Bakan Varank, WEF, Milli Eğitim, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkları, iş dünyasının katkılarıyla oluşturulan “Beceri Açığının Azaltılması Hızlandırma Programı”nın açılışına katıldı.
“Dijital” kavramının çağın ve yaşanılan dönüşüm sürecinin merkezine oturduğunu ifade eden Varank, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının da etkisiyle çalışma biçimi, iş ortamı ve kullanılan teknolojilerde büyük değişimler yaşandığını söyledi.
Varank, yeni iş alanlarının da ortaya çıkmasıyla mevcuttaki beceri ve yetenek setlerinin gelecek dönemin ihtiyaçlarına karşılık veremeyeceğine işaret ederek, “Bu dönüşüm çağının içine doğmuş ve ‘Z kuşağı’ olarak tabir edilen gençlerimizin de iş hayatına dahil olma süreçleri yaklaşıyor. Bu durum karşısında, iş gücümüzü, doğru beceri ve yeteneklere yani geleceğin işlerine, mesleklerine yönlendirmeliyiz. Çevik yaklaşım gibi alanlara, farklı çalışma ve öğrenme modellerine daha fazla yoğunlaşmalıyız.” diye konuştu.
Bu kapsamda, WEF’in başlattığı “Beceri Açığının Azaltılması Hızlandırma Programı” girişimine Türkiye olarak katıldıklarını vurgulayan Varank, işletmelerin ihtiyaçlarına dayalı doğru politikaları geliştirip uygulayabilmek için kamu, iş ve sivil toplum dünyası olarak bir araya geldiklerini anlattı.
Varank, bu sayede dünyadaki tecrübe ve birikimlerden, ülkelerin başarılı uygulama örneklerinden en üst seviyede faydalanacaklarını belirterek, sürecin yönetimini de bakanlar, WEF ve özel sektör yöneticilerinden oluşan İş Liderleri Grubu ile gerçekleştireceklerini bildirdi.
“GENÇ NÜFUSUMUZ AVANTAJIMIZ”
İstanbul Kalkınma Ajansının (İSTKA) programın ulusal koordinasyonunu sağlayacağı bilgisini veren Varank, “Çalışanlarımızın mevcut becerilerini geliştirmelerinin yanı sıra yeni beceriler kazanmalarına, iş alanı olmayan bireylere yeni iş alanlarında kabiliyetler kazandırıp istihdam edilmelerine yönelik çözümler geliştireceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.
Varank, Türkiye’de 28 milyondan fazla kişinin aktif olarak iş gücüne katıldığını aktararak, şunları söyledi:
“Avantajımız, dünyayla karşılaştırıldığında oldukça genç ve dinamik bir nüfusa sahip olmamız. Dolayısıyla işlerin ve becerilerin geleceğiyle ilgili fırsatları iyi okursak, iyi değerlendirebilirsek Türkiye’nin yarınları bugününden çok daha aydın olacaktır. Türkiye’nin geleceğinin üretimde, bu üretimi sırtlayacak gençlerimizde ve emekçilerimizde olduğunun bilincindeyiz. Buradan hareketle ‘İlle de beşeri sermaye, ille de insan kaynağı’ diyoruz. Sahip olduğumuz insan kaynağı potansiyelini, yeni dünya düzeninde ihtiyaç duyulan yetkinliklere göre geliştirmeliyiz.
İnsanı odağına alan “Milli Teknoloji Hamlesi” vizyonuyla ortaya koydukları 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi’nde beşeri sermayenin gelişiminin öncelikli politikaları arasında yer aldığını hatırlatan Varank, insan kaynağına yatırımı küçük yaşlardan itibaren yaptıklarını dile getirdi.
“ÜRETİMİN İHTİYACIYLA İNSAN KAYNAĞININ NİTELİĞİNİ EŞLEŞTİRDİK”
Varank, 81 ilin tamamında, 4’üncü sınıftan 9’uncu sınıfa kadar olan öğrencilere temel teknoloji eğitimleri veren “Deneyap Teknoloji Atölyeleri”ni kurduklarını belirterek, Deneyap’larda, tasarım, kodlama, robotik, elektronik programlama, nesnelerin interneti, nanoteknoloji, havacılık ve uzay gibi teknoloji alanlarında 3 yıl boyunca eğitimler verildiğini, gençleri geleceğin teknolojilerini araştırmaya özendirmek amacıyla TEKNOFEST’i düzenlediklerini anlattı.
TEKNOFEST’i bu yıl 21-26 Eylül’de İstanbul’da gerçekleştirecekleri bilgisini veren Varank, Bakanlık olarak insan kaynağına yönelik yaptıkları çalışmalara dikkati çekti.
Varank, bu çalışmalarla üretimin ihtiyacıyla insan kaynağının niteliğini azami ölçüde eşleştirdiklerine işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
“İnsan kaynağımızı geliştirmenin yanında dijital dönüşümün getirdiği rekabetçilik atmosferinden de maksimum düzeyde faydalanıyoruz. Bu kapsamda, WEF’in 4’üncü Sanayi Devrimi için Küresel Merkezler Ağına katıldık. Dünyanın en büyük dijital dönüşüm ve yetkinlik gelişim merkezi MEXT ile yöneticilere, mühendislere, uzmanlara ve saha çalışanlarına özel eğitim programları tasarlıyoruz. Sanayicimizin, mühendisimizin, tüm gençlerimizin bu dijital dönüşümü gerçek üretim ortamında tecrübe etmesini sağlıyoruz.”
“YENİ BAŞARI HİKAYELERİNİ YAZACAĞIZ”
Varank, Türkiye’yi dijital dönüşümün öncülerinden yapmak üzere, profesyonel yazılımcı sayısını artırmak için yeni adımlar attıklarını ifade ederek, Bilişim Vadisi ve TÜBİTAK TÜSSİDE ile birlikte ülkenin yazılım ekosistemini geliştirmeyi amaçlayan Türkiye Açık Kaynak Platformu’nu kurduklarını anımsattı.
Platformda ihraç edilebilir açık kaynak yazılım ürünleri geliştirerek sektördeki şirket ve girişimci sayılarını artırmayı hedeflediklerini vurgulayan Varank, Bilişim Vadisi aracılığıyla ayrıca 23 ülkede bulunan ve dünyanın önde gelen yazılım okullarından olan uluslararası Ecole42 ağına katıldıklarını bildirdi.
Varank, 42 okullarıyla üretim, finans, iletişim gibi sektörlerde ve ileri teknoloji alanlarındaki nitelikli yazılımcı açığını kapatmayı amaçladıklarına işaret ederek, “Bir çınar olarak nitelendirdiğimiz Milli Teknoloji Hamlemizin tüm bu alanlar adeta dalları konumunda. Türkiye’nin yeni başarı hikayelerini, bu çınarın gölgesi altında, yetkin ve nitelikli insan kaynağıyla yazacağına inancımız tam.” dedi.
“ODAK NOKTAMIZDA HER ZAMAN İNSAN OLACAK”
Birinci Sanayi Devrimi’nden bu yana ana gündemin hep üretim yöntemlerinin dönüşümü olduğunu hatırlatan Varank, bugünün devriminin ise dijital dönüşüm ana başlığında tartışıldığını söyledi.
Varank, teknolojinin gelişmesine ve iş yapış şekillerinin değişmesine rağmen odak noktalarında her zaman insanın olacağını belirterek, şöyle konuştu:
“Bu devrimin kazananlarından olmak istiyorsak insanı dijitalleşmeye hazırlamak, dijitalleşmeyi ise insana değer katacak şekilde konumlandırmak durumundayız. İnsana yaraşır iş fırsatları oluşturmalı, değişen koşullara uyum sağlayabilen rekabetçi bir iş gücü piyasası geliştirmeliyiz. Emekçilerimizin daha eşit, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir dünyada kendilerine yer bulmalarını sağlamalıyız. Tüm bunları imkan ve tecrübelerimizi paylaşarak, iş ve güç birliği yaparak, hep birlikte başaracağız. Eksikliklerimizi birlikte tahlil edecek, hangi becerilere yatırım yapılması gerektiğine birlikte yanıt arayacağız.”
Programın paydaşlarını ve buradaki iş birliği ruhunu değerli bulduğunu ifade eden Varank, bunun Türkiye’de yürütülmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.
“ÇIĞIR AÇICI İŞLERDE ÖNCÜ OLABİLMEYİ HEDEFLİYORUZ”
Varank, sanayileşme sürecinde çevreye daha uyumlu, insana daha saygılı üretim modellerine geçilmesi ve insan kaynağının bu becerilerle donatılması gerektiğini belirterek, “Egemen dünyanın ortaya koyduğu yeşil dönüşümle ilgili programlardaki saikleri değerlendirdiğimizde, çevreye ve insana saygılı olmak, gezegenimizi daha yaşanabilir ve daha sürdürülebilir hale getirmek var ama buradaki niyeti sorgulamamız gerekiyor. Yeşil dönüşüm ve çevreci üretimle ilgili bütün gereklilikleri yerine getireceğiz ama AB’nin öne sürdüğü bu şartlar kendi rekabetçiliklerini korumakla ilgili. Dolayısıyla buradaki niyeti de göz ardı etmememiz lazım. Rekabetçiliğimizi korurken insana saygılı olacağız ama rekabet ettiğimiz ülkelerin dünyaya neler yaptığını da aklımızdan çıkarmayacağız.” ifadelerini kullandı.
Dönüşümle beraber birtakım iş kollarının kaybolmasına rağmen yeni iş kollarının da ortaya çıktığına dikkati çeken Varank, şunları kaydetti:
“Şu anda gelişmiş ülkeler diyebileceğimiz ülkelerin teknolojilerini millileştirmeye onların yerli versiyonunu geliştirmeye daha göz önünde tuttuğumuz bir gerçek, dünyayla yarışmaya çalışıyoruz ama asıl hedefimiz olan iş, geleceğin teknolojilerine yatırım yapabilmek ve çığır açıcı işlerde öncü olabilmek. Doğru zamanda doğru teknolojiye yatırım yapıp öncü olarak, dönüşüm süreçlerinde de liderliği yakalayarak gerçek başarıyı yakalayabileceğimize inanıyorum. Türkiye’nin Otomobili’ne İHA’lara nasıl doğru zamanda yatırım yaptıysak çığır açıcı teknolojilerde de yapmamız gereken işler var ve bunları ihmal etmiyoruz.”