Almanya’nın Ranis kasabasındaki bir mağarada 1930’larda bulunan kemikler arasında bazı insan kemikleri de yer alıyordu. Zamanla bu mağarada 13 farklı kişiye ait kalıntılar keşfedildi.
Bu kemiklerin yaşları, son 10 yılda yapılan çalışmalarla belirlendi ve tahmini olarak 42 ila 49 bin yıllık arası olduğu keşfedildi.
Kemikleri bulunan insanların kim olduğuna ilişkin çalışmalar ise bulunan taş aletlere bakılarak tahmini olarak belirlense de Almanya ve İngiltere’deki araştırmacılar, DNA’ları inceleyerek kesin teşhis için çalışmalar yürüttü.
İngiltere’deki Reading Üniversitesi araştırmacıları, kemiklerin “homo sapiens” olarak bilinen modern insana ait olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmacılar, kemiklerin bir miktar, 40 ila 250 bin yıl önce yaşayan neandertal insanı DNA’sı içerdiğini de keşfetti.
Hayvan kemikleri ve erken insan beslenmesi konularında çalışmalar yürüten Reading Üniversitesi araştırmacısı Dr. Geoff Smith de çalışmaya katılan akademisyenler arasında yer aldı.
Smith yaptığı açıklamada, Ranis’te bulunan kemiklerin bilim dünyası için ne anlama geldiğini ve Avrupa’daki en eski modern insanlara ilişkin hangi bilgileri verdiğini anlattı.
“Modern insan, Avrupa’nın içlerine düşündüğümüzden daha eski tarihlerde geldi”
Smith, 1930’larda yapılan kazılarda bulunan taş aletlerin, modern insanla neandertaller arasında etkileşimin olduğu bir geçiş dönemine işaret ettiğini söyledi.
Bu aletlerin modern insanlar tarafından üretilen eşyalar olduğunu aktaran Smith, araştırmaların bu aletleri kimin ürettiği üzerine yoğunlaştığını ifade etti.
Smith, Lincombian-Ranisian-Jerzmanowician (LRJ) olarak anılan taş aletlerin modern insanlara aitse Avrupa’daki ilk modern insan hareketliliğini, neandertallere aitse “homo sapiens” olarak bilinen bu tür insanlara etkisini incelemek için önemli olduğunu anlattı.
Araştırmalar sonucunda ilk kez kemiklerin yaşına ait çok net tarih aralığı verebildiklerini belirten Smith, şunları kaydetti:
“DNA incelemesine göre, bunlar modern insanlar. Ne yediklerine bakarak nasıl davrandıklarını biliyoruz. O bölgede kısa süre yaşamış küçük bir gruptu. Hayvan DNA’larına bakarak söyleyebileceğimiz heyecan verici ve en önemli şey ise havanın çok soğuk olduğu. Bugünden 7 ila 10 derece daha soğuktu. Bu bizim daha önce düşünmediğimiz bir şeydi. Erken modern insanın Avrupa’ya, iklim daha sıcakken geldiğini düşünüyorduk ancak bu insan grubu yarı Arktik iklimde buradaydı ve bu da onların bu iklim şartlarına ve soğuğa adapte olabildiklerini gösteriyor. Bu küçük insan grubu, Avrupa’nın içlerine geçmişte düşündüğümüzden daha eski tarihlerde girmişti.”
Smith, Bulgaristan’da bulunan 43 bin yıllık insan kalıntılarının Avrupa’daki en eski modern insan zannedilirken, oradan yüzlerce kilometre içeride ve kuzeyde Almanya’daki buluntuların bu tarihi daha geriye götürdüğünün altını çizdi.
Avrupalı ilk modern insan Afrika kökenli
Smith, Avrupa’daki en eski modern insanın genlerinde “neandertal” genleri bulunduğuna da dikkati çekti.
İki tür insan arasında bir birleşme yaşandığını ancak bunun tarihinin, modern insanın Avrupa’ya gelişinden öncesine gittiğini söyleyen Smith, “İki türün karışması Avrupa dışında yaşandı. Nerede yaşandığı henüz bilinmiyor. Bu karışma sürecinin devam eden bir eylem mi yoksa bir noktada mı yaşandığını henüz bilmiyoruz ancak bu karışma da bizim için bir sürprizdi” dedi.
Smith, Ranis’te kemikleri bulunan insanların Afrika’dan geldiğini bildiklerini belirterek, “DNA incelemesinde de bunu kanıtladık. İncelemeler bize bu insanların koyu tenli, koyu saçlı ve koyu gözlü olduklarını gösteriyor. Bu da Afrika kökenli olduklarına işaret ediyor” ifadelerini kullandı.
Ranis’te kalıntıları bulunan insanların soyunun ise devam etmediğini vurgulayan Smith, “Bu erken homo sapiens grubu, Avrupalı herhangi bir grupla aynı DNA’yı paylaşmıyor. Daha sonra gelen gruplarla da aynı DNA’yı paylaşmıyor. Bu da bu grubun soyunun tükendiğini ya da genetik olarak daha sonra gelen gruplara etki etmediklerini gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.
Bu durumu “başarısız göç” olarak nitelendiren Smith, bunun nedeni olarak ise grubun küçük olmasını ya da dağılarak etkili bir nüfusa ulaşamamasını gösterdi.
Smith, Ranis’te birkaç nesil boyunca kalan insanlar için “Soy ağacımızın kayıp kolu” ifadelerini kullanırken, Bulgaristan’da örneği bulunan modern insanların akrabalarının Asya’nın doğusunda keşfedildiği bilgisini paylaştı.
“Ranis’teki modern insan, neandertaller gibi yiyor, onlar gibi avlanıyordu”
Aynı zamanda hayvan kemiklerini inceleyen (Zooarkeolog) Smith, Ranis’teki hayvan kalıntılarına ilişkin bilgiler de verdi. İnsan kemiklerinin bulunduğu mağarada kurt ve ren geyiği kalıntılarının keşfedildiğini anlatan Smith, bu hayvanların da iklime adapte olduğunu ifade etti.
Mağaranın etçil hayvanlar tarafından kullanıldığını, insanların ise çok soğuk havalarda kısa süre burayı kullandığını kaydeden Smith, grubun sürekli hareket halinde olduğunu dile getirdi.
Smith, insanların neandertallerle aynı şeyleri yediklerini ve bunun da DNA incelemelerinde ortaya çıktığını söyleyerek, bu benzerliğin sebeplerinin araştırılması gerektiğini kaydetti.
Aynı tarihlerde yaşayan neandertal ve modern insan arasındaki benzerlik ve farkları da sıralayan Smith, şunları dile getirdi:
“Bunları söyleyecek kadar modern insana ait kazı yapamadık. Bunlar hala incelediğimiz konular. Ranis’e bakarsak modern insan, neandertaller gibi avlanıyor, onlar gibi yiyor ve benzer davranışları var. Bulgaristan’daki bulgulara baktığımızda ise modern insanın, neandertallerin aksine etçil ve otçul hayvanların kemiklerini alet, takı ve mücevher yapımında kullandığını görüyoruz. Coğrafi olarak büyük mesafeye rağmen sosyal temas var mı bilmiyoruz ve araştırmamız gerekiyor. Reading Üniversitesi olarak da bunu araştırıyoruz. Avrupa’daki ilk modern insanın davranışı nasıldı? Neandertal grupla nasıl bir arada yaşadılar?”
Smith, iki grup arasında bilgi alışverişi olduğunu ancak bir tarafın diğerine bir şeyler öğreterek geliştirdiği gibi bir durumun olmadığına da değindi.
Araştırma sonuçları bilim dünyası için yeni başlangıç noktası
Bulguların bilim dünyasında yaptığı değişikliklerden de söz eden Smith, artık daha küçük örneklerden daha fazla genetik, moleküler ve proteinlerle ilgili bilgiler edinmenin araştırmalara önemli etki edeceğini ifade etti.
Ayrıca yeni bulunan materyaller dışında müzelerde yer alan eserlerin ve kalıntıların da yeniden incelenebileceğini vurgulayan Smith, modern insanla neandertallerin aynı dönemde, aynı yerlerde yaşadığının belirlenmesiyle modern insana ait yeni bilgilerin literatüre girdiğini söyledi.
Smith, bunların başında daha soğuk şartlara modern insanın ayak uydurabilmesinin geldiğine işaret etti.
Modern insanın tahmin edilenden daha soğukta göç edebildiğinin ortaya çıktığını vurgulayan Smith, “Sonucunda başarısız oldular ancak bu bize yeni başlangıç noktası veriyor. Homo sapiens hemen yayılmadı. Görünüşe göre daha geniş zaman içinde küçük gruplar vardı. Bu zaman dilimini anlamaya çalışmak, çok heyecan verici ve ilginç” dedi.