PSİKOLOJİDE fırsatı kaçırma olarak nitelendirilen ‘FOMO Sendromu’ (Fear of Missing Out) yani ‘gündemi kaçırma korkusu’ sanırım tam da bizim çocuklar için tanımlanmış. Yeniliği, fırsatı veya imkânları ellerinin tersi ile itiyorlar. Sonrasında ise pişmanlıkları yaşıyorlar. Rekabet kaygıları, alan belirleyip sahiplenme duygusu neticesinde düşman kazanıyorlar. Her maç sonrası sosyal ağlarda kendilerine karşı yapılan eylemlere takılıyorlar. Sürekli stres yaşıyorlar
ve bunlarla savaşıyorlar… Bunun sonucu olarak da kendilerini futbola veremiyorlar. Olumsuz duygular sonrasında dışlanmışlık hissine neden oluyor. Sonuç ise mutsuzluk ve kıskançlık…
KAFALAR DEĞİŞMİYOR
FUTBOLUMUZDAKİ kötü gidiş hepimizin içini acıtıyor. Adeta uçurumun kenarında, bataklığın içindeyiz ve bir şey yapamadıkça kahroluyoruz. Her kötü gidişte eleştiriyoruz ve birkaç oyuncu değişiyor ama kafalar değişmiyor. Başarısızlıklar üst üste gelince hocaları gönderiyoruz, sistemi ya da yanlışlarımızın çözümünü konuşmuyoruz. Gücü, güç sahipleri yıpratır misali futbolumuzu yönetenler çaresizlik ile sessizlik arasında gidip geliyorlar. Üstelik koltuklarını bırakma niyetleri de yok.
NEREMİZ DOĞRU Kİ!..
BİR yandan pandemi, bir yandan ekonomik sıkıntılar insanları iyice umutsuzluğa sevk etti. Trafik hepimizi çıldırtıyor, yolda yürürken başımıza bir kiremit düşebilir. Ya da metroda giderken bıçaklı bir saldırıya maruz kalabiliriz. Skandal kararlar alınıp bir günde tam tersi bir uygulamayı yürürlüğe koyabiliriz. Artık bunlara alıştık öyle değil mi? Ufak şeylerden mutlu olmayı özledik, ortak tutkumuz spor ve futbolda da mutsuzluğu ve dibi yaşadık. Harika bir ‘Z kuşağı’ yetenekli bir kuşak olarak lanse edilen bir oyuncu grubuna inandık. Başında öğretmen Şenol Güneş varken oyuncu grubuna hükmedemediği için afiyetle yedik. Şimdi sıra Stefan Kuntz’a mı geldi? Neremiz doğru ki?
MENTAL AÇIDAN ZAYIFIZ
BIRAKIN Stefan Kuntz’u dünyanın en iyi teknik direktörünü getirsek bu futbolcu grubu ile işimiz zor. Yanlış anlamayın yetenek açısından değil(!). Mental açıdan milli takımı hak etmedikleri ayan beyan ortada. Topa sahip olma isteği neticesinde sürekli yan ve geri pas, futbolu basit oynamama, saha içinde inisiyatif almama, baskı ve markaja tepki verememe, sürekli top kaybı yaşama, güven kaybı gibi bir sürü neden sayabiliriz. Bir de bunlara çiçeği burnunda bir teknik direktörü eklersek, bu Mourinho bile olsa hikâye…
İŞTE MİLLİ DEDİKODULAR
1- Hakan-Burak’ın arası açık mı?
HAKAN Çalhanoğlu, Burak Yılmaz sahadaysa dikine oynayıp onu koşturacak derinlemesine toplar atmalı. Yoksa iki yıldızımızın arasının açık olduğu iddiası doğru mu?
2- Menajerlik baskısı mı var?
BAZI futbolcuların menajerlik için genç oyunculara baskı yaptığı söyleniyor. Hamit Altıntop bu durumdan haberdar mı? Bu işin aslı astarı var mı?
SAYIN KUNTZ AMAN DiKKAT!
NORVEÇ maçı sonrası yorumcular daha ilk maçta yeni hocayı darağacına çıkarınca açıkçası üzüldüm. “Bu kadar sonuç odaklı olmanın, bu kadar aceleciliğin faydası mı var” diye düşünmekten kendimi alamadım. Ben yine de tedbir cihetine gidip tavsiyelerde bulunayım. Sayın Kuntz her ne kadar Türk kültürünü tanısa da ben yine de Türk futbolcusunu biraz anlatayım. Hepsi de iyi çocuktur ama oynadıkları kulüplerin yörüngesinden çıkamazlar. Biraz palazlandıklarında formayı kaptırmamak için siyaset dahil her yolu denerler. İşlerine gelince çok incedirler ama ayakları kopar zannetmeyin. Çabuk kırılırlar, toplumun önünde bir anda kötü adam olursunuz. İsterlerse dolu bir kamyoneti bile tabanlarıyla kaldırdıkları söylenir ama siz kulak asmayın biz göremedik. Eğer kafalarına uymazsanız ben akıbetinizi düşünmek bile istemiyorum.
TAKTİK-TEKNİK HATALARIMIZ
1- Ozan neden sahada?
MILLI takım kadrosu yapılırken Ozan Tufan’ın oynaması gerekiyor diye bir kural mı var? Kuntz hocam, olmuyorsa değiştir!
2- Yusuf ve şutları
GÖKMEN Özdenak kızmasın ama Yusuf Yazıcı iki şut attı adeta komşu evlerin camını kırdı. Şut çalıştırılmıyor mu Yusuf acaba?
3- Uğurcan-Altay ikilemi
STEFAN Kuntz, bir an önce Altay mı Uğurcan mı sorusuna kesin kararını vermeli. Yoksa ikisini de kaybedeceğiz galiba…
4- Beklerimiz ‘bek’lemiyor!
TAKIMIN iki beki de savunma yapamıyor ve hücum etme peşinde. Hem Zeki hem de Caner, gol atma sevdasıyla geriyi çok boşaltıyor.
Bahadır Çokişler