Saadet Partisi’nin 8. Olağan Kongresi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde bugün yapılıyor.
Kongrenin yapıldığı salona “Saatlerinizi iktidara ayarlayın” pankartı asıldı.
Kongreye, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Şenol Sunat, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcıları Nedim Yamalı, Ayhan Sefer Üstün, Mustafa Bilici ve Sema Silkin Ün, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Sekreteri Medeni Yılmaz, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Karal, AKP MKYK Üyesi Mustafa Şen, AKP Sinop Milletvekili Nazım Maviş, HDP Eş Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcıları Muammed Kelleci ve Adnan Talip Parlak, Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Şahsuvaroğlu, Memleket Partisi Genel Sekreteri Halil İlker, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Cengiz Zor da katıldı.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, kongrede yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“.Bir ülke düşünün, milyonlarca vatandaşı terör şüphelisi ilan edilsin, yüz binlercesi hakkında işlem yapılsın, on binlercesi de tutuklansın. Koca koca adalet sarayları inşa edilsin, fakat aynı zamanda onlarca yeni cezaevi açılsın. Cezaevleri tıklım tıklım dolu olsun. Adalet mekanizması, siyasilerin elinde adeta bir kılıç gibi kullanılsın. İşinden, ekmeğinden, özgürlüğünden edilen KHK mağdurlarının feryadı arş-ı âlâya ulaşmış. Fakat heyhat, duyan yok.
“İNSANLAR TWEET ATMAKTAN KORKAR HALE GELMİŞ”
İnsanlar konuşmaktan, tweet atmaktan korkar hale gelmiş; yasaklarla mücadele edeceğini söyleyenler ise yasakçı zihniyetin bizzat baş aktörü olmuş. Adalet düğmesi yanlış iliklenince ekonomide ve diğer her alanda duvara toslamamak mümkün değildir. Adalet açığını kapatmadan cari açığı, bütçe açığını ve dış ticaret açığını kapatmak mümkün olmaz.
Hukuksuzluğun norm haline geldiği bir ülkede gelir dağılımındaki adetsizliği gidermek mümkün mü? İşte, 2022 Türkiye’sinde milyonlarca işsizimiz var. Bakmayın siz kürsüde atılan nutuklara, milyarlarca liramız her yıl faiz lobilerine oluk oluk aktarılıyor. Milyonlarca asgari ücretlimiz açlık sınırının altında ve geri kalan milyonlarca çalışanımız da ancak yoksulluk sınırının altında bir ücrete mahkum edilmiş.
Emeklilerimizin durumu ise hepsinden vahim. Zaten aldığı üç kuruşluk maaşı da doğrudan veya dolaylı olarak kızına, damadına, gelinine, torununa veren bu insanlara reva görülen ücret bu mu olmalı Allah aşkına? Bugün bir telefon almak veya bir kafede oturmak bile kendisine lüks görülen evlatlarımız, siz iktidara geldiğinizde hayata gözlerini yeni açmıştı.
Ne kabahati var bu gençlerin? 60-70 yıllık ekmek teknelerini kapatan esnafımızın, enflasyon nedeniyle çarşı-pazardan eli boş dönen ev hanımlarımızın, kantinde istediğini alamayan çocuklarımızın ne kabahati var?
İsraf, almış başını gitmiş. Artık ‘ihalelerde yolsuzluk yapılıyor’ diyemiyoruz, adeta yolsuzluk yapmak için ihaleler yapılıyor. Devlet borçlu, millet borçlu, kamu borçlu, özel sektör borçlu. Yanlış yatırımlarla var olan paralarımız, kaynaklarımız da betona gömüldü, geleceğimiz dahi ipotek altına alındı.
20 YILDIR FİGÜRAN
Büyük Ortadoğu Projesi, adım adım uygulanıyor. Yani Büyük İsrail Projesi, sinsi bir şekilde yürütülüyor. Birileri ise ‘normalleşmek’ için sıraya girmiş. İslam dünyası sahipsiz, coğrafyamız darmadağın. Yeryüzü üzerinde kan ve gözyaşı oluk oluk akıyor, akıtılıyor. ABD ile Rusya, NATO ile Şangay arasında adeta pinpon topuna dönen bir dış politika anlayışıyla hareket ediliyor. Boyla posla, sembolik fotoğraflar ve kürsülerden atılan süslü nutuklarla içeride bir algı oluşturuluyor. Ama dışarda durum tam tersi. Irak’ta katledilen milyonlarca Müslümanın sorumlusu kim? 20 yıl önce ne durumdaydı, şimdi ne durumdalar? Coğrafyamızda sınırlar fiilen değişmiş, kendi sınırlarımız adeta kevgire dönmüş. Milyonlarca mülteci oradan oraya savruluyor. Ayrıca Adalar ve Kıbrıs, tam bir çıkmazda. Bugün başka meselelerde ‘diplomasi kahramanı’ ilan edilenler ise 20 yıldır tüm bu olup bitenleri ya seyretmiş ya da figüran olarak rol almış.
Hasır üzerinde yatan Peygamber Efendimizi anlatmak kolay, yazlık-kışlık saraylardan vazgeçmek zordur! Hz. Ömer’i anlatmak kolay, Hz. Ömer’in adaletini uygulamak zordur! ‘Erbakan Hoca’nın kemiklerini sızlatıyorsunuz’ diye edebiyat yapmak kolay, Erbakan Hoca’mızın davasından bir milim sapmadan izini takip etmek zordur. Yalana, iftiraya ve hakaretlere maruz kaldık. Parayla, makamla, şöhretle imtihan edilmek istendik. Dünden bugüne bu yolda savrulup gidenler oldu. Ancak işte bu salonda bir araya gelenler, tavizsiz ve kararlı duruşlarından asla vazgeçmediler.
LAİKLİK ÇIKIŞI
Yeni bir başlangıcın şafağındayız. Tarihi bir dönemecin eşiğindeyiz. Cumhuriyet’imizin yeni yüzyılını inşa etmek için artık geçmişin travmalarından hep birlikte kurtulmamız gerekiyor. Ülkemiz, sağcılık-solculuk, Türkçülük-Kürtçülük, Sünnilik-Alevilik, dindarlık ve laiklik gibi tartışmalar yüzünden yıllarca hem zamanını hem de enerjisini tüketmiştir. Bu konularda telafisi imkansız acılar yaşanmıştır. İnsanımız bıkmış, usanmış ve yorulmuştur. Bizler, laiklikten değil sözde laikçilerden, İslam’dan değil sözde İslamcılardan, muhafazakarlığın kendisinden değil muhafazakarlık adı altında değerlerimizi istismar edenlerden çok çektik. Artık bu defterler bir daha açılmamak üzere kapanmalı ve tarihin tozlu sayfalarında yerini almalıdır. Din herhangi bir sosyal grup ya da partinin tekelinde olmadığı gibi, laiklik de herkesin dini, siyasi ve sosyal görüşlerini rahatlıkla ifade edebilmesinin teminatı olarak anlaşılmalıdır. Devletin vazifesi, kimlik dayatmak değildir. Var olan kimliklerin devlet şemsiyesi altında huzur, barış ve güven içerisinde varlıklarını özgürce sürdürmesini sağlamaktır.
“85 MİLYONUN KAZANACAĞI BİR DÖNEMİ BAŞLATIYORUZ”
Sadece 6 genel başkan yok, 85 milyon insanımız hep birlikte bu masada oturmaktadır. Asgari ücretlilerimiz, çiftçimiz, esnafımız, memurlarımız, işçiler, emeklilerimiz, açlık ve yoksulluk sınırının altında bir yaşama mahkum edilen milyonlarca insanımızla birlikte oturduk biz bu masaya. Bu masa, kaybedilecek seçimin ardından yaşanacak bir 5 yılın daha ülkemize ve insanımıza neye mal olacağını gayet iyi bilenlerin kurduğu bir masadır. Birileri, algı fabrikalarında sürekli olarak yeni düşmanlar, hainler, teröristler icat edip toplumu birbirine kırdırmak istiyor. Ancak kaybeden hep Türkiye oluyor, kazananlar ise daima bir avuç zadegân. Bilinsin ki bu devir kapanmıştır artık. 85 milyonun kazanacağı bir dönemi başlatıyoruz.
Cumhuriyet