Merkez yürütme kurulunun bazı üyeleriyle birlikte yargılandı ve 15 yıl ağır hapse mahkum edildi. 2. TİP, iki yılı aşkın bir süre cezaevinde kalan Boran’ın başkanlığında Nisan 1975’te kuruldu. 1977 seçimlerinde alınan oy oranının çok düşük düzeyde kalması parti içinde TKP ve TSİP’le yakınlaşma eğilimini güçlendirdi. Boran, 1 Mayıs 1979’da İstanbul’da 1 Mayıs’ın yasaklanması ve sıkıyönetim tarafından sokağa çıkma yasağı konmasını protesto ederek parti yöneticileri ve üyeleriyle birlikte Merter’de eylem yaptığı için tutuklandı ve hapis cezasına çarptırıldı. 12 Eylül 1980 darbesiyle 2. TİP de kapatıldı. Darbenin ardından kısa süre ev hapsinde tutulan Boran, daha sonra yurtdışına çıktı. 10 Ekim 1987’de Brüksel’de hayatını kaybetti. Türkiye’ye getirilen cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
BENAL ARIMAN (1903-1990): 1903 yılında İzmir’de doğan Benal Arıman, 1935 genel seçimlerinde siyasete girerek Türkiye’nin ilk kadın milletvekilleri arasında yer aldı. Babası İzmirli gazeteci ve şair Tevfik Nevzat Bey, annesi Cemile Hanım’dır. Babası, siyasi nedenlerle Adana’ya sürgün edilmişti. 1905’te babasının ölümünden sonra kardeşleri ile birlikte Benal Hanım’ı annesi Cemile Hanım yetiştirdi. İlköğrenimini İzmir’de Bedreka-yı İrfan adlı özel bir okulda, ortaöğrenimini ise İzmir Dame de Sion Fransız Okulu’nda tamamladı. Annesinin teşvikiyle küçük yaşta şiirle tanıştı ve milli piyeslerde rol aldı. 15 yaşında şiir yazmaya başladı. 1920’lerin başında kız kardeşleri ile birlikte Paris’teki amcaları Refik Nevzat’ın yanına gitti. Üç kız kardeşten Menije Hanım tıp tahsili, Mutahhare Hanım müzik tahsili görmeye başladı. Benal Hanım ise siyaset bilimi okumak istediyse de siyaset bilimi bölümüne kadın öğrenci kabul edilmediği için Paris Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde öğrenim gördü. Fransızca, Rumca, sosyoloji ve belediyecilik dersleri aldı. İzmir’in düşmandan kurtuluşu sırasında Halkapınar mevkisinde şehit düşen askerler için, 1926 yılında İzmir Belediyesi’nin açtığı şiir yarışmasına katılan Benal Nevzat, bu yarışmada “Ulu Anıt” şiiriyle birincilik kazandı. 1926’da Cumhuriyet Halk Fırkası’na üye oldu. Ertesi yıl partinin Vilayet İdare Heyeti üyeliğine seçildi ve dört yıl bu görevde kaldı. Türkiye’de kadınların belediye seçimlerinde seçme ve aday olma hakkını elde etmesinden sonra yapılan ilk belediye seçiminde İzmir Belediye Meclisi’ne seçildi, 1930-1934 arasında belediye meclisinde görev yaptı. 1931’de açılan “Uluslararası Paris Sömürge Sergisi”ne İzmir Belediye Meclisi tarafından gönderildi. Üç ay Paris’te kalarak hazırladığı rapor, İzmir Fuarı’nın yapılmasında rol oynadı. Siyasi faaliyetlerini takip eden Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ile kadınların Türkiye genel seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde ettiği 1935 genel seçimlerinde milletvekili adayı oldu ve Meclis’e girdi. İzmir milletvekili olarak üst üste 16 yıl TBMM’de görev yaptı. 19 Temmuz 1990’da İstanbul’da yaşamını yitirdi.
SABİRE AYDEMİR (1910-1991): Türkiye’nin ilk veteriner hekimi Sabire Aydemir, 1 Şubat 1910’da Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde doğdu. 1933 yılında Erenköy Kız Lisesi’nden mezun olan Aydemir, tıp doktoru olmak istiyordu. O dönemde tıp fakültesine yatılı olarak kadın öğrencileri kabul etmedikleri için, o yıl ilk kez kadın öğrencileri kabul eden Veteriner Yüksekokulu’na kayıt yaptırdı. 1937’de Veteriner Yüksekokulu’ndan mezun oldu. İki yıl çeşitli laboratuvarlarda çalıştıktan sonra veteriner fakültesine asistan olarak geri döndü. 1945 yılına kadar buradaki görevini sürdürdü. İstanbul ve Ankara’daki sağlık kuruluşlarında bakteriyolog veteriner hekim olarak çalıştı. Samsun’un Atakum ilçesindeki Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü bünyesinde bulunan kuduz laboratuvarından emekli oldu. 1984 yılında kadınların seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 50. yılı nedeniyle kendisine TBMM tarafından “İlk Kadın Veteriner Hekim” olmasına dayanarak bir ödül ve plaket verildi. Aydemir, 1934’te yaşamını yitirdi.
MÜFİDE İLHAN (1911-1996): Türkiye’de il belediye başkanı olarak seçilen ilk kadın olan Müfide İlhan, 1911 yılında İstanbul’un Beykoz ilçesinde doğdu. Amcası Fevzi Çakmak’ın himayesinde yetişen İlhan, İstanbul’da Kandilli Kız Lisesi’nde okudu. Liseden mezun olduktan sonra 1927-1928 öğretim yılında İstanbul Öğretmen Okulu’ndan, ilkokul öğretmeni diplomasını aldı. Meslek yaşamına İstanbul Moda İlkokulu’nda başladı. İlk evliliğini bir subay olan Nuri Çetinkaya ile yaptı. Eşinin görev yerleri olan Erzurum, Doğu Beyazıt ve Kırklareli’nde öğretmenlik yaptı. Eşinin Berlin’e askeri ateşe olarak tayini üzerine 1936-1937 yıllarında Almanya’ya giderek Almanca öğrendi ve Alman okullarında incelemelerde bulundu. Türkiye ve Afganistan hükümetleri arasında yapılan bir anlaşmaya göre, Kâbil Tıp Fakültesi’nde görevlendirilmesi üzerine eşi ile birlikte Kâbil’e gitti, gönüllü olarak Türkiye sefaretinin desteği ile Türk çocuklarının eğitimi ile uğraştı, burada Türk okulu açılması için çaba gösterdi. 1950 yerel seçimlerinde Demokrat Parti’den aday olarak Mersin Belediye Başkanı seçildi. Siyasi çatışmalar nedeniyle Aralık 1951’de görevinden ve partisinden ayrıldı. Yedi çocuk annesi Müfide Hanım, 1966 yılında Türk Anneler Derneği tarafından “Yılın Annesi” seçildi. İlhan, 2 Şubat 1996 tarihinde Bodrum’daki evinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti ve orada toprağa verildi.
SABİHA RIFAT GÜRAYMAN (1910-2003): Türkiye’nin ilk kadın mühendislerinden Sabiha Rıfat Gürayman, 1910’da Manastır’da doğdu. Babası Yüzbaşı Rıfat Bey, Hareket Ordusu ile İstanbul’a gelen subaylardandı. Aile, Kurtuluş Savaşı yıllarında önce Biga’da daha sonra işgal altındaki İstanbul’da yaşadı. Sabiha Hanım ilköğrenimini Beşiktaş Esma Sultan İlkokulu’nda tamamladı. 1925’te Nişantaşı Kız Ortaokulu’ndan mezun oldu, ardından İstanbul Kız Lisesi’ne devam etti. 1927’de Mühendis Mekteb-i Âlisi’ne (bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi) girdi. O yıl ilk defa kız öğrenci alan okulun ilk kız öğrencisiydi. Üniversite yıllarında voleybol sporu ile ilgilenen Sabiha Rıfat Hanım, Fenerbahçe erkek voleybol takımında forma giydi. Fenerbahçe taraftarları kendisine “Uçan Parmaklar” ismini taktı. 1933 yılında mühendislik eğitimini tamamladı; Melek Hanım ile birlikte okuldan mezun olan iki kız öğrenciden birisiydi. İlk defa, Ankara-Beypazarı karayolunun 86. kilometresine yapılan köprünün inşaatında aktif olarak görev aldı. “Anadolu’da köprü inşa eden ilk kadın mühendis” unvanını bu görevi sırasında kazandı. Asıl adı Karboğaz olan köprü, yapımında bir kadın mühendisin çalışmış olması nedeniyle yöre halkı tarafından “Kız Köprüsü” olarak anıldı. 1941’de TBMM’nin inşaatının kontrol şefiklerinde bulundu. Ardından 1945’te Anıtkabir’in inşaatında görev aldı. Yunanistan Başbakanı Venizelos kendisini “Hayatımda ilk defa böylesine büyük bir işin başında bir kadın görüyorum. Sizi tebrik ederim” diyerek kutlamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı Teknik müşavirlik kadrosuna getirildi. Bu görevden 1963 yılında kendi isteğiyle emekli oldu. 1993’te eşini kaybettikten sonra İzmir’e yerleşti. Çocuğu olmayan Sabiha Hanım, maddi varlığını şehit çocuklarının eğitim masraflarını karşılamak üzere İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı’na ve Fevzi Akkaya Temel Eğitim Vakfı’na bağışladı. 4 Ocak 2003 tarihinde yaşamını yitirdi.
SEMİHA ES (1912-2012): 12 Aralık 1912’de dünyaya gelen Semiha Es, İlk Türk kadın savaş muhabiri ve fotoğrafçıdır. İyi bir eğitim alan Semiha Es, 15 yaşında Fransızlara ait telefon idaresinde santral memuresi olarak çalışmaya başladı. 18 yaşına gelmeden, Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği güzellik yarışmasına katılmak için başvuran Es’in bu talebi yaşı tutmadığı için reddedildi. Gazetenin Cağaloğlu’ndaki binasında gazeteci Hikmet Feridun Es ile tanışarak evlendi. Yurtdışı muhabiri olarak görev yapan Feridun Es, yurtdışı seyahatlerine Semiha Es ile birlikte gitmeye başladı. Semiha Es bu sayede bir süre sonra fotoğraf çekmeyi öğrendi. Feridun-Semiha Es çifti, Hürriyet gazetesi tarafından savaşın görüntülenmesi amacıyla Kore’de görevlendirildi. Savaşta yaşananları Hürriyet gazetesi aracılığıyla Türkiye’ye aktardılar. Semiha Es, yaklaşık 50 yıl boyunca gezi ve savaş muhabiri olarak çalıştı. 2011 yılında Türkiye Fotoğraf Sanatçısı Ödülleri kapsamında Onur Ödülü’ne layık görüldü. 100 yaşında İstanbul’daki evinde yaşamını yitirdi.
KERİMAN HALİS ECE (1913-2012): 1932 yılında “Dünya Güzellik Kraliçesi” seçilen Keriman Halis Ece, 1913 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Mürebbiyesinden Fransızca konuşmayı ve piyano çalmayı öğrendi. 1926-1929 arasında İstanbul’da Feyziati Lisesi’nde öğrenim gördü. 1932 yılındaki güzellik yarışması, başlangıçta katılımın azlığından ötürü iptal edildi. Ancak Uluslararası Güzellik ve Zarafet Yarışması jüri başkanından gazetemizin yönetimine gelen bir mektupla Belçika’da yapılacak yarışmaya Türk güzelinin katılımı rica edildi. Böyle olunca gazetemiz yeniden harekete geçerek ulusal bir güzellik yarışması düzenledi. Temmuz 1932’de gerçekleşen yarışmada Keriman Halis Türkiye Güzellik Kraliçesi seçildi. Yarışmanın sonucu gazetemizin 1 Ağustos 1932 sayısında, “Türkiye Güzeli Keriman Halis Hanım dünya kraliçesi intihap edildi” ifadeleriyle kamuoyuna duyuruldu. Keriman Halis’in dünya güzellik yarışmasında elde ettiği birincilik, Türk toplumunda büyük bir coşku uyandırdı. Onuruna, Tahsin Uzer’in evinde Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in isteğiyle bir davet düzenlendi. Bu davette elini öpen Keriman Halis’i Mustafa Kemal alnından öpmüş ve “Sana Ece diyeceğim” demiştir. 1934’te Soyadı Kanunu çıkmasından sonra Atatürk, Keriman Halis’e “Ece” soyadını verdi. Keriman Halis Ece, 28 Ocak 2012’de İstanbul’da kızının evinde kalp yetmezliği nedeniyle yaşama veda etti.
JALE İNAN (1914-2001): İlk Türk kadın arkeolog olan Jale İnan, 1914 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Jale İnan lise öğrenimini Erenköy Kız Lisesi’nde tamamladı. Babası, Türkiye’nin ilk arkeologlarından Aziz Ogan’dır. Babasının mesleki gezilerine katılarak arkeoloji ile genç yaşta tanıştı. Aleksander von Humboldt Vakfı’nın bursu ile arkeoloji okumak üzere 1934 yılında Almanya’ya gitti. Bir yıl sonra da Türkiye Cumhuriyeti devlet bursunu kazandı. 1935-1943 yılları arasında klasik arkeoloji bilim dalında lisans ve doktora eğitimini Berlin ve Münih üniversitelerinde tamamladı. Yönettiği arkeoloji kazılarının yanı sıra yayımladığı kitaplar, Anadolu’nun Roma ve erken Bizans dönemi portreciliği konusundaki çok önemli başvuru eserleri arasına girdi. Uzun yıllar devam eden programlı kazılarla Perge ve Side antik kentlerinin gün ışığına çıkarılmasına emek vermiş; çıkarılan eserlerin sergilenmesi için Antalya ve Side müzelerinin kurulmasını sağlamıştır. 1995 yılında Türkiye Bilimler Akademisi’nin şeref üyesi olan İnan, 2001 yılında, 87 yaşında hayatını kaybetti.
REFET ANGIN (1915-2010): 18 Mart 1915 Çanakkale doğumlu olan Fatma Refet Angın, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk kadın öğretmeniydi. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan sonra Gelibolu’da açılan iki okuldan biri olan Cumhuriyet Okulu sınavını kazanarak okula üçüncü sınıftan başladı. Babası bir Kuvayı Milliye üyesiydi. Mustafa Kemal’in arkasından Anadolu’ya gidip orta cephede üç yıl savaşmıştır. Angın, 20-25 Eylül 1937 tarihleri arasında yapılan İkinci Türk Tarih Kongresi’nde delege olarak bulunuyordu. Kongreye katılan Atatürk, Angın’ı görür görmez hatırlar. Angın, Gelibolu Ortaokulu, Biga Ortaokulu, Bursa Kız Lisesi’nde tarih öğretmenliği yaptıktan sonra Antakya Kız Meslek Lisesi müdürü oldu. Hasanoğlan Köy Enstitüsü Yüksek Kısım Şefliği; Gaziantep, Balıkesir ve Kız Meslek Lisesi müdürlüklerinde de bulundu. 1955-1975 yılları arasında Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi Müdireliği yaptı. Angın’ın öğrencileri arasında Uğur Mumcu da vardı. Angın İstanbul Rüştü Uzel Kız Meslek Lisesi ile Ortaköy Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi’nin kuruluş çalışmalarında bulundu. 12 Eylül askeri darbesinin ardından, 24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak belirlenmesiyle ilk öğretmenler gününde yılın öğretmeni seçildi. Angın, Yıldız Teknik Üniversitesi senatosunun 29 Haziran 2006 tarihindeki kararıyla onursal doktora unvanı aldı. Son günlerine kadar Milli Eğitim Bakanlığı Onursal Danışmanlığı görevini sürdürdü. Angın, 30 Ocak 2010’da yaşamını yitirdi.
MUAZZEZ ILMIYE ÇIĞ (1914): İlkokula Çorum’da başladı. Daha sonra ailece Bursa’ya taşındılar. Bursa’da özel bir okul olan Bizim Mektep’te Fransızca ve keman dersleri aldı. 1926’da sınavla Bursa Kız Muallim Mektebi’ne (Bursa Kız Öğretmen Okulu) girdi. 1931 yılında mezun oldu ve babasının da öğretmenlik yapmakta olduğu Eskişehir’e tayin oldu. Ardından 15 Şubat 1936 tarihinde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hititoloji Bölümü’ne kaydoldu. Nazi Almanya’sından Türkiye’ye iltica etmiş olan ve Ankara Üniversitesi’nde dersler veren Prof. Dr. Hans Gustav Guterbock’dan Hitit dili ve kültürü derslerini, Prof. Dr. Benno Landsberger’den Sümer ve Akad dilleri ve Mezopotamya kültürü derslerini aldı. 1940 yılında Ankara Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi Çiviyazılı Belgeler Arşivi’ne uzman olarak atandı. Aynı yıl Kemal Çığ ile evlenmişti. Müzede çalıştığı 31 yıl boyunca meslektaşı Hatice Kızılyay ve Dr. F.R. Kraus ile birlikte müzenin deposunda bulunan Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış on binlerce tableti temizleyip, sınıflandırıp numaralandırdı, 74 bin tabletten oluşan çivi yazılı belgeler arşivini oluşturdu, 3 bin tabletin kopyasını yapıp katalog halinde yayımladı. 1957’de Münih’teki Oryantalistler Kongresi’ne katıldı. 1960’ta Heidelberg Üniversitesi’nde altı aylık bir çalışma yaptı. 1965’te Roma’da sergilenen Hitit sergisini bu şehirden alarak Londra’ya götürdü. 1972’de emekliye ayrıldı. Prof. Dr. Kramer’in History Begins at Sumer adlı kitabını Türkçeye çevirdi ve kitap 1990’da “Tarih Sümerle Başlar” adıyla Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı. Kitabın çok ilgi görmesi üzerine 1993’te çocuklara yönelik Zaman Tüneliyle Sümerlere Yolculuk da dahil Sümer ve Hitit kültürlerini tanıtan 13 kitap yazdı.
MUALLA EYÜBOĞLU (1919-2009): Türkiye’nin ilk kadın mimarlarından Mualla Eyüboğlu, 13 Mart 1919’da dünyaya geldi. Üniversite eğitimini Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin (MSGSÜ) mimarlık bölümünde tamamlayarak 1942 yılında mezun oldu. O yıl akademiden mezun olan dört kadın mimardan biriydi. Köy Enstitülerinin kuruluşunda aktif rol aldı. 1947 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne asistan olarak atandı. Şehircilik ve yüksek matematik derslerinde asistanlık yaptı, Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nda seramik tarihi ve İstanbul Üniversitesi’nde arkeoloji bölümünde tasarı geometri dersleri verdi. Restorasyon alanına yönelen Eyüboğlu, 1959 yılında Rumeli Hisarı’nın restorasyonunda çalıştı. 1961-1971 arasında çalışma yaşamının en önemli işlerinden biri olan Topkapı Sarayı Harem Dairesi’nin onarımını yürüttü. 1976’da İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’ne atandı. Ayasofya türbeleri, Galata Mevlevihanesi ve II. Mahmud Türbesi onarımlarında çalıştı. 1983 yılında emekli oldu. 2003 yılında kendisiyle yapılmış bir röportajdan oluşan Hitit Güneşi Mualla Eyüboğlu Anhegger adlı bir kitap yayımladı. 16 Ağustos 2009’da yaşamını yitirdi.
Babıâli’nin Vasfiye ablası
VASFİYE ÖZKOÇAK (1923-2014): Türkiye’nin ilk kadın polis muhabiri, duayen gazeteci Vasfiye Özkoçak, 1923’te Tokat Zile’de doğdu. 1948’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Enstitüsü’nü, 1952’de de İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitiren ve aynı yıl Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlayan Özkoçak, istihbarat şefliğine yükseldi. Yazıişleri müdürlüğü teklifini kabul etmeyen Özkoçak, daha sonra kendi isteğiyle gazeteden ayrıldı. 1960 yılında Abdi İpekçi’nin çağrısı üzerine Milliyet gazetesine geçerek adliye muhabirliğinde bir “marka” oldu. Özkoçak, artık Babıali’nin “Vasfiye Ablası”ydı. Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanlığı ve daha sonra Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Balotaj Kurulu Başkanlığı yapan ilk kadın olan Özkoçak, Türkiye’nin Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun ilk kadın muhabiri olarak hep ilklere imza attı.
FERİHA SANERK (1923-2010): İlk kadın Emniyet müdürü olan Şerife Feriha Sanerk, 1923 yılında İzmir’de dünyaya geldi. Sanerk, İzmir ile Ankara’da yaşadı ve eğitim gördü. 1941 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne ilk kız öğrenci olarak girdi. Kaymakamlık kursunu bitirmesine karşın cinsiyeti nedeniyle kaymakam olma isteği geri çevrilince, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne başvurdu. Sanerk burada komiser muavini olarak göreve başladı. 1953 yılında Emniyet müdürü rütbesine yükselmesine karşın kadın olduğu için ataması gerçekleştirilmedi. Olayı yargıya taşıdı ve kazanarak aynı yıl göreve atandı. 1974 yılında emekliye ayrıldı.
YILDIZ MORAN (1932-1995): Yıldız Moran, Türkiye’nin akademik eğitim almış ilk kadın fotoğrafçısıdır. 24 Temmuz 1932’de İstanbul’da dünyaya gelen Moran, aynı zamanda sözlük yazarı ve çevirmendir. Moran, 1951 yılında Robert Kolej’den mezun olmuş ardından da Bloomsbury Technical College ile Ealing Technical College’da eğitimine devam etmiştir. Moran’ın bir röportajında anlattığına göre kendisine fotoğrafçılığa yönlendiren kişi Mazhar Şevket İpşiroğlu’dur. Moran, henüz 18 yaşında iken İngiltere’ye gitmiş ve burada Shakespeare Tiyatrosu’nun fotoğrafçısı John Vicker’den fotoğrafçılık üzerine eğitim almıştır. İlk fotoğraf sergisini 1953 yılında 21 yaşındayken Cambridge’de açmıştır.
İyi derecede İngilizce bilen Moran, Özdemir Asaf’a ait şiirleri İngilizce’ye çevirmiş, Türkçe-İngilizce sözlük alanında da çalışmalar yapmıştır. 1981 yılında eşi Özdemir Asaf’ı kaybetmiştir. 1982 yılında ise İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Fotoğraf Enstitüsü’nde onur üyesi olarak görev yapmıştır. Yıldız Moran’ın fotoğrafçılık üzerine verdiği eserleri genellikle Anadolu teması üzerinedir. 15 Nisan 1995 tarihinde İstanbul’da 62 yaşında yaşamını yitirdi.
LEMAN BOZKURT ALTINÇEKİÇ (1932-2001): İlk Türk kadın jet pilotu Leman Bozkurt Altınçekiç, aynı zamanda NATO kuvvetlerinin de ilk ve uzun zaman boyunca tek kadın jet pilotu olmayı başardı. Altınçekiç, 1932 yılında Sarıkamış’ta dünyaya geldi. Liseyi bitirdiği yıl Türkkuşu İnönü Tesisleri’nde planör eğitimi aldı. Hemen ardından Türkkuşu Motorlu Okulu’na öğretmen adayı olarak katıldı. 1954 yılında Silahlı Kuvvetler’e kadınların da alınmasıyla ilgili karar çıkınca İzmir Hava Harp Okulu’na başvurdu ve Ekim 1955’te burada eğitime başladı. Pervaneli uçaklarla eğitimini tamamlayarak 30 Ağustos 1957’de mezun oldu. Ağustos 1958’de Eskişehir’deki jet eğitim filosuna katıldı ve kısa sürede eğitimini başarıyla tamamladı. Kasım 1958’de jet pilotu brövesini taktı. Dokuz yıl süreyle F-84 ve T-33 jet uçaklarında uçtu. Kıdemli albay rütbesiyle Hava Kuvvetleri’nden emekli oldu. 4 Mayıs 2001 tarihinde İzmir’de hayatını kaybetti.
BAHRİYE ÜÇOK (1919-1990): Bahriye Üçok, 10 Mayıs 1919’da Trabzon’da doğdu. İlkokul ve ortaokul eğitimini Ordu’da tamamlayan Üçok, İstanbul-Kandilli Kız Lisesi’nden mezun oldu. Üçok, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin ortaçağ bölümünde eğitim aldı. 26 Ekim 1942’de Samsun Lisesi’ne tarih öğretmeni stajyeri olarak atandı. Yaklaşık iki sene sonra, 21 Aralık 1944’te ise Ankara’da bulunan 4. Ortaokulda tarih ve coğrafya öğretmenliği görevine atandı. 1953’te Ticaret Lisesi’nde görevlendirildi. 16 Kasım 1953’te Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam tarihi kürsüsüne asistan adayı olarak atanınca Ticaret Lisesi’ndeki görevinden ayrıldı. Üçok bu fakültenin ilk kadın öğretim üyesiydi. 28 Eylül 1954’te aday öğretim üyeliği bitti ve kadrolu asistan oldu. 1957 yılında doktorasını tamamladı. 1 Eylül 1961’de uzmanlık eğitimi alması adına Fransa’ya gönderildi. Bir sene sonra, 10 Eylül 1962’de ilahiyat fakültesindeki görevine geri döndü.
4 Aralık 1964’te, “İslam Devletlerinde Kadın Hükümdarlar” adlı eseriyle İslam Tarihi Kürsüsü’nde doçent unvanı kazandı. 1971 yılında Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından kontenjan senatörü seçildi ve böylelikle aktif siyasete atılarak altı yıl boyunca Cumhuriyet Senatosu divan üyeliği yaptı. Siyasi tercihini Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) yana kullanan Üçok, 1977’de CHP’ye katıldı. 12 Eylül’den sonra açılan Halkçı Parti’nin 1983’te kurucu üyesi oldu. Daha sonra 1983 seçimlerinde de bu partiden Ordu milletvekili olarak TBMM’ye girdi. 1986’dan itibaren Sosyaldemokrat Halkçı Parti üyesi oldu ve 1990 Eylül’ünde bu partinin parti meclisi üyesi seçildi. Kasım 1988’de televizyonda yapılan bir açık oturumda, “İslamda örtünmenin ve oruç tutmanın zorunlu olmadığı” açıklamalarından sonra tehditler almaya başladı.
Üçok, 6 Ekim 1990 günü Ankara’daki evine ulaştırılan ve gönderici olarak İlmî Araştırmalar Vakfı’nın göründüğü kitap paketini aldı. Paketi açmaya çalışırken içine yerleştirilmiş olan bomba patladı. Ağır yaralı olarak Hacettepe Tıp Fakültesi Acil Servisi’ne kaldırılan Üçok burada yaşamını yitirdi. Cenazesi 9 Ekim günü Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilmiştir. Cinayeti İslâmi Hareket adlı örgüt üstlendi. Ertesi gün gazetemizin yaptığı haberde olay şöyle aktarıldı:
“Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun’dan sonra türbana karşı tavrı ve laikliği savunmasıyla tanınan SHP Parti Meclisi Üyesi Bahriye Üçok da suikast sonucu öldürüldü. İstanbul’dan Ankara Çankaya’daki evine özel bir kargo şirketiyle yollanan kitap paketini açan Üçok, içindeki bombanın patlaması sonucu ağır yaralandı. İki kolu ve bir bacağı kopan Üçok kaldırıldığı hastanede ameliyata alınamadan öldü. Cinayeti İslami Hareket adlı örgüt üstlendi.”
TÜRKAN AKYOL (1928-2017): Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın bakanı Prof. Dr. Türkan Akyol, 12 Ekim 1928’de İstanbul’da doğdu. 1944 yılında girdiği İstanbul Erenköy Kız Lisesi’nden 1947 yılında mezun oldu. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girip tıp eğitimine başladı. 1953 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Dahiliye ve göğüs hastalıkları uzmanlığı alanında çalışmalar yaptı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi olarak 1965’te doçentlik, 1970’te profesörlük unvanlarını aldı. 1959-1962 yıllarında ABD’de araştırmacı, 1965’te Fransa’da ve sonra da Hollanda’da tıp eğitimi üzerinde kısa süreli çalışmalar yaptı.
31 Mayıs 1980’de Ankara Üniversitesi’ne rektör seçildi. Böylece Türkan Akyol, Türkiye’deki ilk kadın rektör oldu. 1982 yılında çıkarılan YÖK Kanunu’na en yüksek seviyede olan bir akademik görevli olarak karşı çıktı. Bu nedenle YÖK’ün onayı ile rektörlük görevinden istifa etti. Tekrar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki öğretim üyeliği görevine döndü. Erdal İnönü’nün daveti ile 1983 yılında Sosyal Demokrasi Partisi’nin (SODEP) kurucuları arasına katıldı ve bu partinin genel başkan yardımcılığı görevini yapmaya başladı. 3 Kasım 1985’te Halkçı Parti ve Sosyal Demokrasi Partisi’nin birleşmesi ile kurulan Sosyal demokrat Halkçı Parti (SHP) kadrolarına da katıldı. 29 Kasım 1987’de 18. dönem milletvekilliği seçimlerinde İzmir milletvekili seçildi. Bu dönem sonunda milletvekilliğinden ayrılıp tekrar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyeliği görevine döndü.
Türkan Akyol, 22 Şubat 1992’de Erdal İnönü’nün başkan yardımcısı olduğu 49. Demirel hükümetinde (kadın işlerinden sorumlu) devlet bakanı olarak dışarıdan atandı. 1993’te Cumhurbaşkanı Turgut Özal ölünce daha önce koalisyonda başbakan olan Süleyman Demirel cumhurbaşkanı seçildi. Tansu Çiller’in 50. hükümeti DYP-SHP koalisyonu olarak kuruldu. Türkan Akyol dışarıdan girip SHP milletvekili olarak devlet bakanı olarak 27 Temmuz 1994 tarihine kadar görev yaptı. 7 Eylül 2017’de tedavi gördüğü Hacettepe Üniversitesi hastanesinde 88 yaşında yaşama veda etti.
FİLİZ DİNÇMEN (1939-): Türkiye’nin ilk kadın büyükelçisi Filiz Dinçmen, Ankara Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra; 1960 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. 1961-1965 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı Birleşmiş Milletler Dairesi 3. ve 2. kâtipliği görevlerinde bulunan Dinçmen, Ağustos 1965 yılında Birleşmiş Milletler New York Ofisi’nde 2. sekreter ve daha sonra da 1. sekreter görevlerine getirildi. 1968-1970 yılları arasında Türkiye’nin Tahran Konsolosluğu’nda görev alan Dinçmen, daha sonra değişik ortak pazar görevlerinde bulundu. Dinçmen, 1982 yılında Hollanda Lahey büyükelçiliği görevine getirilerek Türkiye’nin ilk kadın büyükelçisi unvanını aldı. Dinçmen 1984 yılında Strasbourg’da Avrupa Konseyi Türkiye Daimi Temsilcisi oldu. 1988 yılında Çok Taraflı Siyasi İşler genel müdürü, 1989 yılında bakanlığın ilk kadın müsteşar yardımcısı ve 1991 yılında bu görevine ek olarak Dışişleri Bakanlığı sözcüsü oldu. 1993-1997 yılları arasında da Avusturya büyükelçiliği yaptı. 1997-2001 yılları arasında TBMM başkanı başmüşaviri olarak görev yapan Dinçmen, 2001-2004 yıllarında Vatikan Büyükelçiliği’nde bulundu.
LALE AYTAMAN (1944-): Türkiye’nin ilk kadın valisi Lale Aytaman, İstanbul Avusturya Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1962 Phoenix, Arizona’da AFS öğrenci değişimi programına katıldı. İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu ve Hamburg’da Alman dili ve edebiyatı doktorası yaptı. Ankara Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak Almanca dersler verdi. 6 Temmuz 1991 tarihinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Muğla valiliği görevine getirildi ve bu görevi 1995 yılına kadar sürdürdü. Muğla Üniversitesi’nin kurulması ve çevreye yönelik faaliyetleri ile öne çıkan Aytaman, 1995 yılında ANAP’tan Muğla milletvekili seçildi. TBMM Kadının Statüsünü Araştırma Komisyonu başkanlığı yaptı. TBMM, ANAP Grup Yönetim Kurulu üyeliği ve ANAP Merkez Karar Yönetim Kurulu üyeliklerine seçildi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ve Batı Avrupa Birliği Milli Heyet üyeliği yaptı. AKPM’de bir komisyon başkanlığına seçilen ilk Türk milletvekili olarak “Çevre, Yerel ve Bölgesel Yönetimler Komisyonu” başkanlığı yaptı. Halen AKPM onur üyesidir.
NURCAN AKAD (1954-): 1954 yılında Eskişehir’de dünyaya gelen Nurcan Akad, Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmenidir. Akad, gazeteciliğe Nokta dergisinde ekonomi muhabiri olarak başladı. Ardından aynı derginin Ankara bürosunda istihbarat şefi olarak görev aldı. 1987 yılında Hürriyet’in Ankara ekibine katıldı. Gazetedeki yönetim değişikliği üzerine istifa etti ve Güneş gazetesine geçti. Güneş’te serbest muhabir ve ardından Ankara temsilcisi olarak görev aldı. Gazetenin yaşadığı finansal güçlük nedeniyle gazetenin sahibi Asil Nadir tarafından, tüm editöryel kadro ve matbaa işçileri ile birlikte tazminatsız işten çıkarıldı. 1992 Ocak ayında İstanbul’a, Hürriyet gazetesi haber müdür yardımcısı olarak döndü. Hürriyet’te sırasıyla haber müdürü, yazıişleri müdürü ve haber koordinatörü görevlerini üstlendi. Temmuz 2002’e Akşam gazetesinin genel yayın yönetmeni oldu. Ekim 2004’te Akşam’dan istifa etti, Milliyet gazetesinde yayın danışmanı görevini üstlendi.
NESRİN OLGUN (1957-): 1957 yılında doğan Nesrin Olgun, Manş Denizi’ni yüzerek geçen ilk Türk kadınıdır. Yedi yaşında yüzmeye başlayan Olgun, kariyeri boyunca çeşitli başarılar ve dereceler elde etti. 1979 yılında Ankara Gazi Eğitim Ensitüsü Beden Eğitimi Bölümü’nü bitirdi. 28 Ağustos 1979’da Manş Denizi’ni 15 saat 47 dakikada yüzerek geçti. Bu başarısıyla, Manş Denizi’ni geçen ilk Türk kadını oldu. 2015’te aynı güzergâhı yeniden geçti.