İBB, yapımına 2017 yılında başlanan 13 bin 800 metrekare alan üzerine kurulu Çengelköy Kültür Merkezi’ni, yaklaşık 20 milyon liralık yatırımla tamamladı.
“150 Günde 150 Proje” maratonu kapsamında merkezin açılışı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla yapıldı.
İBB Başkanı İmamoğlu da konuşmasında yaklaşık 3,5 yıllık görev süresi boyunca yaptıkları hizmetlerin kısa bir özetini sundu. Bu süreçte tempolarını, iş yapma ve çözüm üretme hızlarını artırdıklarını vurgulayan İmamoğlu, “150 Günde 150 Proje, işte bu geldiğimiz noktanın ifadesidir” dedi.
İmamoğlu şöyle konuştu;
“TOPLUMSAL KALKINMA VE ADALET ADINA ÇOK ÖNEMLİ İŞLERİ GÖRÜRSÜNÜZ
Her projemizle İstanbul’da aslında hayatı kolaylaştırıyor ve insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılıyor ve hemşehrilerimizi mutlu ediyoruz. Hem halkımızı, milletimizi hem de Millet İttifakı’nın tüm bireylerini mutlu edecek bir süreci İstanbul’da yaşatmayı kesinlikle ve kesinlikle hedefliyoruz. Biz, iki büyük mühendislik projesi yapalım, ardından da süreci idare edelim anlayışında bir yönetim olmadık, olmayacağız. 150 projemize bakarsanız, içinde sadece büyük mühendislik projeleri değil, yanı sıra hayatın her alanında insanına dokunan, toplumsal kalkınma ve adalet adına çok önemli işleri görürsünüz. Metro gibi büyük yatırımlarda ve diğer projelerde, önceliği fazla oy aldıkları yerlere vermedik. Bizden önceki yönetime bu anlamda asla benzemedik, benzemeyeceğiz. ‘Siyaset her şeydir. Parti ve oy için her şey yapılabilir’ anlayışının esiri asla olmadık, olmayacağız. Bizim için 16 milyon İstanbullu birdir, eşittir. Aynı haklara ve saygınlığa sahiptir. Yüz elli projenin her birisinde ayrımcılığın, partizanlığın gölgesini dahi göremezsiniz. İstanbul’un dört bir köşesine dağılmış, her kesimden yurttaşlarımızın sorunlarını çözecek projelerdir. Her birisi özenle seçilmiştir. O mahallelerde yaşayan insanların, bireylerin demografik yapısına, yaşlarına kadar incelenerek hazırlanmış projelerdir.
ÇOCUKLARINIZI AK PARTİ TEŞKİLATLARINA EMANET ETMEYİN
Kaza oluyor. Kazadan çok az bir zaman sonra gencecik çocuklar, bir siyasi partinin önlükleri giydiriliyor. Ve bu siyasi parti önlükleriyle, yalan ifadelerle, ‘Binlerce yaralı var, şöyle trajik durum…’ Ekrem İmamoğlu’nun ismi kullanılarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ismi kullanılarak, kötülemeye, iftira atılmaya gayret ediliyor. Bununla yetinilmiyor; arka arkaya dizilmiş, otobüslerin içerisine girerek o esnada o yaralıların olduğu, kazanın olduğu esnada, bir siyasi propaganda yapılıyor. Bunları birkaç kez izledim. Yani bir akıl, bir mantık var mı? Anlamaya çalıştım. Vicdanım buna el vermedi. Üzüldüm ve sizin huzurunuzda şu mesajı buradan vermek istiyorum o çocuklarımızın, o gençlerimizin annelerine, babalarına: Yalanın, iftiranın, siyaset için, oy için her şeyin mubah olduğunun talimat verildiği bu AK Parti’nin teşkilatlarına çocuklarınızı, gençlerinizi emanet etmeyin, yollamayın. Oy verin, oy vermeyin beni ilgilendirmiyor ama bu çocuklarınıza oraya göndermeyin. Yazıktır, günahtır. Böyle bir şey olmaz.
KURUMLAR BİRBİRİYLE YARIŞMAZ, DAYANIŞMA İÇİNDE OLUR
İstanbul’daki çok afedersiniz, sözcüsü ya da borazanı, neredeyse düğün dernek kuracak. Ya burada bir kaza olmuş. Bu devletin kurumlarını birbiriyle yarıştırmayın. Ne AFAD sizin, ne İçişleri Bakanlığı sizin, ne de Büyükşehir Belediyesi bizim; milletin. Kurumlar birbiriyle yarışır mı? Kurumlar birbiriyle dayanışma içinde olur. Afette birbiriyle haberleşir, koşar, destek alır. Kaldı ki bizim ne itfaiyemiz bizden talimat alıp yangın söndürüyor, ne de afet birimimiz bizden talimat alıp yardıma gidiyor. Görevi olduğu için gidiyor. Bu akıl nasıl yerleşir devlete? Bundan kurtulmamız lazım. ‘Ekrem İmamoğlu’nun otobüsleri kaza yaptı.’ ‘Ekrem İmamoğlu’nun otobüsleri’ diye tweet gördüm saygıdeğer Genel Başkanım. Benim bir tane otobüsüm yok. Bu otobüs milletin. Ölümcül kazalar bizden önce defalarca oldu. Ben böyle bir şey hatırlamıyorum; bir tane İYİ Partilinin, bir tane CHP’linin böyle bir duyurusunu, böyle bir ilanını sevinir gibi mesaj attığını hatırlamıyorum. Bu nasıl bir ahlaka dönüştü? Bu nasıl bir terbiyeye dönüştü? Hayretle, içim yanarak, kavrularak bunu izliyorum.
YAPMA GÜZEL KIZIM, YAPMA GÜZEL OĞLUM
Benim anacığımın, babacığımın ilk günden, ‘Her yaptığını bana söyleyeceksin. Yalan söylemeyeceksin. Yalan söyleyen benim evladım değildir’ derdi. Her anne baba da bunu söylüyordur çocuklarına. Yalan. İftira. Olmaz. Ben o güzel kızımızın alnından öpüyorum. Yanaklarından öpüyorum. Yapma güzel kızım. Yapma. Bak yüzün pırıl pırıl. Yapma güzel oğlum. Yapma, bunları yapma. Bunlar güzel şeyler değil. Yarın öbür gün 30-35 yaşına geldiğinizde evlatlarınız olacak, aileleriniz olacak. Utanacağınız şeyler bunlar; yapmayın.”