Saadet Partisi Ulaştırma ve Altyapı Politikalar Kurulu; Kanal İstanbul’a ilişkin bir rapor hazırladı. Raporda, Kanal İstanbul’un ülke ekonomisine, ekosistemine ve milli güvenliğine vereceği zararlar anlatıldı.
Projenin teknik açıdan bugüne kadar farklı mecralar tarafından incelendiği ve bu raporlarda, Kanal İstanbul’un yapılması durumunda denizlerdeki ekosistemin bozulacağının, su kaynaklarına zarar verilerek susuzluk yaşanacağının, deprem riskinin tetikleneceğinin, İstanbul’un doğasının uzun yıllar belki geri dönülemeyecek kadar tahrip edileceğinin net ortaya konulduğu vurgulandı. AKP’nin ise bu yaklaşımların tam aksine Kanal İstanbul projesinin herhangi bir olumsuz etkisi olmayacağını savunarak projeye başladığı ifade edildi.
“KENDİ KENDİNİ ÖDEMESİ YILLAR ALIR”
Kanal İstanbul’un var olan bir sorunu doğrudan çözmesinin söz konusu olmadığı; bu kadar masrafa ve riske karşılık geliri ve maliyetini karşılaması konusunda da tereddütler olduğu belirtilen raporda, özet olarak şöyle denildi:
* Boğazdan geçen taşıtların taşımacılık maliyetlerini azaltmayacağı, taşıtların Kanal İstanbul’dan geçmeye zorlanamayacağı gerçeğiyle kanaldan geçişin yeterince tercih edilmemesi halinde kendi kendini ödemesinin yıllar alacağı bilinmektedir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre gemiler, İstanbul Boğazı’ndan ücretsiz geçiş hakkına sahip oldukları için, kanalı kullanmaya zorlanamaz.
“SADECE KANAL VE DONATILARININ MASRAFI 140 MİLYAR TL”
* Erdoğan’ın krediyle büyüme mirasının birer parçası olan yeni havalimanı gibi diğer projelerin maliyetlerini gölgede bırakabilecek ölçekte büyük bir proje olan Kanal İstanbul, ülkemizin toplam yatırım bütçesinin yüzde 11’ini oluşturmaktadır.
* Aslında derin bir kriz yaşadığımız ekonomik açıdan ayaklarımızın yere basmadığı bir dönemde bölgeler arası gelişmişlik farkını artıracak olması sebebiyle, bu bütçenin diğer bölgelere aktarılarak dengenin sağlanması daha doğru olacaktır.
* Maliyeti konusunda çeşitli rakamlar telaffuz edilmiş olsa bile şuan için en az 140 milyar TL sadece kanal ve donatıları için harcanması kaçınılmazdır.
“KANAL İSTANBUL HALKIN SIRTINA BİR YÜK OLACAKTIR!”
* Projenin en iyi senaryoda 7 yılda bitirilmesi planlanmakta ancak bu tür mega projelerin öngörülemeyen sebeplerle uzaması ve 10 yılda bitirilmesi muhtemeldir. Aradan geçen zaman, ilave işler, altyapı deplase işleri, dolaylı masraflar ve 1. Ordu’nun batıya yer değiştirmesi gibi sonradan yapılacak tesis ve harcamalarla bütçede bir karadelik oluşturması ya da müşteri garantili yapılması durumunda garanti ödemeleriyle halkın sırtına yeni bir yük olarak dönecektir. Aynı zamanda bu süreçte projeye sağlanacak finansman payı; daha verimli birçok yatırım için kaynak teminini de engelleyecektir.
“İSTANBUL’UN ANKAPARK’I OLURSA?”
* Muhalefet partilerinin de projeye karşı çıktığını, proje devam ederken Ak Parti’nin ya da Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi halinde inşaatın da yarım kalacağı ihtimalleri; böylesine uzun sürecek ve halkın tamamının mutabakatı olmayan bir proje için düşünülmesi gereken noktalardan birisidir.
“KANAL İSTANBUL İÇİN VAZGEÇTİKLERİMİZ NELERDİR?”
Kanal İstanbul’a ayrılacak bütçe ile;
– Üretime dayalı yeni projeler geliştirilerek yoksulluk azaltılabilirdi.
– Toplumsal yardımlar ve destekler genişletilebilirdi.
– Tarım reformuyla gıda sorunu köklü bir şekilde çözülebilirdi.
– İstihdam reformuyla kaynaklarımız kıymetlerimiz haline gelebilirdi.
– Kentsel dönüşüm projeleri hızlandırılabilirdi.
– Kanal İstanbul’a ayrılacak bütçe ile sadece Araştırma ve Geliştirme yatırımları 10 kat arttırabilirdi. Böylece Türkiye; İlaç, Savunma ve Tarım Endüstrilerinde devler ligine yükselebilirdi. Bunun sonucunda milyonlarca vatandaşımıza yeni iş kapısı açılmış olur ve alım gücü artar, geçim derdi ve gelecek kaygısı son bulabilirdi.
“İKTİDAR İNSANA YATIRIM YAPMAK YERİNE; RANTA, TALANA YATIRIM YAPMAKTADIR”
* Kanal İstanbul bir anlayışın ürünüdür, bu anlayış Türkiye’nin üreten ve bağımsız bir ülke olmasını değil, tüketen ve dışa bağımlı bir ülke olmasını hedeflemektedir. Bugünkü yönetim insana, teknolojiye, ar-geye ve doğaya yatırım yapmak yerine; betona, kaçak yapıya, ranta ve talana yatırımı gözetmektedir.
* 20 yıldır gelinen nokta ortadadır. Maalesef Türkiye, tüketim kültürünün esiri ve dışa bağımlı bir ülke konumuna getirilmiştir. Bugün kriz haline gelen yüksek enflasyon, işsizlik oranları, cari açık ve bütçe açığı gibi makroekonomik istikrarsızlıklar Türkiye’nin bu anlayıştan uzaklaşarak yeni bir yola yönelmesini zorunlu hale getirmektedir.
“KANAL İSTANBUL PROJESİNDEN DERHAL VAZGEÇİLMELİDİR”
* ‘Yap, işlet, garantini al, keyfine bak, işine gelince hurdasını bırak’ anlayışına dayanan ve faiz lobilerinin ekmeğine yağ sürecek olan Kanal İstanbul projesinden derhal vazgeçilmelidir.
* Geri dönüşü olmayan ve telafisi güç sorunları tetikleyebilecek olan bu lüks proje için ayrılacak kaynağın Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yapısal reformlara yönlendirilmelidir.
* Sosyoekonomik, politik ve teknolojik açıdan yaşamakta olduğumuz tarihi dönüşüm noktasında bu kaynak israf edilmemelidir.