Bulgaristan’da doğan Yıldız Çankaya, Türklere uygulanan asimilasyon politikası sonrası 1989 yılında annesi Sabiha Çankaya ile birlikte trenle Türkiye’ye geldi. Annesi ile birlikte Ankara’da yaşamaya başlayan Yıldız Çankaya, 1 ay sonra arkalarından gelen babası, ağabeyi ve ablası ile buluştu.
Yıldız Çankaya, aynı yıl küçük yaştan bu yana balerin olma hayalini gerçekleştirmek için Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nın sınavlarına hazırlanmaya başladı.
Sınavda başarılı olan Yıldız Çankaya, konservatuvardan 1995 yılında mezun oldu. Yıldız Çankaya, daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Modern Dans Bölümünü kazanarak, mezun oldu.
Ardından sanat yönetmeni olarak çalışmaya başlayan Yıldız Çankaya, 2007 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Devlet Halk Dansları Topluluğunda sanat yönetmeni olarak işe başladı. Çankaya’nın eserleri, yıllardır Ankara’da beğeniyle izleniyor.
‘EVİMİZ HER ZAMAN BASILIYORDU’
Yıldız Çankaya, Bulgaristan’ın Rusçuk şehrinde doğduğunu, Türkiye aşığı bir ailenin çocuğu olduğunu belirterek o günleri şöyle anlattı:
“Evimiz her zaman basılıyordu, taranıyordu, aranıyordu. Babam o dönem, isimlerimizin değiştirileceğini çok önceden fark etmişti. Bizi Türkiye’ye ulaştırmak için uğraşıyordu. Elçiliklerle görüşüyor ve her seferinde de yakalanıp bir kampa gönderiliyordu. Türkiye’ye gitmek için çabalıyorduk. 1989 yılında ülkemize kavuşabileceğimizi öğrenince farklı bir göç hikâyesi başladı. Bir saat içinde alınan bir kararla, annemle ben bir trene doğru koşmaya başladık. Babam, ağabeyim ve kız kardeşim orada kaldı. Türkiye’ye giden bir tren vardı; ama aslında kimse tam olarak nereye gittiğini bilemiyordu. Ben o zaman 16 yaşındaydım.”
‘YAŞADIĞIMIZ ZORLUKLARI DÜNYAYI DUYURMAK İSTİYORDUM’
Yıldız Çankaya şöyle devam etti:
“Hayalim her zaman Türkiye’ye gidip konservatuvarda bale bölümünü okumaktı. Tren yolculuğu uzun sürdü; ama ben çok meşguldüm. Çünkü, prova yapıyordum.
‘Af edersiniz konservatuvar nerede var’ diye devamlı prova yapıyordum. Trenden iner inmez bunu soracaktım. Çünkü hayalim her zaman Türkiye’ye gidip Başkentte, konservatuvarda bale bölümünü okumaktı. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı bale bölümünü kazandım.
Sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Modern Dans Bölümünü bitirdim. Bayrağın olmadığı yerde, Türk olmanın ne kadar zor olduğunu ve özgürlüğümüzün olmadığını yaşadık. Öyle bir yerden geldiğimiz için, yaşadığımız zorlukları sanatımla ifade etmek istiyordum.
Bir şekilde bunu dünyaya duyurmak istiyordum. Dünyanın dört bir yanında Türklerin olduğunu, bizim gibi duygular içinde olduklarını bildiğimiz soydaşlarımızla, daha sıkı köprüler kurabileceğimizi biliyordum. Çünkü biz bunu duygusal olarak yaşıyorduk. Yaptığım işi de en iyi şekilde yaparak oralara ulaşmak istiyorum. Sonra gerçekten de hayat bana bu imkanları sunmaya başladı.”
‘HÜRREM SULTAN’I 77 BİN KİŞİ İZLEDİ’
Sahneye koyduğu eserlerden bilgi veren Yıldız Çankaya şöyle konuştu:
“2003 yılında Hürrem Sultan’ı seyirciyle buluşturduk. Oldukça da ilgi gördü. 24 gösterimde 77 bin kişi izledi. 2010 yılında ‘Türkler’ diye bir eser sergiledim. Devlet Halk Dansları topluluğunda yaptığım ilk çalışmaydı. Türklerin Orta Asya’dan başlayıp Anadolu’ya kadar gelip sonra da Cumhuriyete kadar uzanan bir zaman tüneli şeklinde geleneksel danslarımız içinde anlatılan 90 dakikalık bir oyundu. 2014 yılında dönemin bakanı Sayın Mahir Ünal, 2015 yılında Çanakkale Destanı’nın 100’üncü yılının geldiğini ve bir ‘Çanakkale destanı yapalım’ diye karar verdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda pek çok kurum bir araya geldik. ‘1915 Bir Hilal Uğruna’yı sahneledik. Pek çok ilimizde de gösterimizi sergiledik. 2019’da Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100’üncü yıl dönümüydü, yine bana görev verildi. Samsun’da bu sefer 800 kişiyle, ‘1919 Bitmeyen Yolculuk’ adlı gösteriyi sahneledik.”
Kaynak: DHA