İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sosyal medya hesabından Akşener’i hedef alarak açıklama yayınmladı. Akşener’e hitaben “Zafiyet Hanım” ifadesini kullanan Soylu, “Seni en iyi biz biliriz. Seni en iyi bildiğimizi de en iyi sen bilirsin. Emniyet Teşkilatımız her an başarıdan başarıya koşarken kahraman polisimiz ağzına hiç yakışmıyor…” dedi.
Emniyet teşkilatının “istismar kampanyasına” Akşener’in de katıldığını iddia eden Soylu’nun açıklamaları şu şekilde oldu:
“Türkiye’nin bugünkü huzur ortamında sadakat ve fedakarlıklarıyla katkısı büyük olan emniyet teşkilatımızı istismar kampanyasına 15 Temmuz öncesi gibi kendisini ’müstakbel başbakan’ atayan Zafiyet Hanım da katılmış. Polisimize, Cumhurbaşkanı aday adayı ve avanesi ile uyuşturucu taciri karalamasına, küçük ortağınız HDP tarafından ’beyaz toros’ suçlamasına ve FETÖ’cülerin alçak iftiralarına, meczupların saldırılarına ses çıkaramayan Akşener; anlıyorum ki Gaziantep’teki kaptagonculardan kurtulamamış. Şehit ailesine küfreden müptezeli koruyan çok kıymetli devlet büyüğü, çok kıymetli kendi kendini atayan ’müstakbel başbakan’, o kadar zayıf oynuyorsun ki daha önce söyledim seni en iyi biz biliriz, seni en iyi bildiğimizi de en iyi sen bilirsin. Emniyet teşkilatımız her an başarıdan başarıya koşarken kahraman polisimiz ağzına hiç yakışmıyor. Son üç yıldır TÜİK araştırmasında kamu hizmetlerinde vatandaş memnuniyetinde 1. sıra asayiş hizmetleri. Tüm araştırmalarda terör, ülkemiz sorunları arasında artık en alt sıralarda. Türkiye’nin en güvenilir kurumları arasında polis en ön sıralarda. Yapmak istediğin şey, bir FETÖ senaryosu: Türkiye’nin en güvenilir noktasına saldırmak. Başaramayacaksın Zafiyet Hanım…”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Meclis’te yaptığı konuşmada polis teşkilatına dair şunları söylemişti:
“BAY KRİZ VE “USTA” İÇİŞLERİ BAKANI NE YAPIYOR?”
“Peki polis kardeşlerimiz, gösterdikleri bu fedakarlığın karşılığında, neyle karşılaşıyorlar? Her gün, daha da ağırlaşan çalışma koşullarıyla, siyasi baskılarla ve mobingle karşılaşıyorlar. Kendilerini sürekli ezmeye çalışan, kirli bir düzenle karşılaşıyorlar. Bunun sonucunda da; istifalar ve her duyduğumuzda canımızı yakan, intihar vakaları, her geçen gün daha da artıyor. Peki, bu vahim durum karşısında, Bay Kriz ve “usta” İçişleri Bakanı ne yapıyor? Hiçbir şey… Her konuda olduğu gibi, bu konuda da, kulaklarının üzerine yatarak, hiçbir sorun yokmuş gibi davranarak, intihar eden evlatlarımızın, bir değeri yokmuş gibi, umursamaz tavırlar takınarak, kendi kurdukları kirli düzeni, sürdürmeye aynen devam ediyorlar. Bu doğrultuda, ilk olarak; Emniyet Teşkilatı’mızın birikimine saldırıyorlar. Biliyorsunuz, kapatılan Polis Akademisi’nden hâlâ bir ses yok…
“TÜKENMİŞLİK HİSSİNİ BERABER GETİRİYOR”
Bir rütbeli memur, 4 yılda yetişirken, bugün, 6 aylık hızlandırılmış programlarla, komiser yardımcısı rütbesi veriliyor. Böylece Emniyet Teşkilatı’nın geleceğini, yetersiz ve donanımsız kadrolara teslim ediyorlar. Aidiyet duygusu oluşmayan, mesleği benimsemeyen, ve daha da acısı, mesleki yetkinliklerden yoksun kadrolarla, Emniyet Teşkilatı’nın, birikimini sömürüyorlar. Her yerde olduğu gibi, burada da, liyakatin yerini, torpilin aldığı atamalarla, Teşkilat mensuplarımızın, haklarına giriyorlar. İkinci olarak; Emniyet Teşkilatı’mızın, emeğini sömürüyorlar. Sözde getirdikleri, 8/24 çalışma sistemiyle ilgili, hâlâ bir ilerleme yok… Aradan 2 yıl geçmesine rağmen, polislerimiz hâlâ, “12/24” ve “çakma 12/36” diye ifade edilen sistemlerle, görevlerini yapmaya, devam etmek zorundalar. Bu uygulamanın sonucunda da, polislerimiz, 657 sayılı devlet memuru kanuna tabii olan, diğer memurlardan, ortalama 2040 saat, daha fazla çalışıyor. Üstüne üstlük, bu çalışma saatleri; Aile yaşam kalitesini, ve iş tatminini düşürüp, tükenmişlik hissini, ve psikolojik rahatsızlıkları da beraberinde getiriyor. Üçüncü olarak; Emniyet Teşkilatı’mızın, hakkına giriyorlar. Her seçimde verdikleri, 3600 ek gösterge sözünde, hâlâ bir gelişme yok… Yıllardır, büyük bir özveri ile çalışan, teşkilat mensuplarımız; Emekli olduklarında, yarıya düşen maaşlarıyla, hayatlarını sürdüremedikleri için, özel sektörde, zor koşullar altında, çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu durum, ne vicdana, ne hakka, ne de adalete sığmaz.
Cumhuriyet