NNSA tarafından yapılan açıklamada, nükleer silahlar için ‘radyoaktif bir çekirdek’ işlevi gören bileşenin, ‘savaşa hazırlık’ kapsamında üretildiği ve 2030’ların ortalarından itibaren yılda 80 plütonyum çukuru üretilmesinin planlandığı belirtildi.
Soğuk Savaş sırasında ABD, Colorado‘daki Rocky Flats tesisinde her yıl yüzlerce plütonyum çukuru üretiyordu. Ancak 1989 yılında tesisin, ‘tehlikeli atık sahası’ ilan edilmesiyle üretim durduruldu.
Basın kaynaklarından derlenen bilgilere göre, ABD ordusunun stoklarındaki nükleer savaş başlıklarının çoğu, 1980’lerde üretilmiş plütonyum çukurları içeriyor ve ülkenin cephaneliğindeki tüm nükleer dağıtım sistemlerinin, modernize edilmiş versiyonlarla değiştirilmesi planlanıyor.
PLÜTONYUM ELEMENTİ
Plütonyum, her biri farklı sayıda nötrona sahip olan birkaç farklı izotopta bulunan bir elementtir. Plütonyum-239 tipik olarak nükleer savaş başlıklarında kullanılan bir izotoptur.
PLÜTONYUM ÇUKURU NEDİR?
Plütonyum çukuru (plutonium pit), nükleer silahlarda kullanılan kilit bileşenlerden biridir. Plütonyum-239 veya uranyum-235 gibi fisil malzemelerden yapılan bu çukur, nükleer silahın patlayıcı bölümünün merkezinde yer alır ve zincirleme nükleer reaksiyon başlatılmasına olanak sağlar.
KULLANIM AMAÇLARI
Plütonyum çukuru, çoğunlukla termonükleer silahların (hidrojen bombası gibi) ilk aşamasında, fisyon patlamasını tetikleyen “birinci aşama” olarak kullanılır.
Geleneksel nükleer bombalarda çukur, nükleer fisyon bombalarının merkezinde yer alır, fisil reaksiyon başlatır, bu da büyük bir enerji serbestliği sağlar ve büyük bir patlama yaratır.
NERELERDE BULUNUR?
Doğal olarak oluşan bir element olmasına rağmen, plütonyum yerkabuğunda sadece eser miktarda bulunur, bu da nükleer savaş başlıklarında kullanılmak üzere üretilmesi gerektiği anlamına gelir.
NASIL ÜRETİLİR?
Plütonyum-239, uranyumun bir nükleer reaktör içinde ışınlanmasıyla elde edilir. Sürece bağlı olarak, silah üretiminde veya nükleer reaktörlere güç sağlamak için kullanılabilir.
EDİTÖRÜN NOTU
Günümüzde nükleer savaş tehlikesi, büyük güçler arasındaki siyasi gerilimler ve teknolojik ilerlemelerle birlikte yeniden artış göstermektedir. Diplomatik kanalların zayıflaması ve silah kontrol anlaşmalarının son bulması, nükleer caydırıcılığı daha kırılgan hale getirmektedir.
İnsanlık, varoluşunu tehdit eden bu riskin farkına vararak küresel iş birliğine yönelmediği sürece, nükleer bir felaketin eşiğinde kalmaya devam edecektir…