ARES Tersanesi ve Meteksan Savunma tarafından yaklaşık üç yıl önce başlatılan araştırma-geliştirme çalışmaları sonunda Antalya’da üretimine başlanan Türkiye’nin ilk silahlı insansız deniz aracının prototip üretimi tamamlandı. Denize indirilerek mavi sularda tecrübe seyirlerine başlayan SİDA, AA ekibi tarafından görüntülendi.
Yerli ve milli savunma sanayi açısından “heyecan verici” olarak nitelenen SİDA, üstün yetenekleriyle dikkati çekiyor. Türkiye’nin deniz gücüne büyük katkı sağlaması planlanan SİDA, 400 kilometre seyir menzili, saatte 65 kilometre sürati, milli kriptolu haberleşme altyapısı, gündüz ve gece görüş kabiliyetine sahip.
Gelişmiş kompozit malzemeden üretilen SİDA, keşif, gözetleme ve istihbarat, su üstü harbi, asimetrik harp, silahlı eskort ve kuvvet koruma, stratejik tesis güvenliği gibi görevlerin icrasında karadan mobil araçlarla ve karargah komuta merkezinden veya yüzer platformlardan kullanılabilecek.
Araç, milli füze sistemleri üreticisi ROKETSAN’ın ürünleri 4’lü lazer güdümlü füze Cirit podu ve 2’li Lazer Güdümlü Uzun Menzilli Tanksavar Füze Sistemi (L-UMTAS) lançeri ile de donatıldı.
Testlerden başarıyla geçti
ARES Tersanesi Genel Müdürü Utku Alanç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçen yıl üretim faaliyetlerine başladıklarını, prototipi tamamlayarak denize indirdiklerini ve yoğun test faaliyetlerine tabi tuttuklarını söyledi.
Uzaktan komutalı ya da otonom olarak hareket edebilen aracın test faaliyetlerini de başarılı şekilde tamamladığını aktaran Alanç, “Silahlı insansız deniz aracımız, prototip botuyla tamamıyla operasyona hazır. Simülasyon atışlarımız da gayet başarılı şekilde tamamlandı, önümüzdeki günlerde harp başlıklı gerçek füze atışlarıyla bu projeyi noktalamış olacağız.” diye konuştu.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından üretilen Aksungur Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA), yeni bir başarıya daha imza attı.
TUSAŞ’tan yapılan açıklamaya göre, gündüz ile gece istihbarat, gözetleme, keşif ve taarruz görevlerini EO/IR, SAR ve SIGINT faydalı yükleri ve çeşitli havadan yere faydalı yüklerle icra eden, orta irtifa uzun havada kalışlı İnsansız Hava Aracı Sistemi AKSUNGUR, ilk kez attığı 340 kilo ağırlığındaki KGK-SİHA-82 ile 30 kilometre menzildeki hedefi başarıyla vurdu.
HABERE GİT
“KABİLİYET KAZANALIM DERKEN, DÜNYA REKORU KIRDIK”
Türkiye’nin yerli insansız hava araçlarının gaz tribün ihtiyacına yönelik geliştirdiği TJ90 Turbojet motorun ardından eksenel kompresör teknolojisi ile de bir deneme motoru yapmak için yola çıktıklarını ifade eden TEI Genel Müdürü Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit, “Hedeflerimiz aslında hem motor kabiliyetini geliştirmek hem de know-how (yapabilme bilgisi) kazanmaktı. Ekibimiz bu işi öğrensin diye düşündük. Vizyon olarak bu fikri belirledikten sonra, yapacağımız bu öğrenme motoru ‘devletimizin bir işine yarasın’ dedik. Roketsan Genel Müdürü ile yaptığımız konuşmada, ‘Sizin bu güç sınıfında bir motora ihtiyacınız olur mu?’ diye sordum. Donanmamızın kullandığı orta menzilli gemisavar füzelerinin raf ömürleri 5-6 yıla kadar dolacak ve devletimiz bunları yenileyecek. Siz o zamana kadar bu motoru geliştirirseniz biz de roketleri yaparız’ fikrinden ortaya çıktı. Yaklaşık 2,5 yıl içinde prototipimiz bitmişti ve ön denemeler başlamıştı. Geçen sene haziran ayında da Sayın Bakanımız Mustafa Varank geldiğinde çalıştırma testini de yaptık” dedi.
“DÜZ BEYAZ KAĞITTAN MOTOR GELİŞTİRMEK, REKOR BİR HIZ”
Üretilen ilk yerli ve milli gemisavar füze motoru TEI-TJ300 Turbojet’in füze sınıfında küçük bir motor olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akşit, deneme motoruyla gelen dünya rekorunu ise şöyle anlattı:
“Çap olarak 23-25 santim aralığında bir motor sınıfı. Bizim motorumuz 24 santim çapa sahip ve bu aralığın tam ortasına oturuyor. Geliştirmemizle birlikte 1342 Newton güce kadar çıktık, daha da yukarı çıkacağız inşallah. 23-25 santim çap sınıfında dünyada 4 üreticinin 4 değişik motoru var, biri de bizim ürettiğimiz motor. Diğer üreticilerin motorları 900 Newton ile 1250 Newton arasında güç üretiyor. Halbuki bizim motorumuz daha düşük olan 24 santim çapta 1340 Newton güce çıkmış vaziyette. Bu şu demek, daha küçük motordan daha fazla güç çıkartıyoruz. Teknoloji yarışındaki rekor buradan geliyor. Motorumuzu sonuna kadar zorlamış değiliz. Genel kanaatimiz, yaptığımız testlerde bunu 1500’e kadar zorlayabileceğimiz yönünde. İnşallah ileride kendi rekorumuzu tekrar kırarak yukarıya doğru taşımayı planlıyoruz. Bu projede biz biraz hızlı yürüdük. Normalde 2,5- 3 yılda sıfırdan, düz beyaz kağıttan motor geliştirmek bayağı rekor bir hız. Orada da bir rekor kırdık diyebilirim. Ekibimizin ellerine sağlık.”
“2 YIL İÇİNDE SERİ ÜRETİM BAŞLAYACAK”
TEI-TJ300 Turbojet’in 2 yılda seri üretime geçeceğini anlatan Prof. Dr. Akşit, hazır raf ürünleri olan kabloları dışında motorun tamamen Eskişehir tesislerinde tamamlandığını söyledi. Motorun sınırlarını daha da zorlamayı planladıklarını ifade eden Akşit, “Nerelere kadar yükseltebiliriz, bu güç seviyesinde kaç saate kadar dayanabilir? Bunu zorlayacağız. Ne kadar yerli ne kadar milli bir motoruz? Bir kere tasarımı tamamen bize ait. Bütün tasarımı, geliştirmesi, mühendisinden teknisyenine kadar TEI’deki bütün ekibimize ait. Hepsinin ellerine sağlık. Tamamen milli olarak geliştirdiğimiz bir motor. Üretiminde ise hazır raf ürünleri olan kabloları dışında motorun her şeyini burada ürettik. Burada derken sadece TEI’nin içini kastetmiyorum. Şu anda TEI olarak biz 100 saat kendi atölyemizde iş yapıyorsak 50 saatte dışarıya iş veriyoruz. Bunu sistematik olarak yapıyoruz ki hem dışarıdaki küçük sanayicilerimiz gelişsinler, onlar da para kazansın, hem bizim maliyetlerimiz düşüyor” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE’YE KATKISI 40 MİLYON DOLAR OLACAK”
TEI-TJ300 Turbojet’in yurt dışından alımları durduracağını ve Türkiye’ye 40 milyon dolarlık bir katkı sağlayacağını belirten Akşit, “Bu motor ne kadarlık bir füzenin ithalatına mani olacak? Eğer biz bu motoru yapmazsak, ihaleye çıkacaklar ve bir başka ülkenin bir başka ürününü alacaklar. Biz Roketsan ile beraber aynı sınıfta bu ürünü geliştirdik. Bizim tahminimiz, ekonomimize ilk etapta 30-40 milyon dolarlık bir katkısının olacağını düşünüyoruz. Tabi ki ileriki zamanlarda füzenin başarısına göre yurt dışı satışları ile bu artacaktır. Ama geliştirmek için harcanan paraya göre kıyas kabul etmez. Katma değeri çok yüksek teknolojik ürünler” diye konuştu
TÜBİTAK desteğiyle üretilen TEI-TJ300, orta menzilli gemi savar füzede kullanılmak üzere tasarlandı. Ayrıca farklı birçok platformda da kullanılabilecek. TEI-TJ300 motoru, fiziksel boyutuna rağmen 1300 Newton itki veren ve yaklaşık 400 beygire yakın güce sahip. Türkiye’de özellikle hava araçlarının güç sistemlerinde en önemli altyapısı olarak kabul edilen motorun, yurt dışı bağımlılığını da ortadan kaldırması hedefleniyor. Ayrıca motorun testleri de yerli ve milli imkanlarla kurulan yeni test odalarında yapılıyor.
REKORU BAKAN VARANK AÇIKLAMIŞTI
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, TEI Eskişehir tesislerinde tamamen yerli ve milli imkanlarla üretilen orta menzilli gemisavar füze motoru TEI-TJ300 Turbojet’in yapılan testlerde 240 milimetre çapla 1342 Newton itme gücüne ulaştığını açıklamıştı. Sosyal medyadan motor test görüntülerini paylaşan Bakan Varank, bunun dünya rekoru olduğunu ifade ederek, “TÜBİTAK desteğiyle geliştirilen Türkiye’nin ilk Orta Menzilli Füze Motoru TEI-TJ300, 240mm çap ile 1342N itki kuvvetine ulaşarak sınıfında dünya rekoru kırdı. TEI-TJ300, hava, deniz ve kara savunma sistemlerine uygulanabilecek” ifadelerini kullandı.
İŞTE ATIŞIN GÖRÜNTÜLERİ
Cobra II 4×4 zırhlı ürün ailesi, Türkiye’de ve dünyada 15 ülkede görev alan Cobra ürün ailesinin yeni modeli olarak tasarlandı, geliştirildi ve 2013’te Otokar ürün gamına eklendi.
Kullanıcıların farklı görev ihtiyaçlarına uygun olarak Cobra II, Cobra’ya kıyasla daha yüksek taşıma kapasitesine ve daha geniş bir iç hacme sahip olarak tasarlandı. Yüksek hareket kabiliyetine sahip Cobra II, tıpkı Cobra gibi farklı görevler için modüler bir yapı ile sunuldu.
Otokar, Cobra ile elde ettiği başarıyı ailenin yeni üyesi Cobra II ile pekiştirdi. Cobra II kısa sürede başarılı performansıyla kullanıcıların beğenisini kazandı; Türkiye’nin yanı sıra ihracat pazarlarında da tercih edilen bir araç oldu.
Araştırma ve geliştirme çalışmalarını sürdüren Otokar, son olarak modüler yapıdaki Cobra II aracının güncel ve gelecek tehditlere karşı “mayına karşı korumalı araç” (MRAP) versiyonunu geliştirip ürün ailesine ekledi.
Yeni nesil mayına karşı korumalı bir araç olan Cobra II MRAP, kullanıcıların yüksek balistik ve mayın koruma ile yüksek taşıma beklentilerini bu sınıf araçlardan farklı bir hareket kabiliyetiyle sunuyor.
Riskli bölgelerde yüksek beka
Otokar’ın kara araçlarındaki 35 yıla yaklaşan tecrübesinin ve bilgi birikiminin yansıtıldığı Cobra II MRAP, riskli bölgelerde yüksek beka kabiliyeti sağlıyor. Mürettebata balistik, mayın ve el yapımı patlayıcı tehditlerine karşı üstün koruma sunuyor.
Cobra II MRAP, Cobra II ile benzer hareket ve konfor parametrelerini koruyarak söz konusu tehditlere karşı güvenli bir kullanım sağlıyor. Araç tabanındaki mayın kalkanı sayesinde üstün mayın koruması, yüksek modüler yapı ve servis edilebilirlikten kayıp yaşanmadan sunulabiliyor.
Yüksek harekat kabiliyeti, düşük silüet
Cobra II MRAP’ta, 32 binden fazla aracı 35’ten fazla ülkede kullanılan Otokar’ın farklı arazi ve iklim koşullarında elde ettiği birikimin yansımaları bulunuyor.
Dünyadaki benzer mayına karşı korumalı araçlara kıyasla Cobra II MRAP, ağırlık merkezinin alçak olması sebebiyle sadece stabilize yollarda değil, arazide de üstün bir hareket kabiliyeti ve eşsiz bir yol tutuşu sunuyor. Cobra II MRAP’ın bağımsız süspansiyon sistemi, arazide üstün performans sağlıyor.
Araç, benzerlerine kıyasla daha düşük bir silüete sahip olduğu için daha az fark ediliyor.
Cobra II MRAP, tüm Otokar zırhlı araçları gibi modüler bir tasarıma sahip bulunuyor. Bu sayede farklı görevlere uygun bir platform olurken, kullanıcılara muharebe sahasında lojistik avantajlar sunuyor. Özel tasarımı, yüksek güvenilirlik, bakım ve onarım kolaylığı ve güç paketi, saha şartlarında bile komple ve hızlı montaj/demontaj yapılmasına imkan veriyor.
Modüler tasarımının yanı sıra sahip olduğu yüksek taşıma kapasitesi ve geniş iç hacim, Cobra II MRAP’a farklı silah sistemlerinin ve görev donanımlarının entegrasyonuna imkan veriyor.
Farklı yerleşim seçenekleri ile 11 kişiye kadar personel taşıma kapasitesine sahip araç, kullanıcı gereksinimlerine uygun olarak 3 veya 5 kapılı olarak yapılandırılabiliyor.
TÜRKİYE’NİN YENİ NESİL YERLİ SİLAHLARI
Gelişen teknoloji hayatımızın her alanına nüfus etmek ile birlikte silah endüstrisini de baştan başa yeniliyor. İşte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından kullanılan yerli teknoloji ürünü olan silahlar…
YERLİ MAKİNELİ TÜFEK SAR 762 MT SERİ ÜRETİME HAZIR
Yerli makineli tüfek SAR 762 MT testleri başarıyla geçti. Silah hızlı değiştirilebilir namlu ile kesintisiz atış yapabilecek. Asker ve polisin yeni gözdesi olacak. Özgün ve yerli makineli tüfek SAR 762 MT’nin seri üretimi için geri sayım başladı.
Yerli ve milli tüfek, Düzce’de üretilecek. SAR 762 MT’nin 4 ayrı modeli bulunuyor. Hızlı değiştirilebilir namlu ile kesintisiz atış kabiliyetine sahip.
Isınan namlu, yedek namluyla hızlı ve emniyetli şekilde değiştirilebiliyor. Böylelikle tüfek, ateş gücünden ödün vermeden muharebeye devam edebiliyor.
Bin 200 metreden uzun menzile sahip silahın ortalama ağırlığı ise 12 kilogram.
‘MAVİ VATAN’IN GÖZCÜSÜ SİDA DENİZE İNİYOR
Prototip üretimi tamamlanan ve “ULAQ” serisinin ilk platformu olan Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA) denize indirildi ve tecrübe seyirlerine başlandı.
SİDA, 400 kilometre seyir menziline, saatte 65 kilometre sürate, gündüz/gece görüş kabiliyetine, milli kriptolu haberleşme altyapısına sahip ve gelişmiş kompozit malzemeden üretildi. SİDA, keşif, gözetleme ve istihbarat, su üstü harbi, asimetrik harp, silahlı eskort ve kuvvet koruma, stratejik tesis güvenliği gibi görevlerin icrasında karadan mobil araçlarla ve karargah komuta merkezinden veya yüzer platformlardan kullanılabilecek.
Türkiye’nin ilk silahlı insansız deniz aracı ULAQ, milli füze sistemleri üreticisi ROKETSAN’ın ürünleri 4’lü lazer güdümlü füze Cirit podu ve 2’li Lazer Güdümlü Uzun Menzilli Tanksavar Füze Sistemi (L-UMTAS) lançeri ile donatıldı.
8 kilometrelik menziliyle sınıfının lideri konumundaki Cirit, kara ve deniz platformlarının yanı sıra helikopter, sabit kanatlı uçak ve insansız hava araçlarına (İHA) entegre edilebiliyor. Hassas güdümlü tanksavar füze sistemi L-UMTAS ise 8 kilometrelik menzili, lazer güdüm yeteneği ve zırh delici tandem harp başlığıyla sabit ve hareketli kara ve deniz hedeflerine karşı etkin bir silah sistemi olarak öne çıkıyor. Cirit ve L-UMTAS silah sistemleri, kara araçları, sabit platformlar ve deniz platformlarında da kullanılan ROKETSAN’ın stabilize taret sistemi ve gemi üstü ekipmanlarıyla birlikte ULAQ üzerinde yer alıyor. Deniz testlerinin tamamlanmasının ardından bu yılın ilk çeyreği sonunda atış testlerinin gerçekleştirilmesi planlanıyor.
SİDA’YI FARKLI ARAÇLAR İZLEYECEK
SİDA, farklı operasyonel harekat ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde füze sistemlerinin yanı sıra elektronik harp, jamming (karıştırma) gibi farklı tiplerde faydalı yükler ve farklı haberleşme ve istihbarat sistemleri ile donatılabilecek. Bununla birlikte, araç, kendisiyle eş veya farklı yapıya sahip diğer SİDA’larla operasyon yapma, İHA, SİHA, TİHA’lar ve insanlı hava araçları ile müşterek harekat kabiliyetlerine sahip olabilecek. Diğer yandan SİDA sadece uzaktan kontrol edilen bir insansız deniz aracı olmanın haricinde, yapay zeka ve otonom davranış özellikleriyle üstün ve çağın ilerisinde yeteneklerle donatılacak.
İnsansız deniz araçları alanında ARES Tersanesi ve Meteksan Savunma tarafından başlatılan projenin ilk fazı olan ve prototipi denize indirilen SİDA’nın ardından istihbarat toplama, mayın avlama, denizaltı savunma harbi, yangın söndürme ve insani yardım/tahliye amaçlı insansız deniz araçlarının da üretime hazır olacağı bildirildi.
SİDA’yı yaparken özellikle Ege ve Akdeniz’de görev yapmasını hedeflediklerini anlatan Alanç, “Ege’deki karasuları problemlerinde, çok sıklıkla yaşanan kayalık krizlerinde, bu alanlarda çok daha rahatlıkla görev yapabilecek ve radar imzası denilen düşman kuvvetleri tarafından görülmesi çok düşük olasılıklı olan bir bot. Adaların arkasını adeta bizim için ayrı bir göz olarak gözetleyebilecek, istihbarat toplayabilecek hem de güdümlü mermi angajmanı yapabilecek bir bot.” ifadelerini kullandı.
Türk mühendis ve işçisinin geliştirdiği MPT-76’da, 2016 yılında seri üretime başlandı. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) koordinasyonunda Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), Sarsılmaz ve Kale Kalıp tarafından üretilen çok sayıda tüfek güvenlik güçlerinin kullanımına sunuldu.
Teslimatlar sürerken sahadan alınan geri bildirimlerle ekipmanların daha etkin kullanmasına yönelik çalışmalara devam edildi. Bu kapsamda MKEK tarafından tasarlanan hafifleştirilmiş Milli Piyade Tüfeği MPT-76-MH’nin kalifikasyonu tamamlandı. Yapılan çalışmalarla tüfeğin ağırlığı 400 gramdan fazla hafifledi. Böylece tüfeğin ağırlığı yaklaşık 3 kilo 750 gram oldu.
SSB Başkanı İsmail Demir de Twitter hesabından konuya ilişkin olarak “Güvenlik güçlerimizin sahada ekipmanlarını daha etkin kullanmasına yönelik çalışmalarımız sürüyor. MKEK tarafından tasarlanan hafifleştirilmiş Milli Piyade Tüfeği MPT-76-MH’nin kalifikasyonu tamamlandı.” açıklamasında bulundu.
MPT-76, başlangıçta 4,2 kilogram ağırlığa sahip olarak geliştirildi. NATO standartları kapsamında soğuk, sıcak, kum, yağmur, çamur gibi ağırlaştırılmış ortamlarda 42 testi hatasız geçen MPT-76, eksi 40 ve 65 derecede, basınçlı su tehdidi altında ve balçıkta bile sorunsuz çalışıyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları doğrultusunda MKEK tarafından geliştirilen MPT-76, 7,62×51 milimetre NATO mühimmatlarını ateşleyebiliyor. Yarı ve tam otomatik modlarda, gaz piston hareketli döner başlı kilitlemeli mekanizmayla çalışan tüfeğin etkili menzili 600 metreye ulaşıyor.
MPT-76, beslemesini 20 mermi kapasiteli şarjörden sağlıyor. 406 milimetre uzunluğunda namluya sahip silahın, 12 kademeli ayarlanabilir dipçik tam açık konumdayken uzunluğu 1000 milimetre oluyor.
Roketsan’ın geliştirdiği uzun menzilli gemisavar füzesi Atmaca’nın seri üretime geçiş test faaliyetleri Sinop’ta gerçekleştirildi.
Test atışlarını, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal ve Vali Erol Karaömeroğlu da izledi.
Atışların ardından konuşan Oramiral Özbal, “Milli ürünümüz Atmaca dosta güven, düşmana korku salacak.” ifadesini kullandı.
Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir de Twitter hesabı üzerinden atış denemelerine ait görüntüleri yayınladı.
“KAHRAMAN ORDUMUZA HAYIRLI OLSUN”
Hedefin başarıyla imha edildiğini belirten İsmail Demir, “İlk milli gemisavar füzemiz #ATMACA, milli gemimiz TCG Kınalıada’dan atışında hedefi başarıyla imha etti. Emeği geçen herkesi kutluyorum. Kahraman ordumuza hayırlı olsun!” ifadelerine yer verdi.
MİLLİ FIRKATEYN ‘İSTANBUL’ DENİZE İNDİRİLDİ
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) tarafından yürütülen, STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ’nin ana yüklenici olduğu gemi inşa projesi İstanbul Tersane Komutanlığı’nda sürüyor.
İstanbul Fırkateyni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı törenle suyla buluştu.
Başkanlığın 2021 yılı savunma sanayi projeleri kapsamında inşası süren gemi denize indirildi.
Şirket, 2019 yılında SSB ile tedarik sözleşmesi imzaladı. Sözleşmeyle STM, geminin tasarımı, silah-elektronik sistemleri ve ana tahrik sistemi sorumluluklarını da kapsayacak şekilde ana yüklenici olarak görevlendirildi. ASELSAN ve HAVELSAN’ın ana iş ortakları olarak yer aldığı projede, 150’den fazla sistem için 80 civarında alt yüklenici görev yapıyor. Toplamda sözleşmeli ve sipariş emriyle çalışılan firma sayısı ise 220’yi buluyor.
GELİŞMİŞ ÖZELLİKLERİYLE GÖREV YAPACAK
İ Sınıfı Fırkateyn Sözleşmesi’nde, sistem ve sistem sağlayıcı firmalar geçmiş MİLGEM gemilerindeki firmalarla aynı olacak şekilde kurgulandı ve mevcut yerli firmalarla projeye başlandı.
Bu süreçte yapılan araştırma ve çalışmalarla, belirlenmiş teknik isterler ve performans olarak yabancı menşeli ürün/sistem isterlerini karşılayan yerli firmalar da takvim ve bütçe etkisi olmamak kaydı ve müşteri kabulüyle projeye dahil edilebiliyor.
Sistem tedariki yapılan 80 civarındaki alt yüklenicinin üçte ikisi yerli, üçte biri yabancı firmalardan oluşuyor.
İ sınıfı fırkateynler, gelişmiş hava savunma ve su üstü harbi, denizaltı savunma harbi ve karakol faaliyetlerinin icrasını yerine getirecek. Keşif ve gözetleme, hedef tespit, teşhis ve tanıma, erken ihbar görevleri ile üs ve liman savunması görevlerini gerçekleştirecek fırkateynler, gelişmiş denizcilik özellikleriyle tamamen milli imkanlarla tasarlandı. Fırkateyn, tek gövdeli deplasman tipi tekne formunda inşa ediliyor.
YÜZDE 75’İN ÜSTÜNDE YERLİLİK
Fırkateynin boyu 113 metre ve genişliği 14,4 metre . Yaklaşık 3 bin ton deplasmana sahip İ sınıfı fırkateyn, Ada sınıfı korvetlerden farklı olarak satıhtan havaya güdümlü mermi bulunduracak ve fırlatabilecek.
İ sınıfı fırkateyn, milli bir elektronik harp sistemine ve yeni nesil milli savaş yönetim sistemine, geliştirilmiş silah, radar ve sensörler ile muhabere ve seyir sistemlerine yüzde 75’in üzerinde yerli katkı payıyla sahip olacak.
Yerli tedarikçiler, geminin silah elektronik sistemleri ile gemi elektrik sistemi, yardımcı makine sistemleri (dizel jeneratör setleri, entegre platform kontrol ve izleme sistemi, KBRN üniteleri ile tespit ve teşhis sistemi, tulumbalar, valflar, elektrik güç sistemleri, kablolar, tablo ve panolar, hava kompresörleri, yangın söndürme sistemleri ve benzeri), gemide yaşam için gerekli ekipmanları (ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme sistemi, tatlı su üretim sistemi, yaşam mahalleri mobilya donatımları, servis mahalleri, sıcak su sistemi ve benzeri), gemicilik donanımları (dümen takımı, vasıta mataforası, ırgatlar, kaportalar, hangar kapısı, torpido kovan mahalleri, sancak iskelesi ve benzeri) gibi platform sistemlerinin tedarikini sağlıyor.
İ sınıfı fırkateynlerin ilki olan İstanbul Fırkateyni’nin 2023 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmesi hedefleniyor.
Geminin inşa ve donatımına ilişkin her türlü dizayn, mühendislik ve sistem-malzeme tedarik faaliyetlerine STM tarafından devam ediliyor.
SİLAHLI DRONE SONGAR ASKERİ KARA ARACINA ENTEGRE EDİLDİ
Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine giren “ilk milli silahlı drone” Songar, ilk kez bir zırhlı kara aracına entegre edildi.
ASİSGUARD tarafından özgün şekilde geliştirilen Songar’ın askeri kara aracına entegrasyonu da gerçekleştirildi. Otonom olarak insansız sürüş gerçekleştirebilen, gerektiğinde uzaktan kumanda edilebilen askeri kara aracına entegre edilen Songar, aracın üstün vuruş yeteneği kazanarak sahadaki başarısına katkı sunacak. Böylece kara aracına, güvenlik operasyonlarında hedefi önceden tespit ve imha etme konusunda önemli bir kabiliyet kazandırıldı.,
Songar silahlı drone sistemi sayesinde 4×4 askeri kara aracı havadan hedef bulma ve uzaktan silahlı operasyon yapabilme kabiliyetine sahip olacak. Askeri ve güvenlik amaçlı her türlü operasyonda hem gündüz hem gece etkin olarak görev yapan Songar, otonom iniş-kalkış yeteneğiyle asimetrik tehditlere müdahale için 7/24 hazır bekleyecek.
Songar’ın geliştirilmesinin ardından bir dizi çalışma yapıldı. Türk savunma sanayisinin yenilikçi sistemlerinden olan Songar’a otomatik makineli tüfekle bomba atar özelliklerinin eklenmesinden sonra TÜBİTAK SAGE’nin mühimmat sistemi Togan’ın entegrasyonu sağlandı. Böylece Songar, sahada daha güçlü ve maliyet etkin bir yapıya kavuşturuldu. Songar’ın kara aracına entegre edilmesiyle ürün geliştirme yol haritasında önemli bir aşama daha tamamlanmış oldu.
PUSU VE TEHDİTLERE KARŞI KORUMA SAĞLAYACAK
Askeri teknolojik sistem Songar, otomatik makineli tüfekle donatılarak 3 kilometre yarıçaplı bir menzil içinde görevini icra ediyor. Gerçek zamanlı görüntü aktarım sistemine sahip Songar, tekli veya çoklu drone sistemiyle hedef bölgenin belirlenmesi, tehdidi etkisiz hale getirme, operasyon sonrası hasar tespiti gibi kritik birçok görevi yerine getiriyor.
Songar, sınır ve sınır ötesi güvenlik operasyonlarında kara aracı entegrasyonuyla, pusu veya tehditlere karşı havadan yüksek sayıda mermi atımıyla ve gerektiğinde taarruz amaçlı olarak da etkin şekilde kullanılabilecek.
YERLİ VE MİLLİ TORPİDO PROJESİ ORKA İÇİN İLK ADIM ATILDI
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) öncülüğünde Deniz Kuvvetleri Komutanlığının hafif sınıf torpido ihtiyacını karşılamak için “324 milimetre Torpido Geliştirilmesi Projesi (ORKA)” başlatıldı.
SSB’den yapılan yazılı açıklamaya göre, ROKETSAN’ın ana yükleniciliğinde geliştirilecek “ORKA” ile bu alandaki dışa bağımlılık sona erecek.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının hafif sınıf torpido ihtiyacını karşılamak için başlatılan projenin imza töreni, SSB’de gerçekleştirildi. Törene, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir’in yanı sıra Milli Savunma Bakanlığı, SSB, ROKETSAN ve ASELSAN’dan temsilciler katıldı.
Projeyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığının envanterinde bulunan ve envanterine alınabilecek su üstü platformlar ile deniz hava araçlarından denizaltılara karşı kullanılacak ORKA torpido silah sistemi, yerli ve milli olarak geliştirilecek.
Hassas güdüm, navigasyon, gelişmiş arama ve hücum kabiliyetlerine sahip olacak ORKA, aldatma ve karıştırmaya karşı direnciyle hedef üstünde yüksek etkinlik sağlayacak.
ORKA Projesi’nde, ana yüklenici ROKETSAN’ın yanı sıra ASELSAN da ana alt yüklenici olarak yer alacak. ORKA, Mavi Vatan’ın korunmasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücüne milli bir unsur olarak güç katacak.
İNSANSIZ KARA ARACI’NIN ÖZELLİKLERİ BELLİ OLDU
Havelsan İnsansız Kara Aracı’nın (İKA) son halini sosyal medya hesabı üzerinden paylaştı. Paylaşım ile İKA’nın özellikleri belli oldu.
Azami hızı saatte 12 kilometre olan İKA, yüksüzken 450 kilogram ağırlığa sahip. Otonom sürüş ile görev kabiliyeti bulunan araç, tam donanımlıyken ise 650 kilogram ağırlığında.
‘DENİZALTININ BEYNİ’ KOMUTA KONTROL SİSTEMİ TESLİM EDİLDİ
SSB’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Yeni Tip Denizaltı Projesi kapsamında ilk iki denizaltının komuta kontrol sistemlerini tamamlayan Havelsan, 3. denizaltı olan Murat Reis’in de komuta kontrol sisteminin kurulumu ve detaylı testlerini tamamladı. Sistem, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına teslim edildi.
“Ayrıca 7’inci denizaltı diyebileceğimiz gerçek donanımlardan oluşan bir denizaltı komuta kontrol sistemi Havelsan’da konumlandırıldı. Bu sayede bu denizaltılarımıza yeni silah veya sensörlerin entegrasyonu gerekirse Havelsan tarafından komuta kontrol sisteminin yazılımları modifiye edilerek bu tesislerde gerçek donanımlar üzerinde test edilebilecek. Denizaltılarımıza monte edilecek komuta kontrol sistemi donanımları, yine Havelsan’ımızda bulunan Sistem Entegrasyon Laboratuvarı’nda bir araya getirilerek yoğun testlerden geçiriliyor ve daha sonra gerçek ortamına monte edilmek üzere denizaltıların inşa edildiği Gölcük Tersane Komutanlığına gönderiliyor. Bu sevkiyat, projenin 3’üncü denizaltısı olan Murat Reis’in komuta kontrol sisteminin başarıyla tamamlanması sonrasında gerçekleşti. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.”
KOMUTA KONTROL SİSTEMİ
Komuta kontrol sistemi, akustik ve akustik olmayan sensörlerden gelen verilerin işlendiği, görüntülendiği, karar destek işlevlerinin yerine getirildiği ve silahların ateşlendiği sistemler olarak biliniyor. Denizaltılar için komuta kontrol sistemleri, “denizaltıların beyni” olarak tanımlanıyor.
Deniz muharebelerinden istihbarat görevlerine kadar birçok kritik operasyonda kullanılan ve potansiyelleri sebebiyle kuvvet çarpanı sayılan denizaltılar, operasyonel verimliliğini ve güvenliğini en üst seviyeye taşıyacak komuta kontrol sistemlerine ihtiyaç duyuyor.
TSK ENVANTERİNE GİREN 4 SİLAH SİSTEMİ İLK DEFA KULLANILDI
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) ateş gücünün gösterildiği “Ateş Serbest-2020” faaliyetinde aralarında milli imkanlarla üretilen Fırtına obüsleri, Korkut hava savunma sistemleri, milli piyade tüfeğinin de bulunduğu harp araç ve gereçleriyle hedefler tam isabetle vuruldu. TSK envanterine yeni giren silahların da kullanıldığı faaliyette ilk defa OMTAS orta menzilli tanksavar silah sistemi ve Kargu Kamikaze İHA ile de hedefler imha edildi.
“TEK ATIŞ VE VURUŞ”
İlk olarak yerli üretim milli piyade tüfek atışları gerçekleştirildi. Pençe Kaplan dahil birçok operasyonda kullanılan tüfeklerle piyadelerin yaptığı başarılı atışların ardından keskin nişancı atışlarına geçildi. Keskin nişancıların bir kilometre mesafedeki küçük hedeflere yaptıkları isabetli atışlar protokol üyelerince beğeniyle takip edildi. “Tek atış ve vuruş” sloganıyla yapılan keskin nişancı atışları sonrasında makineli tüfek atışları gerçekleştirildi.
İstihkamcılar tarafından mayınlı sahalardan geçit açılması görevinin yerine getirilmesinden sonra hedefler roketatar, zırhlı personel taşıyıcı üzerine yerleştirilen silahlar ve yerli üretim bomba atar atışlarıyla devam etti.
Hareket halindeki tank takımı, önce duran, ardından hareketli hedefleri ateş altına aldı. Hedeflerin tam isabetle imha edildiği atışları, OMTAS orta menzilli tanksavar silah sistemi ile yapılan atışlar izledi. Zırhlı hedeflere karşı etkin bir silah sistemi olan, yerli ve milli imkanlarla geliştirilen OMTAS da hedefleri imha etti.
Yaklaşık 4 bin 500 metredeki hedefe yapılan etkili Kornet-E atışlarının ardından yerli ve milli üretim Korkut Kundağı Motorlu Namlulu Alçak İrtifa Hava Savunma Silah Sistemi atışları gerçekleştirildi. Söz konusu atışın ardından Kargu Kamikaze İHA tarafından belirlenen hedefe saldırı gerçekleştirildi. Hedefini başarıyla imha eden Kargu Kamikaze İHA da Ateş Serbest faaliyetinde ilk defa görev aldı.
Havan ve obüs bataryalarından yapılan atışların ardından faaliyet, “Dünyanın en iyi kundağı motorlu obüsü” olarak nitelendirilen yerli üretim Fırtına obüslerinin atışlarıyla sona erdi. Faaliyet, hedeflerin imhasının ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın konuşması ve başarılı personelin ödüllendirilmesiyle sona erdi.
Şahin, modernizasyonun ne anlama geldiği konusunda ise şöyle devam etti:
“ROKETSAN Balistik Koruma Merkezi (BKM) tarafından geliştirilen Tepkisel Reaktif Zırh (ERA), Yüksek Balistik Mukavemete Sahip Kafes Zırh ve Boşluklu Modüler Add-on Zırh ile birlikte, Türk Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterindeki Leopard 2A4 tanklarının pasif ve reaktif korunma seviyeleri artacak. Leopard 2A4 tankları, bu zırh iyileştirmesinin ardından Suriye ve Irak bölgelerindeki anti-tank tehditlerine karşı üstün mukavemete sahip olacak. Ayrıca yine Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından modernize edilen M60T tanklarına entegre edilen elektronik sistemler de Leopard 2A4 tanklarına entegre edilecek.
“Buna rağmen hem zırh modernizasyonu hem de elektronik modernizasyon birleşince güzel işler çıkarmak mümkün. Biz de şu anda aynen bunu yapıyoruz” diyen Anıl Şahin, şunları kaydetti:
“İlk kez yerli bir ERA ve Add-on Zırh, tanklarımızda kullanıma alınıyor. ALTAY’ı saymıyorum çünkü o henüz aktif görevde değil. Ek olarak üretilen zırhların özellikleri de çok üst düzey ve gayet portatif. Yani muharebe esnasında, hasar gören kısım çabucak değiştirilecek şekilde. Bu çok kritik bir teknoloji. Belki dışarıdan tedarik ederdik ancak bu bize yüz milyonlarca dolara ve uzun bir süreye mal olurdu. Bizim ne boşa harcayacak paramız ne de zamanımız var. Boş harcanan para savunma sanayiine vurulan bir darbe; boşa giden zaman ise maalesef daha fazla şehit demek. Dolayısıyla Türkiye’nin bu süreci yerli ve milli imkanlarla yapabilmesi, işin hem maddi hem tedarik boyutunda hem de can güvenliği anlamında son derece önemli.”
YERLİ UÇAK BOMBASI SARB-83 GÖREVE HAZIR
TÜBİTAK SAGE Enstitü Müdürü Gürcan Okumuş, SARB-83 ve SERT-82’yi, projelerin belli bir aşamaya gelmesiyle IDEF 2019 fuarında kamuoyuyla paylaştıklarını söyledi. Envanterdeki nüfuz edici bombanın (NEB-84) geliştiril me sürecinde elde edilen tecrübenin benzer mühimmatların gelişiminin yolunu açtığını belirten Okumuş, şöyle konuştu:
“Uçak bombası olarak kullanılmayan, bildiğimiz kadarıyla ilk defa Türkiye’nin kullandığı bir teknoloji var, ardışık delicili harp başlığı teknolojisi. Bu teknolojiyi uçak bombalarında NEB-84 olarak dünyada ilk biz kullandık. Yerden atılan mühimmatlarda var ama uçak bombası olarak ardışık delicili yani çukur imlalı harp başlığı teknolojisi olarak yoktu. NEB-84’ten edindiğimiz tecrübeyle bunu Mark-83 (MK-83) geometrisinde ve kütlesinde yine ardışık delicili harp başlığı etkinliği olan bir mühimmat geliştirme projesi olarak öz kaynaklarımızla başlattık.”
MK-83 uçak bombalarında kullanılabilen tüm güdüm kitlerinin SARB-83’te de kullanılabileceğini ifade eden Okumuş, SARB-83 projesinin SERT-82’ye göre biraz daha hızlı ilerlediğini, bombanın alt sistem testleri ve çevresel testlerinin sonuçlandırıldığını ve projenin nihai testleri kapsamında son olarak kalifikasyon ve delici etkinliğini görme testlerinin tamamlandığını bildirdi.
DUVARI SAATTE 280 KİLOMETRE HIZLA AŞTI
Okumuş, testlerin gerçekleştirildiği Hedef Balistiği Raylı Sistem Dinamik Test Altyapısı’nın (HABRAS) çok önemli bir altyapı olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
“NEB-84 testini İngiltere’de yapmak zorunda kalmıştık, bu altyapı yoktu. Artık kendi altyapımızda kendi geliştirdiğimiz mühimmatı, SARB-83’ü test etmiş olduk. Çok güzel görüntüler de aldık ve test de çok başarılı oldu. Yaklaşık 1,5 metrelik, 35 megapascal güçlendirilmiş duvarı SARB-83 mühimmatı ön delicisiyle deldi ve ana delici duvarın içinden geçerek etkinliğini gösterdi. SARB-83 yaklaşık saatte 300 kilometre hızla ilerledi, duvarı deldikten sonra ana delicimizin hızı yaklaşık saatte 280 kilometreydi. Yani 1,5 metrelik güçlendirilmiş duvarın yavaşlatma etkisi yüzde 10’dan bile az oldu. Bu gerçekten çok yüksek bir etkinlik göstergesi. SARB-83 için belki son kez uçaktan tamamen canlı bir atış yapılmasını planlıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığımızın ve Hava Kuvvetlerimizin ihtiyacı doğrultusunda gelecek taleplere göre seri üretimi yapılabilir durumda. SARB-83, yakın zamanda farklı güdüm kitleriyle kullanılabilecek stratejik bir mühimmatımız olarak kullanıma hazır.”
TÜRKİYE’NİN ‘AMİRAL GEMİSİ’NDE SON DURUM GÖRÜNTÜLENDİ
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, çok maksatlı amfibi hücum gemisi ‘TCG Anadolu’ ile Türkiye’nin küresel güç olma yolunda önemli kabiliyetler kazanacağını bildirdi.
DİKEY KALKIŞ İMKANI
TCG Anadolu, 232 metre uzunluğa ve 32 metre genişliğe sahip bulunuyor. 58 metre yüksekliği olan gemide 1410 metrekarelik ağır araç güvertesi yer alıyor. Gemide ayrıca, 1165 metrekare gemi havuzu, 1880 metrekare hafif araç güvertesi, 6 iniş alanı ve uçuş rampasına sahip 5 bin 440 metrekare uçuş güvertesi ve 900 metrekare hangar bulunuyor. Gemi, görev grup gereksinimlerine bağlı olarak, dikey iniş-kalkış yapabilen 6 savaş uçağı, 4 Atak helikopteri, 8 orta yük nakliye helikopteri, 2 Seahawk genel maksat helikopteri ve 2 İHA dahil 30 hava aracını taşıyabilme kapasitesi barındırıyor. Bununla birlikte, bu araçlar için gerekli altyapı ve orta seviyede bakım ihtiyaçları da gemide karşılanabiliyor.
HASTANESİ DE VAR
TCG Anadolu, 1 amfibi tabur ile gerekli muharebe ve destek araçlarını ana üs desteği olmadan kriz bölgelerine taşıyabilecek ve tüm denizlerde kullanılabilecek. Gemi üzerinde 1 adedi NATO için tahsis edilebilecek 3 savaş harekat merkezi bulunacak ve yüzen kışlada en az 1223 personel görev yapabilecek. Proje sayesinde, anavatandan uzak coğrafyalarda insani yardım harekatı gerçekleştirilebilmesi, gerektiğinde tam teşekküllü 2 ameliyathane, 14 yoğun bakım ünitesi ve yanık ünitesiyle 1000’e yakın kişiye tıbbi destek verilebilmesi, başka ülkelerin üslerine bağımlı olmadan hava harekatı yapılabilmesi gibi geniş bir yelpazede kritik yetenekler kazanılacak. Anadolu gemisi ilk olarak Mayıs 2019’da yüzdürülmüş, akabinde sevk sistemi montajlarının yapılması için havuza alınmıştı. Liman ve deniz testlerinin tamamlanmasının ardından, Anadolu’nun gelecek yıl Deniz Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmesi planlanıyor. Test ve tecrübeleri tamamlanan tüm sistemlerin entegrasyon ve montajları başladı.
DENİZLER ‘ATMACA’YLA KORUNACAK
Türkiye’nin ilk deniz seyir füzesi “Atmaca” 200 kilometrenin üzerindeki hedefi başarıyla vurdu.
Konuyla ilgili açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, “Atmaca’mız bu sefer uzun uçtu. Fonksiyonlarını mükemmel şekilde yerine getiren Atmaca seyir füzemiz envantere girmeye hazırlanıyor” ifadesini kullandı.
DENİZLER ‘ATMACA’YLA KORUNACAK
Atmaca Projesi, Deniz Kuvvetleri’nin MİLGEM platformlarında konuşlandırılacak gemiden gemiye seyir füzesi ihtiyacına yönelik başlatıldı.
DENİZLER ‘ATMACA’YLA KORUNACAK
Atmaca seyir füzeleri ROKETSAN, atış kontrol sistemleri ve diğer ekipmanlar ASELSAN tarafından yerli imkanlarla geliştirildi.
‘İNSANSIZ MİNİ TANK’ ENVANTERE GİRİYOR
ASELSAN ile Katmerciler arasında imzalanan seri üretim sözleşmesi doğrultusunda “insansız mini tank” olarak da adlandırılan silahlı insansız kara araçları, 2021’de Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilecek.
ASELSAN ile Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı arasında imzalanan silahlı sınıf insansız kara aracı temin sözleşmesi kapsamında, seri üretimine başlanacak silahlı insansız kara aracının uzaktan kumanda iletişim alt yapısı dahil tüm altyapı platformu Katmerciler tarafından geliştirildi.
İnsansız kara aracı, her türlü arazi ve yolda üstün performans sergileyebiliyor. Zırh opsiyonu bulunan araç, uydu bağlantısıyla çok uzak mesafelerden kontrol edilebiliyor. Uzaktan kumanda birimiyle ise yakın alanda tüm fonksiyonlarıyla yönetilebiliyor. Çeşitli silah sistemlerinin monte edilebildiği platform, hareketli halde ve meyilli arazide atış ve yüksek isabet imkanı sunuyor.
Platform, ağır ve hafif silahlara sahip silah istasyonu, keşif gözetleme aracı, hasta ve yük taşıma aracı ve çıkartma operasyonlarına yardımcı görev alabilecek konfigürasyonlarıyla kullanıcıya geniş seçenekler sunuyor.
Üç ton yüklü ağırlık kapasitesine sahip araç, kompakt ebatına rağmen üst sınıf zırhlı araçlarda bulunan bütün zorlu performans ve arazı testlerinin tamamını başarıyla yerine getirebiliyor.
YERLİ HAVA SAVUNMA SİSTEMİ ‘SUNGUR’ GÖREVE HAZIR
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Twitter hesabından yaptığı paylaşım ve yayımladığı videoyla Sungur’a yönelik çalışmaların geldiği noktaya ilişkin bilgi verdi.
Paylaşımında “Güvenlik kuvvetlerimizin kabiliyetlerini artırmak için sürpriz bir güç” ifadesine yer veren Demir, şunları kaydetti:
“Başkanlığımız öncülüğünde, ROKETSAN‘ın yerli savunma sanayi paydaşlarıyla birlikte geliştirdiği hava savunma ailemizin yeni üyesi Sungur, başarılı atışlı testler sonrası envantere girmeye hazır.
Kademeli hava savunma sistemimizin yeni üyesi, portatif özelliğiyle kara, hava, deniz platformlarına entegre edilebilecek. Sungur, hareketli atış yeteneği, gece-gündüz hedef tespit, teşhis, tanımlama, takip ve 360 derece atış kabiliyetine sahip.
Sungur, hava unsurlarına karşı etkinliği ve yüksek manevra kabiliyeti, yüksek hedef isabet yeteneği ve karşı tedbir özelliği, titanyum harp başlığı, hedefin uzun menzilden görüntülenmesini sağlayan nişangahıyla kendi sınıfının önünde bir sistem.”
DRAGONEYE ELEKTRO-OPTİK SENSÖR SİSTEMİ
Kara Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacı için Milli Savunma Bakanlığı ile imzalanan Portatif Termal Kamera sözleşmesi kapsamında son parti teslimatı gerçekleştirildi. Böylece sözleşme kapsamında tüm teslimat yükümlülükleri başarıyla tamamlanarak sistemler Kara Kuvvetleri Komutanlığının kullanımına sunulmuş oldu.
Dragoneye Sistemi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından özellikle sınır birliklerinde ve karakollarda yoğun ve etkin şekilde kullanılıyor.
Dragoneye Elektro-Optik Sensör Sistemi
Soğutmalı Termal Kamera, Yüksek Çözünürlüklü Gündüz Kamerası, Lazer Mesafe Ölçer, Dijital Manyetik Pusula ve GPS alt sistemlerini içeren entegre bir elektro-optik sensör sistemi olan Dragoneye, araç üstü ve sabit kullanım amacıyla olmak üzere iki farklı konfigürasyonda üretiliyor.
Türk savunma sanayisinin son dönemde en dikkati çeken ürünlerinden “kamikaze drone”lar yakın zamanda ”Alpagu” ile çeşitlenecek.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Türkiye’ye “kamikaze drone” olarak bilinen vurucu insansız hava araçlarını (İHA) kazandıran STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ, bu alandaki ürün çeşitliliğini ve araçların yeteneklerini artırmaya yönelik çalışmalar yürütüyor. Ağırlığı 2 kilogramın altındaki Alpagu’ya dünyada benzer niteliklerde yalnızca 2 platform bulunuyor.
Alpagu, küçük boyutu ve hafifliğine rağmen üzerinde hedefini etkisiz hale getirebilecek kadar patlayıcı taşıyor, çok uzak mesafelerde görev yapabiliyor ve tek bir asker tarafından kolayca taşınıp görev alanında çok hızlı kullanılabiliyor. Alpagu ayrıca üzerideki yapay zeka ve görüntü işleme kabiliyetleri, sessizliği, taşıdığı patlayıcıyı hedefe tam ulaştırma yetenekleriyle önemli bir sürpriz etkisi ve operasyonel üstünlük sağlıyor.
Zorlu bir geliştirme sürecini başarıyla tamamlayan STM, sahada yoğun testlere devam ediyor. Lançerden fırlatma, uçuş, hedefe ulaşma ve etkisiz hale getirme kabiliyetleri test edilen ve iyileştirilen Alpagu, oldukça başarılı sonuçlara ulaştı. Nihai testlerin çok kısa sürede sona ermesi ve yıl sonuna doğru Alpagu’nun Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanımına sunulması hedefleniyor.
Alpagu, sahip olduğu üstün kabiliyetler yanında, sürü olarak kullanılabilme yeteneği, farklı platformlara entegre olabilmesi gibi özelliklerle dünyada çok az muadili bulunan rakiplerinden ayrışıyor.
‘BETON DELİCİ MÜHİMMAT’ SARB-83 TESTİ GEÇTİ
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, beton delici mühimmat olarak tasarlanan ve harp başlığı teknolojisine sahip SARB-83’ün test görüntüsüne ilişkin videoya yer verdi.
SARB-83’ün ilklere imza atarak testi geçtiğini vurgulayan Varank, şunları kaydetti:
“Türkiye’de ilk kez ardışık delici teknolojisine sahip canlı mühimmat test edildi. HABRAS altyapısı sayesinde, gizli mühimmat projelerinin düşük maliyetlerle kısa sürede test edilebilmesi artık mümkün.”
YERLİ FÜZENİN MOTORU TEST EDİLDİ
Türkiye’nin orta menzilli ilk yerli füze motoru (TEI-TJ300), Eskişehir’de Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın katıldığı törende test ed