Yunan medyası: Top şimdi Erdoğan ve Miçotakis’in sahasında
Yazısında iki ülke tarafından da pozitif gündeminin ön planda tutulduğunu anlatan Acet, okuyucuları 4 yıl öncesine götürerek, Çipras ve Binali Yıldırım’ın basın toplantısında yaşananları ve daha sonra değişen politikaları detaylandırdı.
Çavuşoğlu’nun Atina’yı ziyaretinden önce Batı Trakya’ya yaptığı geziyi de anlatan Acet, Çavuşoğlu’nun bölge halkıyla Türkçe konuşması sonrası bir Yunan muhabirin çektiği anonsu köşesinde anlattı.
İşte yazının tamamı:
Atina’ya 4 yıl önce dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın resmi ziyaretini takip etmek için gelmiştim.
O dönem, Yunanistan’da başbakanlık koltuğunda Çipras oturuyordu.
İki ismin basın toplantısında Çipras, iki ülke arasındaki ilişkilerdeki sorunlara atıf yaptıktan sonra şöyle demişti:
“Bu sorunlar bizi daha fazla ticaret daha fazla yatırım yapma imkanı yerine daha fazla silahlanmaya yöneltiyor.”
4 yıl önce söylenmiş olan bu ifadeler, bugünden geriye doğru bakıldığında Yunanistan açısından ironik bir durum ortaya çıkarmıyor mu?
Geçen yaz yaşadığımız Doğu Akdeniz krizinden sonra Atina’nın Türkiye fobisini fırsata çeviren Fransızlar, Yunanistan’ı daha fazla silahlanmaya zorlayarak 2,5 milyar dolarlık savaş uçağı almaya zorlamışlardı.
Şimdilerde iki ülke ilişkileri 2020 yazındaki gerilimli atmosferden biraz uzaklaşmış görünüyor.
Peki, bu krizden geriye ne kaldı diye sorulsa, halkı ekonomik sıkıntılardan kurtulamamış bir ülke olan Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı gardını almak için milyarlarca doları yine savunma harcamalarına aktarmış olması dışında ne kalıyor?
Muhtemelen Çipras’ta aynı soruyu soruyordur bugünlerde.
Atina’ya 4 yıl aradan sonra bu defa Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ziyaretini izlemek için geldik.
Çavuşoğlu, uçağımız Ankara’dan havalandıktan hemen sonra yanımıza geldiğinde “Pozitif gündem için gidiyoruz” demişti.
Bu yazıyı hazırladığım sırada bir buçuk günlük gezinin bitiş saati gelmişti ve geriye dönüp bakıldığında pozitif gündeme dönüş hedefine önemli ölçüde ulaşıldığını söyleyebiliyoruz.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ın nisan ayında Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında yaşanan söz düellosunun yerini bu defa kucaklaşma görüntüleri aldı.
Gerilimi azaltma çabaları anlamında bu iyi bir resim miydi? Evet, öyleydi..
Gezinin sonunda yapılan basın toplantısında gazetecilerden soru alınmaması ise, sancılı konular üzerinden gelebilecek sorulara karşı pozitif atmosferi korumaya alma amacı taşıyor gibiydi.
BATI TRAKYA İZLENİMLERİ
Biz Ankara’dan daha yola çıkmadan önce Yunanistan medyasında bizimle ilgili çıkan haberler önümüze düştü.
Bizimle ilgili derken, gerçekten kendimizle ilgili olan haberlerden söz ediyorum.
Çavuşoğlu bir medya ordusuyla Yunanistan’a çıkarma yapıyor diyen haberler.
Uçaktaki yolcuların aşağı yukarı yarısı evet gazetecilerden oluşuyordu ancak 9 kişilik bir gazeteci grubu için “ordu” benzetmesi yapmak da Yunanistan’ın Türkiye yaklaşımındaki “yaygaracı dille” tamı tamına örtüşüyordu.
Gümülcine’ye vardığımızda, Türkiye’den giden “gazeteci ordusu” olarak karşımızda Yunan medyasından kalabalık bir grup bulduk.
Biz derken ziyaretin öznesindeki isim olan Çavuşoğlu’nu kast ediyorum tabi.
Türk Dışişleri Bakanı’nın Atina’ya gelmeden önce Batı Trakya’yı ziyaret etmesi, Atina’nın dikkatlerini buraya çevirmişti.
Yunan medyasının reflekslerine baktığınızda, geziyi takip etme yerine “tarassut altında tutma” yani “gözetleme” niyetiyle hareket ettikleri her hallerinden anlaşılabiliyordu.
Kan ter içinde kalan ekmek peşindeki gazetecileri suçlayacak değilim tabi.
Ama bu görüntüye bir Türk bakanın Batı Trakya’ya yaptığı ziyarete Atina’dan nasıl bakıldığını göstermesi bakımından dikkate şayan bir görüntü idi bu.
İskeçe’de yaşayan, Çavuşoğlu’nu görmek için Gümülcine’ye gelen bir Türk gazeteci anlattı.
Çavuşoğlu Türk toplumundan yaşlı bir kadına Türkçe selam verip birkaç kelam ettikten sonra, Yunanistan medyasından bir muhabir hemen atılmış, “Bakın işte Türkçe konuşuyorlar, acaba Çavuşoğlu bu kadına ne dedi, niye Türkçe konuştu” gibisinden anonslar yapmış.
Böyle bir durum işte.
Batı Trakya’daki Türklerin uzun yıllardır devam eden bir kimlik problemi var malum.
Bu insanlar, kendilerini Türk ve Müslüman olarak tanımladıkları halde, Atina’daki yönetim çok tuhaf bir şekilde onların Türk kimliğini tanımıyor.
AB üyesi bir ülkenin, kendi vatandaşları olan insanların en temel hakkını tanımaması kadar garip ve çirkin bir şey olabilir mi?
Oluyor ama işte.
Avrupa değerlerinin Yunanistan mevzu bahis olduğunda gündem dışında tutulduğu bir örnek daha.
4,5 sene önce dönemin Yunan Cumhurbaşkanı, “Batı Trakya’da yaşayan Batı Trakya azınlığı Yunan Müslümanlardır ve bu, hiçbir zaman değişmeyecektir” demişti ve şimdiye kadar gerçekten de bu tutumda bir değişiklik olmadı.
AİHM’ın verdiği ihlal kararlarına rağmen Atina yönetimi bu tavrını değiştirmiş değil.