FIFA kokartlı hake Cüneyt Çakır, TFF TamSaha Dergisi’ne konuştu. Çakır, sürekli yükselen başarı çizgisini her zaman öğrenmeye açık ve hedef sahibi olmakla açıklarken, “Şu an o açlığı hala fazlasıyla hissediyorum. Son maçıma kadar da bu böyle olacak” dedi. Cüneyt Çakır, dünya arenasında isminin bilinmesinden daha gurur verici olanın ise ‘Türk Hakem’ olarak adının geçmesi olduğunu belirtti.
Cüneyt Çakır’ın TamSaha’ya verdiği röportaj şöyle:
-Önce EURO 2012’de görev alarak 1996’dan sonra 16 yıllık bir hasreti sona erdirdiniz, ardından 2014 Dünya Kupası’nda düdük çalarak 40 yıllık bir özlemi daha bitirdiniz. EURO 2016, 2018 Dünya Kupası derken, hiç ara vermeden EURO 2020 finallerinde de sizi ve ekibinizi izleyeceğiz. Öncelikle bu görevlendirmeyi ilk duyduğunuzda neler hissettiğinizi, ekibinizle nasıl paylaştığınızı öğrenebilir miyiz?
Tabii ki çok mutlu oldum. Başından beri hedefimiz başarıda sürekliliği yakalamaktı. 10 yıl önce ne söylediysek büyük bir gayretle gerçekleştirmeye çalıştık. Çok şükür Allah bugünü nasip etti. Üst üste beşinci turnuvamıza katılacağız. Biz artık bir ekipten ziyade bir aile gibiyiz. Çok büyük hedeflere beraber koştuk. Çok büyük başarılara beraber imza attık. Hep birlikte hep çok çalıştık. Bu haberi Riva’da, TFF Hasan Doğan Tesisleri’nde üçümüz yan yanayken aldığımızda bir kez daha bu büyük gururu birlikte paylaşmanın keyfini yaşadık.
-Başarı için ‘açlık’ önemli bir motivasyondur derler. Bunca başarının ardından hala ‘aç’ olduğunuzu düşünüyor musunuz? Kendinize başka ne gibi hedefler koyuyorsunuz?
Her müsabakamıza hakemlikteki ilk müsabakamıza çıkıyor gibi büyük bir heyecanla hazırlanıyoruz. Bu heyecanı kaybetmemek lâzım. ‘Oldum’ dediğiniz gün hakemliğinizin bittiği gündür. Ben şu an o açlığı hâlâ fazlasıyla hissediyorum. Son maçıma kadar da bu böyle olacak
“Çalışma, azim ve sükunet”
-İlk sorudan da anlaşılacağı gibi Türk hakemliği çok uzun aralıklarla büyük turnuvalarda yer alabilirken, siz adeta bir maraton koşucusu gibi art arda büyük turnuvaların gediklisi oldunuz. Türkiye gibi hakemlerin hep bıçak sırtında olduğu bir ülkede yaşayıp uluslararası alanda böyle bir istikrar yakalamanın sırları nedir?
Çok çalışmak, hedefleri doğru belirlemek. Hedefe giden yoldaki basamakları sabırla, azimle çıkmak. Her gün yeni başlıyormuş gibi heyecanla öğrenmeye devam etmek. Bazen etrafta olan gürültü patırtıya aldırmadan sükûnetle yürümeyi becerebilmek.
-2012 Avrupa Şampiyonası’nda ve 2014 ile 2018 Dünya Kupalarında üst üste yarı final yöneterek bir ilki başarma. Art arda beş büyük turnuva. Dünyada bu başarıya ulaşabilmiş kaç hakem var? Bu performansla 2022 Dünya Kupası’nı da hesaba katarsak neler söylemek istersiniz?
Hiç bir zaman olduk demedik. 2012 yılında EURO 2012’ye katılma şansı yakaladığımızda sorulan soruya, ‘Henüz yolun başındayız. Hedefimiz 10 yıllık sürdürülebilir başarı. Türk hakemliğinin biz varken ve biz bayrağı devrettikten sonra uluslararası turnuvalarda sürekli görev alması için çabalayacağız’ dedik. Vizyonumuzu ortaya koyduk. Bu yolda ilerliyoruz. 16 sene, 40 sene beklemeler olmayacak artık dedik. Çok şükür hedeflerimize birer birer ulaşıyoruz. Türk hakemliğini dünyada kalıcı olarak söz sahibi yapabilmek için de bugün saha içinde, yarın da vakti geldiğinde saha dışında görev yaptığımız son güne kadar her şeyimizi vereceğiz. Halkımızın duaları hep yanımızda. Bizler onlara layık olmaya çalışıyoruz.
“Seyircili maçları çok özledik”
-Pandemi sürecinde futbol bambaşka bir boyuta evrildi. Tribünlerde seyirci yok. Oyuncular, teknik adamlar, hakemler hastalanabiliyor. Siz bu süreci nasıl geçirdiniz?
Kolay olmadı. Kolay değil. Bir an önce pandemi sürecinin sona ermesini diliyorum. Kaybettiğimiz canlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimiz çok yorulduk. Çok emek sarf ettik. Hem takımlara hem hakemlere normalden çok fazla yük bindi. Önce sağlık. Elimizden geldiği kadar kendimizi korumaya çalıştık. Hem fiziksel hem mental hazırlıklarımızı yaparak müsabakalara çıktık. Seyirci olmayınca futbol aynı lezzeti vermiyor. Açıkçası seyircili maçları çok özledik. İnşallah en kısa zamanda özlediğimiz günlere kavuşuruz.
-Taraftarın olmadığı maçlarda hakemlerin daha az baskı altında kalacağını düşünürdük ama ligimizde hakemlerle ilgili eleştiriler aynı hızla devam ediyor. Siz bu ortamı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sahada her zaman için kazanmaya oynayan iki takım vardır. Seyirci işin tadı tuzu olsa da mücadele iki takım arasındadır. Saha içi baskı daha az. Herkes verilen mücadelenin zorluğunun bilincinde. Saha dışı baskı ortamı her zaman var. Biz hakemler olarak kendimizi her zaman bu baskı ortamının dışında tutmak durumundayız. Hakemlerimize karşı daha pozitif bir yaklaşım ve saygı, oyunun daha iyi oynanması için temel unsurlardır.
“VAR’ın zamana ihtiyacı var”
-VAR sistemi ilk kez sizin de görev yaptığınız 2018 Dünya Kupası’nda uygulandı. Ardından birçok lig gibi bizim ligimize de geldi ama tartışmalar bitmedi. Geçmişi de çok iyi bilen birisi olarak VAR uygulamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teknoloji geliştikçe her alana olduğu gibi futbolun içine de daha çok girmeye başladı. Kaçınılmaz bir durum. Olumlu katkı sağlayacak her gelişmeye sıcak bakıyoruz. VAR ile ilgili uygulamaların hangi durumlarda yapıldığını iyi bilerek yorumda bulunmak lazım. Oyunun ruhunu bozmadan bariz durumlarda devreye giren bir uygulama olması gerekirken, hakem yanlış taç verdi diye devreye girmesini beklersek faydasını anlamak yerine detaylarda boğuluruz. VAR hala çok yeni bir uygulama ve zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu sadece bizim ülkemizde değil dünyanın en iyi liglerinde bile tartışılıyor. Futbol ailesinin eleştirileriyle ve katkılarıyla zamanla herkesin kabul edeceği bir seviyeye geleceğine inanıyorum.