Moskova… 1929 yılında dünyaya gelen bir bebek, yirminci yüzyılın en büyük kalecisi olacaktı. İkinci Dünya Savaşı’nda, onu, nazilerle savaşmaya göndermediler. Çok iyi sporcuydu. Ailesi, endüstri işçisi olarak görev yapıyordu. Görevi, metal atölyelerinde çıraklık yapmaktı. Dinamo Moskova ile çalışmalarına devam ediyordu. Ama gönlünde başka bir spor daha vardı.
Buz hokeyi… 1953 yılında, bu dalda şampiyonluk bile yaşadı. Yine kaledeydi. Dinamo Moskova ile ünü, dünyada duyulmaya başlamıştı. Sovyet içişleri bakanlığının takımı olan Dinamo’da, zaman zaman siyasi tartışmalara girdi. O kadar yetenekliydi ki, ona ceza veremediler. Dokunulmazlığı vardı. Neydi yetenekleri? Ceza sahası içinde, her yere çıkıyor, top ile oynuyor, sadece çizgide kalmayıp, hava toplarını rahatlıkla çıkıp alıyordu. Penaltı kurtarmakta uzmandı. Kariyerinde tam 150 penaltı kurtardı. Bu işin sırrını sordular ona… Gülerek, espirili bir cevap verdi, “Bol sigara ve votka” dedi. Gerçek zannettiler. Ama o saatlerce antrenman yapan bir kişilikti.
Kendine özgü kaleci forması vardı. Üstündeki her şey siyahtı. Bir tek, başındaki kasketinin rengi bordoydu. Her pozisyonu kurtarıyordu. Yer aldığı 3 Dünya Kupası’nda, inanılmaz kurtarışlar yaptı hep… Ona, “8 kollu canavar”, “kara örümcek”, “kara panter” dediler. Ülkenin en büyük nişanı olan Lenin madalyasını aldı. Moskova’da heykeli dikildi.
FIFA’nın, onun adına düzenlediği maça, 100 bin kişi geldi. Pele, Beckenbauer, Eusebio, onu yalnız bırakmadı. 1986 yılında, mikroplu varis iltihabına yakalandı. Tek bacağını kesmek zorunda kaldılar. Yıkılmıştı. 2000 yılında, Lev İvanoviç Yaşin, gelmiş geçmiş en büyük kaleci olarak ilan edildi. FIFA, onu yüzyılın en büyük kalecisi olarak kabul etti. Ama Yaşin, bu ödülü hiç alamadı. 1990 yılında aramızdan ayrılmıştı çünkü…