Diyarbakır’da CHP’li avukat Sertaç Eke, 16 maddetle seçimin kaybedilmesine ilişkin değerlendirmede bulundu. Partinin devrimci kimliğinin yok sayıldığını ve muhafazakar sağa kayma olduğunu belirterek, “CHP, yeni bir dava tanımıyla büyük bir özgüvenle halkçı ve devrimci çizgisine dönerek kendi öz kadrolarıyla değişimi mutlaka gerçekleştirecek” dedi.
Eke, yaptığı yazılı açıklama ile seçimlerde istenilen sonuca ulaşılamadığını belirtti.
Seçimlerin adil bir ortamda gerçekleşmediğini, kamu olanaklarının pervasızca kullanıldığını belirten Eke, seçim sonuçlarına ilişkin özetle şu değerlendirmeleri yaptı:
* CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bizzat projelendirdiği ve ülkedeki sosyolojik çoğunluğu oluşturan sağ muhafazakar kesimlerin desteğini almak için bir araya getirdiği 6’lı masa, yani Millet İttifakı birçok toplantı yapmış ve temel ilkelerde uzlaşmıştır. Ancak Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konusunun son toplantıya bırakılması, zamanlama açısından toplantıda yaşanan krizden de yola çıkarak büyük bir hata olmuştur. Oysaki bu hususun baştan belirlenmesi iddiamızın ve birliğimizin ciddiyetini ortaya koyacaktı. Akabindeki etki seçmende güvensizlik olarak yansımıştır.
* Millet itifakının cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi sırasında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, cumhurbaşkanı adayına dönük itirazlarını kamuoyuyla ve masanın paydaşlarıyla paylaşarak masadan çekilmiştir. Akşener’in CHP’li belediye başkanlarına çağrısı ve tekrardan masaya geliş şekli ile birlikte masanın diğer paydaşları tarafından orantısız ve itibar sarsıcı söz ve eylemler olayı daha da kaotik bir forma sokmuştur. Sonuç olarak toplumda büyük bir umut yaratan 6’lı masa, bir anda yurttaşlarların ekseriyetinde güven sarsıntısına yol açmıştır.”
‘SÜREÇ YÖNETİLEMEDİ’
* Özellikle muhalefet tarafından aday belirleme sırasında yaşattığı kriz sonucu 6’lı masada milliyetçi oyların muhafaza edilmesini sağlayacak İYİ Parti kendi içinde yara almıştır. Bunun sonucu olarak da milliyetçi seçmen kitlesinin önemli bir kısmı bu süreçte MHP başta olmak üzere diğer milliyetçi partilere yönelmiştir.
* 2018’de CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilen Muharrem İnce’nin 2018 seçim sonrası partiden ayrılış süreci, sonradan kendi partisini kurması ve cumhurbaşkanı adayı olma süreci, ne yazık ki CHP tarafından doğru yönetilememiştir. İnce’nin sürecin başında ikna edilip adaylıktan çekilmesinin sağlanması ya da aday olma iradasine saygı gösterilmesi önemli bir demokrasi sınavıydı. İnce ve Memleket Partisi’ne oy veren seçmen kitlesi küstürülmemeliydi. Akşener’e yapılan itibarsızlaştırmaya ve şeytanlaştırmaya yönelik eylemlerin ve bu eksende onlara dönük yaratılan sosyolojik baskı, bu tabanların Kılıçdaroğlu’na olan desteğini azaltmıştır.
* Hiç şüphesiz ülkenin tamamının cumhurbaşkanı olma iddiasını hedefleyen bir siyasetin Kürt yurtaşlarının oy ve desteğini istemesi elzemdir. Ancak bu destek istenirken HDP ile kurumsal yakınlığını tıpkı yerel seçimlerde olduğu gibi diplomatik bir düzeyde kalması ya da aleni bir itifakın olması gerekirdi. Örtülü ve yalnızca HDP tarafından gelen açıklamalarla sürecin götürülmesi Batı’da HDP karşıtı seçmeni olumsuz etkilemiştir. Bunun da dışında PKK terör örgütünün ve tüm yayın organlarının seçim süreci içerisinde yaptığı açıklamalar bizzat Cumhur İttifakı’nın önünü açmıştır.
* Seçimin ikinci turunda Ümit Özdağ ile yapılan ittifak ve protokolün Kürt seçmenlere sağlıklı izah edilememesi ve özellikle protokolün dördüncü maddesinde geçen kayyımlara dönük ibarelerin doğru bir biçimde anlatılamaması seçmenlerde olumsuz motivasyon yaratmıştır. Bu da Kürt seçmeninin sandığa gitme oranını ve desteğini kısmen de olsa düşürmüştür.”
‘LİSTELER OLUMSUZ ETKİLEDİ’
* Seçimin ilk turunda alınan oy oranın düşüklüğü, seçimin ilk turunda beklentinin yüksek tutulması ve ikinci tura gidilirse sıkıntı yaşanacağına ilişkin açıklamalar seçimin ikinci tura kalmasıyla zaten psikolojik olarak kaybedilmişti. İlk tur şokundan sonra sürecin hızlı yönetilerek ve tekrar motivasyon artırıcı propagandalara olan ihtiyacın karşılanması gerekirken, nerdeyse ülkenin tamamında ikinci tura dönük, örgütsel reklam kampanyalarının gözle görülür şekilde azalması seçmende ‘seçimin zaten kaybedileceği’ algısını güçlendirmiştir.
* Seçimin ilk turundan sonra bu olumsuz sürecin düzeltilmesi gerekirken alel acele ikinci tura on gün kala parti içi kadrolaşma çabaları ve bu eksende yapılan atamalar parti örgütü tarafından kabul görmediği gibi seçim sonrasına, kurultaya yönelik çalışmalar olarak görülüp olumsuz bir tepkimeye yol açmıştır.
* Milletvekili aday listeleri belirlenirken parti geleneklerine ve demokratik teamüllere uymadan salt bir yapı tarafından belirlenen milletvekili aday listeleri, tartışmalara sebep olmakla beraber, millet ittifakının diğer partilerine verilen kontenjanların sayıca fazlalığı da, bu gösterilen adayların kendi seçim bölgelerinde kabul görmemesine neden olarak, seçimi olumsuz etkilemiştir.
* Parti içerisinde parti tüzüğünde hiç yeri olmamasına rağmen paralel bir yapılanma algısı yaratan ve örgüt iradesinin de üzerindeymiş gibi görünen ‘Doğu Masası’ ve ‘Kılıçdaroğlu Gönüllüleri’ tarzı yapılanmalar parti örgütlerini rahatsız etmiştir. Özellikle Doğu Masası seçim sonuçları doğrultusunda değerlendirildiğinde niceliksel bir katkı sunmadığı gibi niteliksel açıdan da zarar vermiştir.
* Uzun zamandır parti, ideolojik ve örgütsel açıdan önce merkeze, sonra merkez sağa ve en sonunda ise muhafazakar sağa dönük bir kayma politikası izlemiştir. Bu görüntü partinin tarihsel tabanını, sol ve sosyal demokrat çevrelerden aldığı desteği ve partinin devrimcilik iddiasını zedelemiştir. Partinin ideolojik olarak renksizliğiyle beraber, özünden uzaklaştığına ilişkin toplumsal algıda seçim sonuçlarına sirayet etmiştir.
‘DEVRİMCİ KİMLİK YOK SAYILDI’
* CHP, son yıllarda solcu ve devrimci kimliğini yok saymış, parti içerisindeki devrimci ve ulusalcı kadrolara dönük olumsuz eylem ve tavırlar sergilemiştir. Bu davranış biçimi CHP’nin tarihsel ruhuna uygun düşmediği gibi kendi içinde de birlik ve beraberlik zedelenmiştir. Dolayısıyla daha kendi içerisinde ‘helalleşemeyen’ bir yapının toplumda birliği sağlayamayacağı da gayet açıktır.
* Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere örgütün birçok il ve ilçe yapılanmasında, özellikle AKP’den devşirilen siyasetçilerle sağa yönelmesi hem örgüt içerisinde hem de yurttaşların partiye dönük umut ve heyecan beslemesinde olumsuz etki yaratmıştır. Değişim iddiasında bulunan bir siyasi parti değiştirmek istediği kadrolarla yönetilmemelidir. Özetle AKP anlayışından kurtulmak isteyen bir partinin bizzat eski AKP’liler tarafından yönetilmesi bu sonucun başka bir etkenidir.
* Partinin dış politikasının milli güvenlik politikalarını, özellikle iktidar partisinin yaratığı algının etkisiyle milli politikalara karşı olduğuna dönük toplumsal algının artması özellikle milliyetçi oylara olumsuz yansımıştır.
* Seçimin olağan zamanda yapılmasına rağmen geçmiş seçimlerden ders çıkararak sandık güvenliğinin ve sandık organizasyonunun sağlanması gerekirken bu konudaki ciddi eksiklikler kabul edilemez bir hatadır. Bu durum bile başlı başına seçim sürecini olumsuz etkileyen başat faktörlerdendir.
* Her şeye rağmen olumsuzluğa yer yok. CHP, yeni bir dava tanımıyla büyük bir özgüvenle halkçı ve devrimci çizgisine dönerek kendi öz kadrolarıyla değişimi mutlaka gerçekleştirecektir.