AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde hazırlanan “Dünya Ortak Evimiz” kitabının tanıtım programı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Devlet Konukevi Bahçesi’nde yapıldı. Programa Emine Erdoğan’ın yanı sıra Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, kitabın yazarları ve “iklim elçisi” öğrenciler katıldı.
Tanıtımı yapılan kitabın yazımında sanatçıların, sporcuların ve çevre aktivistlerinin yer aldığının altını çizen Emine Erdoğan, “’Dünya ortak evimiz’ dedik, onlar da, tabiatla dostluklarını kağıda döktüler. Tabiatın kendi lisanında söylediklerini tercüme ettiler. Emeği geçen herkese en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Kitaptaki her bir satırın yepyeni pencereler açacağına inanıyorum. Umarım o pencerelerden umut dolu bir dünyanın geleceğini seyrederiz. Naçizane ben de kendi hikâyemi ve Sıfır Atık Projesi’ni anlatmaya çalıştım. İstedim ki, ülkemize uluslararası platformlarda büyük takdir kazandıran Sıfır Atık Projesi’nin ruhu daha çok insana ulaşsın’’ dedi.
İklim Değişikliği Paneli’nden çıkan sonuçların son derece vahim olduğuna dikkati çeken Emine Erdoğan, “Çalışmanın en önemli vurgusu, iklim değişikliğinin insan kaynaklı faaliyetlere bağlı olduğu idi. En önemli sonucu ise, insanlık için kırmızı bir alarmın çaldığıydı. Bildiğiniz gibi iklim değişikliğinin belli başlı göstergeleri var. Deniz seviyesinin yükselmesi, okyanus ısınması ve okyanus asitlenmesi gibi önemli göstergeler sayılıyor. 2021 yılında bu göstergelerin rekor seviyeye ulaştığı tespit edilmiş. Üzülerek söylüyorum ki, rekor dediğimiz şey, başarının değil, içinde bulunduğumuz son derece ciddi durumun işaretleri. 2021’deki sıcaklık ortalaması, sanayi devri öncesi seviyenin 1.11 santigrat derece üzerinde. Okyanus ısınma oranı, son 20 yılda hızla artarken, sıcaklık her zamankinden daha derine tesir ediyor. Doğa artık bu stresi kaldıramıyor. Büyük bir dönüşüme ihtiyacımız var ve bunu başarmak, insanların her zamankinden çok dayanışma içinde olmasına bağlı. Raporların bilimsel dilini gündelik yaşama ne yazık ki tercüme edemiyoruz. Çünkü, tabiatla olan ilişkimiz pamuk ipliğine bağlı kalacak kadar zayıflamış durumda. Halbuki etrafımızda olup bitenleri, yani tabiatı okuyabilsek bizimle doğrudan konuştuğunu anlayacağız” ifadelerini kullandı.
“TABİAT BİR YAĞMA ALANI OLAMAZ”
İklim değişikliğinin her alanda ciddi sonuçlarının olduğunu ve bununla mücadele ederken teknolojinin her çeşidinin kullanılması gerektiğini söyleyen Emine Erdoğan, ‘’Doğal kaynaklarımız hızla azalıyor. Yaşanması güç bölgelerin artması, ‘iklim mültecisi’ insanların, nüfusunu çoğaltıyor. Şu bir gerçek ki, bizler gidişatı tersine çevirebilecek, son nesiliz. Omuzlarımızdaki bu sorumluluğun, hakkını vermekle mükellefiz. ‘İnsan, inandığı gibi yaşamazsa, yaşadığı gibi inanır’. Sanayileşme bizi, doğanın yanına değil, karşısına konumlandırdı. Buna inandığımız günden beri, tabiatı ötekileştiriyoruz. Varlığımızın bağlı olduğu ekosistemleri, tehlikeye atıyoruz. Oysa, toprağın, ‘sadık yâri’ olduğuna inanan insanlar için, tabiat bir yağma alanı olamaz. Hayvanların, bitkilerin, suyun, toprağın hakkına riayet etmek, ‘dünyanın, ortak evimiz’ olduğuna inanmakla mümkündür. Kısacası, tabiatla olan ilişkimiz, medeniyetin aynasıdır. Bizim medeniyetimiz, bu anlamda, dünyanın son gününe kadar, insanlık tarihine verilmiş, eşsiz bir armağandır’’ diye konuştu.
Konuşmaların ardından sergi alanını gezen Emine Erdoğan, geri dönüşüm kumaşlarından yapılmış kendi portresi önünde fotoğraf çektirip gençlerle sohbet etti.
Cumhuriyet