Varank, ASELSAN’ın Mikroelektronik Güdüm ve Elektro-Optik Sektör Başkanlığının bulunduğu Akyurt tesislerini ziyaret etti. Ziyarette Varank’a, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır ile ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Haluk Görgün eşlik etti. ASELSAN’ın geliştirdiği yeni sistemlerle, gelecek planlamalarına ilişkin bilgi alan Varank, çalışmaları yerinde inceledi.
Ziyareti sonrasında AA muhabirine açıklamalarda bulunan Varank, ASELSAN’ın Akyurt tesislerinde özellikle elektro-optik ve aviyonik sistemleri geliştirdiğini ve ürettiğini söyledi.
Türkiye’nin kendi teknolojilerini üretmede son yıllarda büyük gayret içinde olduğuna dikkati çeken Varank, “Bunun en önemli alanlarından biri de savunma sanayisi. Birçok ülke Türkiye’ye şu anda gizli ya da açık ambargo uyguluyor, birçok ürüne kısıt getiriyor. Son yıllarda yakaladığımız gayretle birlikte Türkiye, savunma sanayisinde yüzde 20’lerde olan yerlilik oranlarını yüzde 70’lerin üzerine çıkardı.” diye konuştu.
Varank, platform seviyesinde üretilen ürünlerin yanı sıra, bunların içindeki ekipmanların da üretilmesinin önemini vurgulayarak, “Bir sistemi kendiniz geliştirseniz de içinde çok kritik bir parçayı üretemiyorsanız o sistemleri kullanamıyorsunuz. Dolayısıyla ASELSAN’ın Akyurt’taki tesisleri bu manada da Türkiye’de dışa bağımlılığı azaltmak ve katma değerli ürün geliştirmek anlamında önemli.” değerlendirmesinde bulundu.
AKTİF OLARAK KULLANILIYOR
ASELSAN’ın hava platformları için geliştirdiği elektro-optik keşif, gözetleme ve hedefleme sistemi “CATS” hakkında bilgi veren Varank, şunları kaydetti:”Bunlar insansız hava araçlarında hem gözlem yapan hem de lazer işaretleme yapan sistemler. Son dönemde Bayraktar’ların aldığı CATS sistemlerine Kanada ambargo uygulamaya başladı, ihracatına yasak getirdi. ASELSAN’ın geliştirdiği bu sistem, İHA’larda başarılı bir şekilde test edildi ve şu anda aktif olarak kullanılıyor. Yurt dışından almamıza kısıt getirilen İHA’larda kullanılan kameralar bu sistemlerdi, burada çok başarılı bir şekilde yapılmış.”
Varank, ASELSAN’ın elektro-optik alanında önemli kabiliyetleri bulunduğunu ifade ederek, Türkiye’nin savunması ve güvenliğiyle ilgili çok önemli sitemleri geliştirdiğini anlattı. Şirketin taarruza dönük sistemleri de geliştirdiğine işaret eden Varank, şöyle konuştu:
“ASELSAN, özellikle havacılık alanında çok önemli kabiliyetlere sahip. Aviyonik sistemler ve bunların yönetimiyle ilgili sistemler de burada geliştiriliyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin üreteceği çok önemli platformların aviyonik sistemlerinde ASELSAN çok etkili.
Tüm bu sistemler tasarlanıyor, geliştiriliyor; uçaklarımıza, helikopterlerimize uygulamaları yapılıyor. Hem bu platformları üreten firmalarımız hem de bu manada onlara destek sağlayan ASELSAN gerçekten çok başarılı işler çıkarıyor.”
TÜBİTAK SAGE VE İLTAREN
Varank, bakanlığın bağlı kuruluşları TÜBİTAK Savunma Sanayii Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü (SAGE) ve TÜBİTAK İleri Teknolojiler Araştırma Enstitüsü (İLTAREN) ile birlikte kendilerinin de savunma sanayisinde faaliyet gösterdiklerini anımsattı.
“Burada gördüğümüz kabiliyetler, insana olan yatırım gerçekten etkileyici. ASELSAN’ı önümüzdeki dönemde hem savunma sanayisinde hem de diğer ticari sistemlerde çok daha başarılı şekilde görebileceğiz.
Son dönemde geçen yıla ilişkin ciro ve ihracat rakamları açıklandı. Dünyanın en büyük savunma sanayisi firmaları arasında 7 şirketimiz var bunlardan biri de ASELSAN. İnşallah hem buradaki kabiliyetlerini hem de diğer Türkiye’deki altyapılarını kullanarak çok daha başarılı bir ASELSAN’ı önümüzdeki dönemde görebileceğiz.”
NATO’NUN ‘BAYRAKTAR’ RAPORU
NATO’nun bünyesinde JAPCC’nın hazırladığı Offensive Counter-Air Operations, geçtiğimiz günlerde raporunda Bayraktar TB2’nin yeteneklerinden bahsetti. Müşterek Hava Gücü Mükemmeliyet Merkezi (JAPCC), Türk SİHA’larına “İnsansız Hava Araçlarına Karşı Kapsamlı Yaklaşım” raporunda övgüler yağdırdı.
5 farklı bölümden oluşan raporda Bayraktar TB2, raporun 2’inci bölümünün “Offensive Counter-Air Operations” isimli alt başlığında ele alındı. Bu başlıkta İHA’ların ve İHA’lara karşı geliştirilen füze savunma sistemleri değerlendirildi.
DRONE’LARI ÖRGÜTLER AKTİF OLARAK KULLANDI
Haber 7’deki bilgilere göre; raporda küçük drone’ların terör örgütleri tarafından operasyonel hale getirildiği belirtildi. DAEŞ’in ve PKK’nın Türkiye’ye karşı kullanmak istediği ancak TSK’nın düşürdüğü bazı eski küçük İHA saldırı girişimlerine dair haberler örnek olarak gösterildi.
PANTSIRLERE AYRI BAŞLIK AÇILDI
Makalede Rusya’nın Suriye’deki ana karargahı Hmeymim Hava Üssü’ne yapılan drone saldırıları da ele alındı. Bu ani baskınlara karşı Moskova’nın “Pantsir”leri geliştirdiği belirtildi. Pantsirlerin ilk başta uçaklara ve helikopterlere karşı nokta korumasının yanı sıra, uzun menzilli hava savunma sistemlerinin, özellikle alçak ve çok alçak irtifalarda uçan araçların “hassas silah” saldırılarına karşı savunulması için geliştirildiği belirtilen raporda, Pantsir-S1’in küçük ve taktik İHA’larla mücadele etmede ideal bir sistem olduğu aktarıldı.
PANTSIRLER BAYRAKTAR TB2’LERİ TESPİT DAHİ EDEMEDİ
Pantsir bataryaları ile ilgili değerlendirmenin devamında Bayraktar TB2’lerden bahsedildi. NATO raporunda Bayraktar TB2’ler taktiksel İHA kullanımında “başarılı bir örnek” olarak gösterilerek, “Türkiye, İdlib’e düzenlenen Bahar Kalkanı Harekatı’nda ilk kez SİHA’ları birincil unsur olarak kullandı.
Türkiye, buradaki çok sayıda hedefi SİHA’larla vurdu. Türk yapımı bu SİHA’lar, kara birliklerinin güvenliğini sağlamak için tanklar, hava savunma sistemleri, obüsler ve askeri üsler dahil olmak üzere çok çeşitli askeri hedefleri vurdu ve imha etti. Bu da İHA’ların Yakın Hava Desteği (CAS) konusundaki etkinliğine dair bir kanıt oldu” ifadeleri kullandı.
Suriye’deki aktif Pantsir sisteminin, bu tarz İHA’lar için ciddi bir tehlike arz ettiği ve hemen vurulması gereken bir hedef olduğu vurgulanan raporda, İdlib’deki Rus sisteminin bunu başaramadığı şu cümlelerle açıklandı:
“Aktif Pantsir S-1 sistemi, İHA’lar için büyük tehlikeydi ve hemen yok edilmeliydi. Pantsir S-1’in aktif sistemi, yoğun elektronik harp önlemleri nedeniyle Bayraktar TB2’den ateşlenen küçük ve akıllı mühimmatı radar menzilinde olmasına rağmen tespit edemedi.”
TÜRK İHA’LARININ NATO’YA ENTEGRASYONU MÜMKÜN MÜ?
Raporda, Bayraktar TB2’nin Suriye’de gösterdiği bu başarının, düşman saflarında hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıkıcı bir etki bıraktığı belirtilirken, “NATO, düşman sistemlerini etkisiz hale getirmek için taktik İHA’ları kullanmayı değerlendirmeye ihtiyaç duyabilir. İHASAVAR sistemlerine karşı operasyonel etkinliği artırmak, tehditlere ve silahlı çatışmanın değişen doğasına uyum sağlamak için çıkarılacak dersler NATO’ya aktarılabilir” denildi. Bu söylemle birlikte, Türk İHA’larının NATO’ya entegrasyonu ilk kez dillendirilmiş olundu.
“BU YENİLİKÇİ FİKİRLER, NATO TARAFINDAN DEĞERLENDİRİLMELİDİR”
Raporda, Bayraktar TB2 gibi İHA’ların ve onu durdurmaya çalışan silah sistemlerinin çok hızlı bir şekilde büyüdüğü kaydedildi. Bu araçların, sahada ciddi bir güç çarpanı olduğu aktarılırken, ülkelerin bunları geliştirmeye devam edeceği bildirildi.
Raporun sonunda savaşların ortamının çok değiştiği, düşmanların yeteneklerinin hızla geliştiği ve bu iki teknolojinin de askeri rolünün görülmemiş oranda büyüdüğüne vurgu yapılarak, NATO’nun üstünlüğünü koruması için yenilikçi fikirleri hızla değerlendirmeye alması gerektiği vurgulandı.
“RUS SİSTEMLERİ BİR SAAT DAHİ DURDURAMADI”
TB2’nin oyun değiştirici rolüne, geçtiğimiz günlerde İbrahim Haskoloğlu’nun Twitch yayına katılan Haluk Bayraktar da değinmiş ve “En son Karabağ zaferinde gördük. Orada 50’den fazla hava savunma sistemi, 140 civarı tank ve 100’lerce çok namlulu roketatar SİHA’lar sayesinde imha edildi. SİHA’lar bu açıdan oyun değiştirici sistemler. Bayraktar TB2’yi bir saat dahi durduramadılar. Bayraktar TB2 her zaman havada” ifadelerini kullanmıştı.
TÜRK DRONELARI MANŞETLERDE
Türk droneları dünya manşetlerinden inmiyor. ABD’nin ünlü Washington Post gazetesi Türkiye’nin geldiği noktayı kaleme aldı. Türkiye, prestij ve gücünü göstermek için büyük ölçüde drone sistemlerine güvenen, dünyanın en üretken drone kullanıcılarından biri haline geldi.
Türk ordusunun yükünü çeken ileri teknolojisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın geliştirdiği silahlı drone Bayraktar TB2 oldu. TB2, 27 saate kadar uçuş süresi ve 150 kiloluk taşıma kapasitesiyle ölümcül bir silah haline geldi.
Bu insansız hava araçları, Erdoğan’ın Türkiye’nin gücünü bölgeye yayma ve kilit müttefikleri destekleme konusundaki iddialı planlarında çok önemli bir rol oynadı. Türkiye son aylarda Suriye, Kuzey Irak ve Kafkasya’ya insansız hava araçları konuşlandırdı ve Akdeniz’deki enerji kaynakları üstündeki iddialarını korumak için insansız hava araçlarını kullandı.
Türkiye ayrıca Libya iç savaşında da boy gösterdi ve insansız hava araçlarını bir BM yetkilisinin “dünyanın en büyük insansız hava aracı savaşı” olarak adlandırdığı savaşa ekledi. Türk TB2’ler, Halife Hafter’in Libya Ulusal Ordusuna karşı BM tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) destekledi.
Türk insansız hava araçları, UMH’nin büyük hava alanlarını ele geçirmesine ve ikmal hatlarını vurmasına yardımcı olarak savaşın seyrini değiştirdi.Bu başarının arkasından, Türkiye 2020’de başka bir büyük “drone-drone” çatışmasına da dahil oldu.
Ermenistan ve Azerbaycan, Güney Kafkasya’daki tartışmalı Dağlık Karabağ topraklarının üzerinde hava üstünlüğü için savaşırken, Türkiye Azerbaycan ordusunu destekledi.Aralık ayında Ermenistan, tartışmalı bölgelerin bir kısmını teslim etmeyi ve Rus barış güçlerinin yeniden çizilmiş sınırları korumasına izin vermeyi kabul etti.
Türkiye’nin eylemleri, uluslararası çatışmadaki daha geniş bir eğilimin simgesi: Ülkeler giderek daha fazla insansız hava aracına güveniyor. Türkiye’nin kısa süre içerisinde oyun kurucu rolünü büyütmesinin dünyada yankıları sürüyor.
Sahip olduğu gelişmiş teknolojiyle gözdağı veren Türkiye’nin en önemli kozlarından birisi de, elbette ki göz kamaştırıcı droneları. ABD’li medya kuruluşu Newseek’in haberine göre, drone tehditlerinin Ortadoğu’da artmasının çeşitli etkileri olacak.
Bunlardan ilki, İran gibi ülkelerin ve desteklediği silahlı grupların, ABD ve müttefiklerine karşı giderek herkesi içine çeken bir silahlanma yarışına girebilecek olması. Bir diğeri Çin, Rusya ve özellikle Türkiye’nin yeni drone’lara öncülük ediyor olması. Bu durum ABD’nin hesaba katmadığı bir gelişme.
Bahsi geçen savaş makineleri, ABD’nin Irak, Suriye ve Afganistan’ın yanı sıra Somali ve Yemen’deki gizli savaş alanlarında kullandığı silahlı dronelar. Eylül ve Ekim aylarında Azerbaycan ile Ermenistan arasında meydana gelen Dağlık Karabağ’daki çatışmalar gibi, bölgedeki en son çatışmalar insansız hava araçları kullanan bir ordunun savaş alanında düşmana karşı yapabileceklerini çıplak bir şekilde gözler önüne serdi.
Dağlık Karabağ savaşının kaderine adeta tek başına karar veren Türk dronelarının teknolojik gücünün, daha önce görülmemiş savaş taktikleriyle birleştirilmesi dünya kamuoyunu oldukça etkilemiş hatta bir miktar paniğe de sürüklemişti. Habere göre İsrail’den, İngiltere’den ve ABD’den askeri ve savunma uzmanları, bu son çatışmalardan sonra Türkiye’nin başı çektiği drone teknolojisinin önemini kabul ettiklerini söylediler.
Yeni ABD yönetimi yerine alışıp dış politikaya da daha dikkatli baktıkça, karşı-drone teknolojisi için desteği artırma ihtiyacını hesaba katması ve bu artan tehditleri incelemek için ortaklarla birlikte çalışması önemli hale gelecek.
Kongre, İsrail ile drone tehditlerine karşı mücadele için 2018’de zaten destek sağlamıştı. O zamandan bu yana teknoloji, yeni tip drone-sürü teknolojisi ve yeni lazerler, mikrodalga silahlar ve dronları avlayabilen radar ile hızla genişledi.
Bugünün savaş meydanı, terör gruplarına karşı bile daha fazla fütüristik filml teknolojileri ve daha az eski moda bomba ve tüfekler gerektiriyor. Uzmanlar ayrıca bu teknolojinin oluşturduğu tehditlerin boyutunun da altını çizdi. Ancak bunlar, gelecek nesil ileri teknolojinin öncüsü olan Türkiye’nin droneları hakkındaki ilk övgüler değil.
“AKINCI ağır silahlı İHA, birkaç ay içinde envanterimizde olacak. Akıllı mühimmatla 2 bin 500 km görev yarıçapına sahip. Keşif görevlerinde ise görev yarıçapı 5 bin km.”